- 513 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ahlaksızlık Nasıl Özendiriliyor?-I
Bazı insanlar ahiretten gaflettedirler ve dünya hayatının yaşayabilecekleri tek hayat olduğunu düşünürler. Bu sapkın düşünce nedeniyle hayatın asıl amacından uzak yaşar, manevi değerlerini de kaybederler. Ölümle birlikte yok olacaklarını zanneden bu kişiler, zamanla ruhsal bir çöküş içine girerler.
Bu çarpık yaşam felsefelerine sahip insanların ruhsal açıdan büyük bir boşluk içinde olmaları kaçınılmazdır. Bu kişiler dünyada kendileri için en fazla çıkarı sağlama ve bencil tutkularını tatmin etme amacını hedefleyerek yaşarlar. Ahlaklarını güzelleştirme gibi bir çaba içinde olmazlar; çünkü bundan bir çıkar elde edemeyeceklerini düşünürler. Bu kimseler yardımseverlik, şefkat, merhamet, hoşgörü gibi özellikleri ‘saflık’ olarak nitelendirirler. Onların çarpık yaşam felsefeleri, güçlünün zayıfı ezmesi üzerine kuruludur.
İçinde yaşadığımız dönemde birçok toplumda din ahlakından yüz çevirmiş ve çevrelerini de böyle karanlık bir yola çekmek isteyen insanlar vardır. Günümüz toplumlarında günahta sınır tanımama, saldırganlık, ‘çirkin utanmazlıklar’, sapkın cinsellik, uyuşturucu bağımlılığı, kumar, kısacası her türlü ahlaksızlık oldukça yaygındır.
Dinsiz ya da Allah ve ahiret inancı zayıf olan insan, Allah’ın haram kıldığı eylemlerde bulunmaktan sakınmaz, kolayca insanların haklarına tecavüz edebilir. Allah’ın sınırlarını aşmaktan çekinmez. Çünkü dinsizliğin temelinde, insanların rastlantılar sonucunda oluştukları, Allah’ın buyruklarından sorumlu olmadıkları inancı vardır. Ayrıca Materyalizm’in kaynak bulduğu evrim teorisine göre ise, insan gelişmiş bir hayvandır ve diğer hayvanlar gibi ihtiyaçlarını karşılamak dışında bir kaygısı yoktur. Bu çarpık teze göre; insan nefsani ihtiyaçlarını karşılama konusunda kendisini kısıtlamak durumunda değildir; hayvanlar gibi davranması doğaldır.
Materyalizm ve Darwinizm’in savunucuları, Darwinist bilim adamı William Provine’in sözleriyle; "Modern bilim ortaya koymaktadır ki, dünya tümüyle ve sadece mekanistik prensiplerle işlemektedir. Doğada hiçbir amaç ve prensip yoktur. Rasyonel olarak bulunabilecek tanrılar ve düzenleyici güçler de yoktur… İkincisi, modern bilim ortaya koymaktadır ki, insanoğlu için hiçbir ’daimi ahlaki kanun’ ya da ’mutlak yol gösterici prensip’ yoktur… Üçüncüsü, şu sonuca varmamız gerekir ki, öldüğümüz zaman ölürüz ve bu bizim mutlak sonumuzdur." şeklinde bir bakış açısına sahiptirler.
Dinsizlikte ahiret inancı yoktur ve insanlar ölümle birlikte yok olacaklarına inanırlar. Bu sapkın inanış Kuran’da, "O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz." (Mü’minun Suresi, 37) ayetiyle haber verilir.
60’lı yıllarda ortaya çıkan özgürlük anlayışı bu sınır tanımazlığın bir sonucuydu. Uyuşturucu, asilik ve her açıdan ahlak dışı yaşam, dönemin en önemli özelliklerindendi. O dönemde yetişmiş birçok genç, bugün toplumda anne baba, yönetici ve öğretmen olarak etkin kişilerdir. Bugün ahlaki bozulmanın daha önce hiç görülmediği kadar ilerlemiş olmasının bir nedeni de din ahlakından uzak yetişmiş olan bu kişilerin, çocuklarını kendilerinden daha da dejenere yetiştirmiş olmalarıdır. Kur’an’da, babaları din ahlakından uzak olduğu için kendileri de gaflette olan topluluktan şu şekilde söz edilir:
"Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin)." (Yasin Suresi, 6)
Şeytanın Telkinleri
Dinsizliğin ahlaksızlığı getirdiği çok açık bir gerçektir. Dinsiz olduğu halde hiç bir ahlaksız davranışta bulunmamış insanlar da olabilir. Ancak bu o kişinin güzel ahlak sahibi olduğunu göstermez. İnsan eğer Allah’tan korkup sakınıyorsa sahip olduğu güzel ahlakta kararlı olabilir. Kur’an ahlakından uzak bir insan çıkarları için kolaylıkla yalan söyleyebilir. Veya hastalanan çocuğunun masrafları için hiç çekinmeden rüşvet alabilir, hatta “mecbur kaldım" diyerek, hırsızlık dahi yapabilir.
Allah’a ve O’nun huzurunda yapayalnız sorgulanacağı güne kesin bilgiyle iman eden hiç kimse, böyle ahlak dışı davranışlara asla kalkışmaz, hesabını veremeyeceği davranışlardan şiddetle sakınır. İnsanın en büyük düşmanı olan şeytan, insana gelecek korkusu verir, parasız ve muhtaç kalacağı yönünde çeşitli telkinlerle aldatmaya çalışır.
Kuran’da, "Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 268) ayetiyle haber verildiği gibi, insanların pek çoğu fakirlik endişesiyle ahlaksızlığa yönelir. Bu çirkin davranışlar Rabb’ine tevekkül eden insanın aklından dahi geçmez; çünkü geleceği yaratan da Allah’tır.
Güzel ahlak sabır ve irade gerektirir. Koşullar değiştiğinde güzel ahlaktan ödün vermek Kur’an ahlakına uygun değildir. İnanan insanın oturmuş bir karakteri vardır; koşullara göre değişmez. Zor koşullarda irade ve sabır gösterebilmek insanın önemli bir amacı varsa mümkündür. Mümin Allah’ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmayı hedeflemiştir. İradesini kullanır ve güzel bir sabırla Rabb’i için sabreder; çünkü müminin hedefi büyüktür. O nedenle karşısına çıkan zor durumlarda dahi en güzel ahlâkı sergiler.