- 752 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BULUTLARIMDAKİ MAVİ GÖZLÜ KAHRAMAN
Geçmişin izlerini silecek, tüm sıkıntılarımı unutturacak kadar özgür olmayı her zaman istemişimdir.Ve şu an bulutlardayım.Pamuktan daha yumuşak bir bulutun üstünde , masmavi gözleriyle bana şefkat fışkıran gözleriyle bakan ve her insanın bağımsızlığını borçlu olduğu insan Atatürk var.Sıcacık ve dünyaya açtığı kocaman kalbiyle beni sımsıkı saran Atatürk. İnmek istemiyorum. Bitmesin istiyorum. Hayat denen o kısacık devremin özgürlüğünün hükümdarıyla ölesiye dek sohbet etmek , yanında olmak istiyorum.Alnındaki derin çizgilere bakıp, milleti adına canını verdiğini mi, onun vatanı için cansız bedeninin karları yediğini mi,yoksa tüm bunları unutanların olmasına rağmen yine onları milletimize katmak için nasıl çalıştığını mı hayal etsem …Ne desem o yüce insana? Ne deyip de içimdeki isyanı bastırsam? Türkiye’yi Türkiye yapan o mucize insanın yüzüne bakıp ta , bu kadar şey yapmasına rağmen yine onu sevmeyenlerin olmasına nasıl boyun eğsem?
Ilık bir rüzgar esiyor, biraz doğruluyor.Kayıp gidecek diye korkuyorum ellerimden.Daha sıkı tutuyorum onu.Sonra merak ediyorum.Neden bu hale geldi bu yurt? Ve sonra ona dönüyorum. “Mustafa Kemal, her zaman kalbinde sana olan desteği hissederek bu kadar şey yaptın.İlkokulda senin adına öğrendiğimiz onlarca şiir,her yıl dönümünde hırkalarımızın kenarlarına taktığımız resimler ve beş vakit söylediğimiz,bazılarını hiç uygulamasak bile değer verdiğimiz yüzlerce Mustafa Kemal imzalı altın sözcükler.Hiçbiri mi bir şey ifade etmiyor?” Mustafa Kemal tüm o asil tavrını topluyor ve üzüntüsünü pek de göstermemek istiyor. Yüzündeki o üzgün ifadenin, kalbi olan her insanın anlayabileceğini bir an için unutuyor belki. “Çünkü ben yurdumu sevmiyorum ya” diyor .Tam “olur mu öyle şey”diyecekken sözümü kesip devam ediyor; “Oturup bir köşede olanları izleyerek keyif çattım,gününü gün ederek , düşmanla ve halkla gırgır geçerek kendi köşesine çekilmiş masum bir komutan olarak kurtardım bu toprakları. Kendisinden başka hiç bir şey düşünmeyenlerin yol göstericisi olarak Türkiye’yi Türkiye yaptım. Ağzını burnunu kapatan zavallı kadınlardan , sırf ülkemi sevmediğim için modern Türk kadınlarını yarattım.Başka ülkeler bizim buluşlarımızla son sürat ilerlerken , halkım bir nebze olsun ilerlemesin diye onları Arap harfleri içinden kurtardım.Sırf milletimde nefret ettiğim için karlarda yattım ama yinede ülkemle beraber sırf yurdum için savaş kazanmamızı sağladım.Halktan tiksindiğim için içkinin,sigaranın,malın,paranın,topun,tüfeğin değil kalbin en doğru yol gösterici olduğunu gösterdim.İşte bak ben yurdumu sevmiyorum değil mi? “ Bastıramadığım duygularımdan birer damla süzülüyor yanaklarıma. Tutamadığım, hayatımın en duygusal ,en anlamlı damlaları bunlar.İki yanağıma düşen iki damlanın sadece bir çift su damlası olmadığını da böylece çok daha iyi anlamış oluyorum.Sonra o yüce insanın kim olduğunu düşünüyorum. Onu bu kadar iyi yapan imkanlar neydi? Gençliğinde kot pantolon mu giydi? Anadolu’yu Mercedesle mi gezdi? Ülkesinde yapacağı devrimleri not alacağı bir cep bilgisayarı veya kendisine suikast girişiminde bulunacakları öğreneceği bir telefonu mu vardı?Dört kadınla evlenebileceği bir dönemde sırf deli olduğu için mi tek eşle evlilik yasasını getirdi?Kurtuluş hareketi başlatmak için 19 Mayıs’ta Samsun’a ayak bastığında ayağında kovboy çizmesi veya spor ayakkabısı mı vardı? Varlıklı bir ailenin mi çocuğuydu? Hayır, o da tıpkı bizim gibi bir mahalle okuluna gitti.Belki de herkesten daha az imkanı vardı.Bir sis başlıyor.Etrafı göremez oluyorum.Tıpkı bir çocuğun elindeki balonu kaçırması gibi bırakıyorum onu ellerimden.Masmavi gözlerinden bana aşıladığı güvenle ayağa kalkıyorum.Bulutların üzerinde yürüyorum, aşağıya bakıyorum.Bu yurt,bu vatan , ne kadar kusursuz, tıpkı bir elmas gibi işlenmiş.Ve ufacık bir kıpırtı hissediyorum vücudumda. Ayaklarımın üşümesinden bacaklarımı yorganın içine almamla bir ses duyuyorum. “Kalk ! Koca bir yurt iyilikler için seni bekliyor.Çalış ! Çabala ! Yoksa bu millet yok olmaya mahkumdur. Onun sesi bu, duyabiliyorum.
Nasıl silebilirim onu hayatımdan ? Bir an için bile olsa nasıl unutabilirim? Mustafa Kemal’i silmek,dünyaya onun gibi bir mucizenin bir daha geleceğine inanmaktır.Sizce de bu imkansız değil midir?
İşte bu yüzden Mustafa Kemal’i silmek, imkansıza inanmaktır !
EKİN HAZAL YAĞMUR-ALİYEPOZCU İ.Ö.O