- 2281 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BİR NAZIM İKİ KEMAL
Nazım Hikmet, 1938 yılında önce İstanbul tutuk evindedir. Baskının, gerilimin, acının, üzüntünün, belirsizliğin ağır bastığı, istemediği ve beklemediği ağır bir mahkumiyetin içinde ’’dünyayı, memleketini ve sevdiklerini düşünerek’’ eser vermeyi sürdürecek, ’’güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan / gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiç bir zaman ’’diyecektir yazdığı bir şiirinde. Burada ’’Kuvayi Milliye Destanı’’na başlamış, bir kaç sözcükle ’’portre’’çizdiği ’’şiirle öykü anlatma’’ da ustalaşacağı yeni bir sürece girmiştir. Buradaki dizeleri ya da yazdığı yeni bölümleri, sadece kendisinin uyguladığı kurgulama/ montaj yöntemiyle Memleketimden İnsan Manzaraları içine alacak, ’’bir romancı, bir öykücü, hatta bir sinemacı gibi davranacaktır. 1940’ın ilk aylarında Hikmet Kıvılcımlı, Kemal Tahir ile birlikte Çankırı Cezaevi’ne gönderilir. Yerleştikleri baş gardiyanın odası da olsa, rutubetli bir mahzendir. Soba kurulur, duvarlar kağıtlanır, resimler asılır. Nazım’ın yakınları ve sevdikleri ile karşılaşma mesafesinin arası iyice açılmıştır. Piraye aylar sonra ziyarete gelecek olsa bile yatılacak düzeyde bir otel olmadığı için, bir ev kiralar. Piraye’nin çaresizliği Nazım’ın Bursa’ya aktarılmasına yol açar.
Nazım’ın Çankırı’da sanatsal gelişimine daha yakından yardımı olacağı Kemal Tahir sonrasında mektuplarıyla Bursa’da karşılaştığı Orhan Kemal roman ve öykülerin yanı sıra gelecekte senaryoları da yazacaktır.
Kemal Tahir Galatasaray Lisesi ikinci sınıfından ayrılarak memurluk, katiplik, ’’kabadayılık’’ dünyasının içinden geçerek bir rastlantıyla tanıştığı TKP üyesi Sarı Mustafa’nın ardından Nazım Hikmet’inde yönlendirmesiyle, bir yandan gazetecilik ve yayın dünyasına adım atarken, öte yandan da 1939 yılında Donanma Davası’nda çarptırılacağı 15 yıllık ağır hapis cezasının ilişkiler ağını da örmekte olduğundan habersizdir...
Yavuz Zırhlısında bahriyeli astsubay olarak görevli kardeşi Nuri Tahir’in, o günlerde serbestçe satılmakta olan Nazım Hikmet ve başla yerli-yabancı yazarların kitaplarının dolabında bulunması, kardeşiyle birlikte Kemal Tahir’inde yargılanmasına yol açar. Kemal Tahir, hapislik yıllarında Nazım ile gerek yüz yüze, gerek mektuplaşmalarıyla süren, roman kavramı, roman örgüsü, biçimi ve üzerine yaptıkları tartışmalarında etkisiyle yazarlığını yetkinleştirerek, önde gelen bir Türk romancısı olacaktır. Hapisten çıktıktan sonra romanlarını , çevirilerini Bedri Eser, Nurittin Demir gibi takma adlarıyla yayınlayacaktır. 6-7 Eylül olayları sonrası altı ay hapiste kalacak, ardından ’’Düşün Yayınevi’’ni kuracak kendi romanlarını yayınlamaya başlayacaktır.’’Cumhuriyet ve Osmanlı tarihindeki kimi olay , olgu ve kişiliklere kuşkucu ve sorgulayan yaklaşımı öne çıkaran kimi romanları ülkenin kültür ve aydın dünyasında yoğun tartışmalara neden olacaktır.’’
Bunlardan en önemlisi ’’Devlet Ana’’ romanıdır. Gerçekten de ’’Devlet Ana’’ , roman türü içine kolayca sığdırılamayacak , dilden anlatıma, Türk halkının geleneksel devlet kuruculuğu ve yaşatıcı gücü konusundaki tezlerine, yazılanları tartışmaya açan yapısıyla kendine özgü bir yapıttır.
