Vuslat hanım'a mektuplar (9) İşte bu.. Aynen buydu
Tarih:14 Kasım 2009 Cumartesi 13:55:07
RE:RE:S.A
Hocam.
Vallahi billahi şu yaşadıklarını, hocanızla olanları, aynen yaşadım. Sanaldı lakin oturduğum yerden Allah inandırsın sizi; derdim ki hocama, yahu. Oturduğum yerdeyim, kalbinden geçen kalbime geliyor. Resulün kokusu gibi (insan ne bilir gerçekte Resulullah nasıl kokar... Bilmediğim halde ) senle konuşurken hep güzel kokular, güzel şeyler hissediyorum derdim, bana gülümser bacaksız seni derdi :=) ve yüzünü görmüyordum bile. Yan yana da değildik, tıpkı sizinle şu an olduğumuz gibi... Yaşamamış olsam nasıl anlayıp hissedebilirim şu yazdıklarınızı azizim.
‘’İçine sızasım gelirdi. Bir yudum su olup damarlarına giresim gelirdi. Ve ondaki nuru, ahlakı, emniyeti yaşama hevesine kapılır, hücrelerinde yaşamayı düşlerdim... Ağzının içine bakardım. Tek kelimeyi kaçırmadan harf harf, hücrelerime yüklerdim, söylediklerini.’’.
Demiştiniz ya. İşte bu. Aynen buydu... Bir akşam gelmesin nete, altüst olurdum... Herkes kıskanırdı, annem bile derdi ‘’abini benden çok seviyorsun. Ben ölsem bu kadar üzülmezsin’’ derdi. Öyle evet anne de diyemezdim. Ama nasıl anlatabilirdim ki anneme... Yok, annecim olur mu öyle şey sen annemsin derdim. Gönlü kırılmasın isterdim. Başörtüye karşı idi annem, islami giyime dahi karşıydı, nefret ederdi beni tesettürlü gördüğünde. Ama annemdi işte.
Lakin ben, nasıl siz hocanızdan başka her şeyi bir yana koymuşsunuz, öyle idim... sadece söylenemeyecek bir haldi o. Hocamın talebeleri, dostları, arkadaşları, çocukları dahi kıskanırdı... Deli olurlardı benimle konuştuğu, onlarla ilgilenmediği için.
Pekii... Bu kadar güzelliklerle şereflenmiş ben. Nasıl oldu da Mekke / Medine hayali ile yatıp kalkan ben. Hocamı görmek için deli divane olan ben... Nasıl oldu da o hatayı yaptım? Tamam. Yalnızdım, mazur sayılırdım falan. Geçelim orasını. Bir kere hata yapar insan, bense hatayı bile isteyerek devam ettirdim. Üstelik tek bir hatanda, elinden söke söke alınacağını bile bile o güzelliklerin. Eee haliyle alındı tabii. Önce hevesle başladığım namazlar gitti. Arkasından tüm mistik, kutsi haller… Eee kirliydim ya, rezil gibi hissederdim kendimi. Namaza durasım gelmezdi...Kirlilerin, sıpaların ne işi olur namazla, derdim..
Hocam ısrarla sorardı biliyor musun, hani bazen hakk erlerine malum olur, sevdikleri hata yaptığında. Hocam kaç kere sordu ‘’hata yaptın mı ‘’diye. ‘’Zinaya falan bulaşmadın değil mi,’’ derdi. Üzülmesin diye söylemezdim biliyor musunuz? Ödüm kopardı hocamı kaybedeceğim, bir daha benimle asla konuşmayacak, diye. Oysa benim hocamın varlığına, dostluğuna ihtiyacım var, o da giderse sıkı sıkı tutunduğum direkler eğrilir diye korkardım.. Hepten kendimi bırakırım diye ‘’yok hocam öyle bir şey yok’’ der yalan söylerdim... Oysa benim yalan söylediğimi bilir, yine de üstüme gelmezdi, sen öyle diyorsan. Derdi. Oysa keşke diyorum yalan söylediğimi bildiği gibi, üstüme gelip de kafamı gözümü kırsaydı... Ama gitmeseydi. Razıydım... Gidecek bir daha asla konuşmayacak korkusundan da yalan söyledim. Keşke söylemeseymişim. Belki o halimden de tez kurtulurmuşum doğruyu söyleyerek...
Yolculuğumuz boyunca ona iki yalan söyledim. Asla yalan söylememeye kararlı olan ben, yalandan NEFRET EDEN ben, iki tane söyledim. Biri buydu, diğeri de benden ısrarla istediği seyyid kutup’un ‘’fizilal-il kuran’’ isimli tefsirini okuyup bitirmem idi. Bitirmediğim halde bitirdim demiş, yalan söylemiştim. Sırf o sevinsin diye... Bahaneye bak.
Aslında bitirmeyişim, kendi nefsimdendi, daha doğrusu kendimi kirli hissedişimdendi.
