- 985 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Kader..Kısmet 7-
Sabah, teyzesiyle görüşen İbrahim, dokuzbuçuk on arası, yolunun üzeri olduğu için, geçerken onu da alabileceğini söyledi. Meryem hala ile, arkadaşı Ahmet’i de arayıp saat konusunu netleştirdi.Hasan amca ile konuşup, aşağı yukarı hangi saatlerde varabileceklerini anlattı.(serinin ilk bölümlerini okumayanlar için, tekrar yazayım.Bu olaylar doksanlı yılların başında yaşandı, cep telefonları Türkiye’de henüz yok.)
Acele ile yapılan kahvaltıdan sonra, halayı ve arkadaşını alan İbrahim, kendilerine onbeş dakikalık mesafede olan teyzesine uğradı.
-Aaaa sen de mi geliyorsun Düzce’ye halam, nasılsın iyi misin?
-Eve alınacak bazı şeyler var, çarşıdan, hazır İbrahim gidiyor ben de alıp geleyim dedim, iyiyiz sen nasılsın, Ulvi nasıl?
O da iyi, bu sene ortaokul bitti çok şükür, ben de İbrahimle gideyim de liseye kayıt için neler gerekiyor, öğreneyim dedim.
-İyi yaptın kızım!
- Niye durdun İbrahim?
-Şuradan bakkaldan, su, içecek bir şeyler alayım, yolda içeriz.
-Yarım saatlik yol için ne gerek var?
-Olsun teyzem, Ağustos ayı, havalar sıcak, ben içerim siz içmezseniz.
Teyzesini kuşkulandırmamak için yolu biraz uzatarak, E beşe biraz ilerden girdi. Bakkaldan içecekleri alınca, ayağına kramp girdiğini bahane edip, arabayı kullanmayı arkadaşına vermişti.
-Kramp geçti mi İbrahim? Genç adamsın oğlum, bir doktora gitsene!
-Yok teyzem, doktorluk değil, dün tavuk çiftliğinde yükleme yaptık, çok yorulduk ondandır.
Ahmet arabanın yönünü İstanbul tarafına çevirince, Ayşe’nin sormasına sıra kalmadan, sağ ceplerden birinde yavaşlayıp duran arabadan inen İbrahim, hemen teyzesinin yanına atladı.
-Oğlum ne oluyor, bak önce benim işi halledelim, sen Ahmet’le olan işine sonra git.
-Bak teyzem, biz bugün bütün vaktimizi sana ayırdık. Sana yalan söylemeyeceğim, biz seni Hasan amcamlara götürüyoruz.
-Amcama bir şey mi oldu, doğru söyle?
-Yok kızım yok, Hasan ağabeyimin hiç bir şeyi yok.
-O zaman niye apar topar gidelim ki?
Su şişesinin kapağını açan Meryem hala, bir şişeyi Ayşe’ye uzattı, diğerini kendi içmeye başladı
-Bak kızım, biz şimdi Hasan ağabeylere gidiyoruz, Vedat da orada seni bekliyor.
-Ama hala siz beni kandırıp nasıl böyle bir şey yaparsınız, diye feryat figan ağlamaya başladı.
-Sakin olup beni bir dinler misin? Kaç yıl daha tek başına o aileye kul köle olacaksın, yirmiüç yaşında dul kaldın, yaşın artık kırka yaklaşıyor. Senin bunca fedakarlığına şöyle demeleri gerekmez miydi? Kızım biz artık yaşlandık, sen de evini yuvanı kur.Ulvi yarın bir gün askere gidecek, sonra kendi hayatını kuracak.Çocuk artık büyüdü, özleyince bize gelir, sen anasısın, çocuğun yeri anasının yanıdır diyemediler.Sana, ileride rahat etmen için yalvardık uzun süre, sen de tabii ana olduğun, evladından ayrılmaya kıyamadığın için hep reddettin.İlerde bize dua edeceksin.Vedat çalışkan, evcimen bir insan, hangi kayınpeder, kızı ölünce damadını yeğeniyle evlendirmek ister.Anla artık ona ne kadar değer veriyor.Hiç değilse yeğenimle evlenir de, bizim kız da torunuma analık eder diye.
-Tamam halam bunları hep biliyorum, ama onlar beni oğluma kötüleyecekler, anan koca için senden vazgeçti diyecekler.
-İlerde neler yaşarız, bunu Rabbim gösterecek, sen artık ağlayıp, kendini telef etme, her şey yoluna girecek. Oğlun kocaman bir delikanlı, kilit altında tutamazlar.Çıkar gelir yanına. Ayşe bir türlü kendini avutamıyordu. Kocası tarafını biliyordu, kendi iyiliğiyle onları yıllarca idare etmişti, neler olacağını düşününce, hıçkırıkları devam ediyordu.
-Teyzem, ne olur artık ağlama, ben sana kötülük yapacak biri miyim. Bak o kadar mutlu olacaksın ki, bana hep dua edeceksin. Gerçekten de İbrahim o an için bilmiyordu ki, üç yıl gibi kısa bir süre sonra, onu tanıyıp seven sayan herkesin ve ailesinin, sorumsuz bir kamyon şoförünün kırmızı ışıkta durmayıp, onun arabasını biçeceğini, on dört gün yoğun bakım ünitesi kapısında, hem teyzesi hem de akraba eş dostun, onu kendilerine bağışlaması için, gece gündüz Yaradana gözyaşı ile dua edeceğini…Rabbim genç yaşında, başarılarla dolu öğrenim hayatı(iki üniversite master , ardından askerliğini yapıp gelen) ardından vefat eden bu kuluna rahmet et.Benim oğlumun üniversite tercihleriyle, dershanesiyle ilgilenen çok fedakar bir gençti.Mekanı cennet olsun.
DEVAM EDECEK
30 Mayıs 2010
YORUMLAR
bir kaç zamandır yazılar bölümünde pek aktif değilim ve en son bıraktığımda
iyileşmeniz için dua ediyorduk size...(: şükür iyileşmişiz ve birde öyküye başlamışız..
anlayabilmem için tümüyle bölümlere bakıp okumam alzım...
yinede şunu ifade edeyim ki,eğer konu kaderse ayvallah efendim...başla yürek üstüne....
saygı ve duam daim....
handan akbaş
handan akbaş
Handan hanım,kusura bakma. Kaçırdığım serileri birinci bölümden okumaya başlıyorum.Bana zaman tanırsın değil mi?
Selamlar...
handan akbaş
Allah rahmet eylesin gerçekten de çok hüzünlüydü ve çok etkilendim. Paylaşımınız için teşekkürler. Sevgilerimle...
handan akbaş
Allah rahmet etsin.Hüzünlü bir bölümde.Teşekkürler...ERen
Heyecan ve üzüntü vardı bu bölümde. Gerçek olması ise ayrı bir keder...Ölenlere rahmet kalanlara sonsuz sabır versin Rabbim...
Sevgilerimle..
handan akbaş
Ruhu şad olsun...
Sevgili Handan Hanımcığım Allah kimseyi genç yaşta dul bırakmasın.Zor...Hele tekrar evlenmeyi düşünmek, daha zor...İlkinde cahil oluyorsun, sorumlu olduğunuz kimse olmuyor evleniyorsunuz.Ama 2. evliliklerde herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek zorundasınız.Çünkü kendinizden önce düşünmeniz gereken evlatlarınız oluyor...
Bakalım ilerleyen bölümler neler getirecek?
Sevgilerimle