Kemal Tahir, 1960’larda, özellikle yönetmenlerinden Atıf Yılmaz’ın bazı filmlerine Murat Aşkın takma adıyla senaryo yazmış ya da senaryo yazma çalışmalarına katılmıştır. Saptanabilenleri şunlardır: Battı Balık, Beş Kardeştiler, Azrail’in Habercisi, İki Gemi Yanyana, Yarın Bizimdir, Namusum İçin...1964-70 yılları arasında Halit Refiğ ve Metin Erksan’ın yaptıkları kimi filmlerde, örneğin ’’Bir Türke Gönül Verdim’’, ’’^Kuyu’’ gibi Kemal Tahir’in düşün izlerine rastlanacaktır. Ona ’’büyük düşünürümüz’’ diyen Halit Refiğ yapıtlarından’’Yorgun Savaşçı’’yı TV için çekmesine karşın 12 Eylül hükümeti’nin ’’Resmi tarihin sunumu dışına çıkan’’ bu filmden rahatsız olması nedeniyle, denetime takılması sağlanır, gösterimi gerçekleşmez, ancak bazı aydın kamuoyunun desteğiyle 1993’de, yapıldıktan on bir yıl sonra izleyici karşısına çıkar 1992’de Kemal Tahir’in yakın tarihe bakan romanlarından Kurt Kanunu’nu Ersin Pertan filme çekecekti. Kurt Kanunu’nda İzmir suikastı bahane edilerek genç Cumhuriyet iktidarının muhalif mebusları,bazı nüfuzlu paşaları ve eski ittihatçıları tasviye etmesi , kimi kişilerin bu bunalımlı günlerdeki dramları ve kaçınılmaz sonları anlatılır. Kemal Tahir’in hapislik günlerinden izler taşıyan ’’Karılar Koğuşu’’ da yine Halit Refiğ tarafından filme aktarılacaktır.
Nazım, Bursa Cezaevi’nde 1940 yılı Aralık ayı başından 15 Temmuz 1950’ye dek, özgürlüğüne kavuşmasında hiç bir yararı olmayacak dilekçeleri imzalayarak, suçsuzluğunun bir gün mutlaka anlaşılacağını unut ederek kalacak ama en önemlisi geçimini sağlamak için çeviri ve senaryo yazmanın dokumacılık yapmanın yanı sıra ’’Memleketimden İnsan Manzaraları’’ ve ’’Kuvayi Milliye Destanı’’ adlı yapıtlarını tamamlayacaktır. Kuvayi Milliye Destanı’da, Nazım Hikmet yalnız Atatürk’ü iş başında vermekle kalmaz, milli kurtuluş savaşının milli niteliğini de belirtmek için bu savaşa katılan er, çavuş,subay, köylü, efe, işçi ve kadın tiplerini birer birer işleyerek onların bı milli davadaki kahramanlıklarını dile getirmiştir.
Nazım Hikmet’in oda arkadaşı Raşit Kemali şiir yazmaya meraklı bir gençtir. O da Kemal Tahir gibi, orduda Nazım Hikmet’in kitaplarını, şiirlerini okuyarak komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla, Askeri Mahkeme’de 5 yıl ağır hapse mahkum olmuştur.
Önceleri Nazım’ı taklit eden bir şair adayıyken, ustasının isteği doğrultusunda öykü yazmaya yönelir. ’’Nazım ona da öğretmenlik yapar, programlı olarak yazarlık, felsefe, bilim, siyaset biliminden söz eder, Fransızca öğretir. Orhan Kemal’in Bursa’dan ayrılışından sonra da ’’Göreyim seni Raşit, Türk halkının güzel Türk yurdunun ve güzel dünyanın ve iyi insanların yüzlerini kara çıkarma. Memleketine, halkına, dünyaya ve insanlara layık bir muharrir olacaksın ’’ dediği, her biri edebiyat ve roman yazma sanatı üzerine bir ders olan mektuplarıyla onu öyküye ve romana yönelttiği saptanır.
Bu öykü ve romanlar gelecekte filme de dönüşecektir. İşte adları ve yönetmenleri: Suçlu (Atıf Yılmaz), Avare Mustafa, Devlet Kuşu(Memduh Ün), Murtaza (Tunç Başaran), El kızı (Nejat Saydam), Bereketli Topraklar Üzerinde (Erden Kral), Devlet Kuşu(Memduh Ün), Bekçi (Ali Özgentürk) Vukuat Var(Nejat Saydam).
Orhan Kemal yaşamı boyunca bir çok değerli yapıta imza attı. Türk halkının yüzünü ağarttı. Ustasını mahcup etmedi. Bugün de Orhan Kemal’in yazın dünyası sessizce, kameralı adamı beklemektedir.