Hocamın taa uzaklardan, kendi parasıyla alıp, inci gibi yazısıyla o tefsirlerin kapağına yazdığı yazı... Kısacıktı. ama hocamdandı...ve bana kargo ile yollamıştı.. ne sevinmiştim anlatamam. Ama ancak 1,5 cildini bitirebilmiştim. Kendimi onu okumaya bile layık görmemiştim. Kirliydim ya anla... Ama kirliliğimi gidip hocama söyleyemiyordum işte...
Bugün ise biliyorum ki, ben ne yapıyorsam, hepsini biliyor, hepsini görüyor ve gittiği yerden eee benim sıpa kızım. Diye söyleniyor olmalı. Bu ikisinin dışında hiç yalan söylemedim ona biliyor musun? Hiç ihtiyaç da hissetmedim. emr olunduğun gibi dosdoğru ol ayetini kendi hayatına uygulamaya çalışan o insana bunlar dışında hata yapmadım. Ama yaptığım bu iki hata vicdanımı hiç bir zaman rahat bırakmadı...
Şimdi biliyorum ki, vefatından sonra öğrendim ki, hakk erleri gitmezlermiş... Giderim baakk der gibi durur, gene de talebelerine kıyamazlarmış.
-Kızım beni çok üzdü ama gene de hakkım helaldir, demiş vefatı yakın... Vefat edecek. ‘’ahh demiş. Bir kere kızımı görebilseydim, ona verdiğim sözümde durabilseydim...’’ Nasip olmadı... inşaallah cennette... Tabii layık olabilirsem... Onu da özledim be ali hocam, onu da özledim. Aslında bir tek onu çok özledim. Rüyama bile gelmiyor demek ki hak etmiyorum henüz. Sen hissedersin nasıl bir şeydir rüyanda olsun görmek için yanıp tutuşmak... Yaşamışsındır eminim...
Şems ile Mevlana bahaneymiş...
Ben ile hocam bahane...
Siz ile hocanız bahane...
Asl’olan ALLAH imiş.
Gerisi hikâye.
’’Yeter;
kul kapılarını çalıp durma, bitiremezsin,
Hiçbir kulun verdiğiyle yetinemezsin
Anla artık sen benimsin diyorum
Unutma, seninle iftihar ediyorum.’’
Bu şiirinizi şimdi daha iyi anladım hocam mektubundan sonra...
Sen de benim vesilemsin... Ama biliyorum eğer o AŞK’ı bir kere yakalayayım.
‘’Anla artık sen benimsin diyorum’’ nidasını taaa şuramda hissedeceğim rabbin...
O andan sonra,
Ne sen kalacaksın ne de dünya...
O menzile ulaştır ya rabb...
O aşka ulaştır...
Ölmeden öldür de, dirilt
Hepimizi.
Ölmeden öldür de dirilt.
Ellerinden, yüreğinden öperim hocam...
Allah razı olsun senden, emeklerinden, tavsiyelerinden, gösterdiklerinden...
Ne mutlu iz bırakanlara.
Bir şeyi yazmayı unutmuşum.
Siz yayınlayınca fark ettim, ben de hocamla sizin hocanızla olduğum gibiydim demiştim ya. Herkes kıskanırdı demiştim. Zannederlerdi ki, birbirimize aşığız. Zannederlerdi ki, aramızda birşey var... ahhh derdim. Anlatılmaz ki. Sizin bildiğiniz aşklara falan benzemez bu... Dünyada yaşanan sevgili aşklarına belki yakın bir şeydir, ama bizimkisi onun da ötesinde. Ötesinde. çok çok ötesinde bir şey derdim.. Anlat derlerdi anlatılamaz ki. Yaşamak lazım derdim. Hatta o konuda bir yazı yazmıştım kimse anlamadı:))))) anlayamazlardı işte... şu an benim size yazdıklarımı dahi çok çok zor anlarlar. Yaşamaları lazım. Öyle bir şey :)))
Hocaaammm iyiki varsın ya huu :)))
İyiki varsın:)))
Öptüm ellerinden :))
YORUMLAR
Gonul kervani colde gece yolcuguna ciktiginda en cok ay dolunay iken mutlu olur, bilirsin vakitlerden gecedir ama onun gunduz aydinliginda atarsin adimini, hele ki yuzunu, sacini oksayan bir meltem varsa havada, binbir koku getirir, kimi igdeden ,kimi gulden, kimi dort elementin herbirinden. Yola yoldas lazim , yola oncu lazim,bu kervanin basina bir kervanci basi lazim ; ki yoldan emin gidelim de o kokulari, guzellikleri, ayin isigini gorelim, yoksa dogru yolda miyiz diye dusunmekten bir sey SEYR etmeye firsat mi olur ......
Selam ve dua ile ...
Meded Ya Allah....