- 809 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
IHLAMUR YAPRAĞI (BÖLÜM-9)
Karakola görgü tanığı olarak getirilen Bakkal Mustafa gayet net bir biçimde;
- Onur’u ve annesini yıllardır tanırım, aslında annesi de öz değil, psikolojik sorunları nedeniyle sürekli ilaç kullanıyordu. Olay günü ben dahil bütün mahalle Onur’un annesini kurtarmak için verdiği mücadeleye gördük. Ama buna rağmen annesi bir anda kendini aşağıya attı. Onur’u bütün mahalle iyi bilir ve çok severiz.
diyerek ifadesi verdi. Daha sonra kendisine uzatılan tutanakta gösterilen yerlerin altına imzasını attı.
Polis memuru biraz beklettikten sonra “tamam, gidebilirsin” demişti.
Fakat Mustafa’nın içi hiç rahat değildi. Onur’u çok merak ediyordu. Kolundaki saate baktı ve;
“Böyle bir durumda gencecik bir fidan yalnız başına bırakılmaz. Nasıl olsa buraya gelmek üzeredirler. En iyisi kapıda bekleyim”diye düşündü.
Mustafa’nın tahmin ettiği gibi Onur ve Polis memuru o dakikalarda karakolun heybetli ve ağır kapısını itmiş ve hızlı adımlarla içeri girmişlerdi.
Mustafa hemen oturduğu koltuktan bir hamlede kalkarak Onur’un yanına kadar geldi ve,
- Onur sen benim kardeşim sayılırsın… Sen çıkana kadar burada bekleyeceğim. Ondan sonra da bütün mahalleli yanındayız bunu bil.. diyerek boynuna sarıldı, o sırada gözyaşları yanağından süzülüverdi.
Onur:
- Mustafa ağabey bu yaptığını asla unutmayacağım
diyerek iki eliyle Mustafa’nın ellerini sıkıca tuttu.
Onur bir an içinden birşeylerin ılık ılık indiğini hissetti. Hayatında filmler dışında hiç karakol görmemişti. İfadesinin alınacağı odayı çok merak ediyordu. Tek tek bütün parmaklarını oynatıp duruyordu. Alnındaki terler boncuk boncuk olmuştu. Silecek bir mendil aradı. Cebinde bulamayınca kolunu alnına götürdü. Kolu bile terden sırılsıklam olmuştu.
Loş bir ışığı olan odaya girdiler. Onur birden ürperdiğini hissetti. Polis memuru Onur’u karşısına almış iğneden ipliğe her şeyi soruyordu. Onur tenis raketi gibi ona çarpan her bir soruyu karşılıyor ve cevaplandırıyordu. En son soruda artık konuşacak takadi bile kalmamıştı.
Polis memuru daha sonra ayağa kalkarak camı sonuna kadar açtı ve derin bir nefes aldıktan sonra tekrar iyice eskimiş madeni masasına parmaklarının ucuyla ritmik bir şekilde vurduktan sonra sandalyesine oturdu ve;
“Tamam seninle işim bitti” dedikten sonra “olayda herhangi bir kasıt görülmediğini, ölen kişinin zaten ruh sağlığının yerinde olmadığı” şeklinde zabıt tuttu. Ölüm nedeninin karşısına ise “intihar” diye yazdı.
Onur elini uzatarak “Memur bey her şey için sağolun” deyip elini öpmeye yeltendi. Fakat polis memuru elini iyice aşağı doğru indirerek müsaade etmedi ve;
“Onur bu benim görevim! Seni bir an askerdeki kardeşimin yerine koydum. Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa bir ağabey olarak bil beni” dedi.
Onur çok duygulanmıştı. Dış kapıya doğru geldiğinde Mustafa hemen ayağa kalktı ve;
- Gel kardeşim gel!
diyerek elini dostça omzuna attı. Onur o elin sıcaklığını ta yüreğinde hissetmişti.
Dışarı çıktıkları soğuk ama temiz bir hava vardı. Mustafa yoldan geçen boş bir taksiyi ıslık çalarak durdurdu, kapısını açarak arkaya Onur’u oturttu, kendisi öne geçti ve “Keçiören’e dostum” dedikten sonra şöyle bir Onur’a baktı. Onur’un bezgin hali içini acıtmıştı. Sonra tekrar önüne döndü ve yapılacak cenaze işlemlerini kafasından geçirdi.
Mahalleye geldiklerinde Onur oturdukları kata gözlerini dayadı ve kafasını iki yana sallayarak derin bir iç geçirdi. Tekrar “Keşke tutabilseydim” diye mırıldandı .
Sonra kollarına göz gezdirdi ve “böyle çelimsiz olursan işte kurtaramazsın.. Keşke biraz güçlü ve kuvvetli olsaymışım, belki o zaman kurtarırdım” diyerek yine kendini suçladı.
Birden mahallenin bütün esnafı ve sakinleri Mustafa ve Onur’un etrafını çevreleyerek;
“Onur; başın sağolsun evladım, bak ben de senin bir “ananım”, diğeri geliyor “babanım” herkes sahip çıkıyordu.
Onur’un yüreği kabarmış, gözleri yine dolup boşalmıştı. Çünkü aklından ne o sahne ne de ölümün soğukluğu silinmiyordu.
Onur’u eve ilk girişinde yalnız bırakmak istemeyenler;
- “Onurum beraber bir yukarı çıkalım, sen de bir elini yüzünü yıkarsın, sonra da rahmetliyi yadederiz ve dualar ederiz” dediler.
Onur “herkese teşekkür ederim, sağolun” derken kendini sıkıyordu. Mahallenin bir kaç büyüğü ile kapıdan içeri girdiler.
Onur antredeki fırlattığı ayakkabıları gördü ve yavaş yavaş eğilip topladı.
Misafirler içeri doğru geçip oturdular. Onur balkona baktığında içinin cız ettiği hissetti.
Sonra annesinin odasına girdi ve son çıkardığı giysileri eline alarak kokladı. Sonra ağlamaya başladı. Gözlerini yukarı doğru dikerek “Allahım sen çok büyüksün, ne olur bana yardım et” diye yalvardı. Koskoca evde artık tek başına yaşayacaktı. Salondaki beyaz saçlı, hafif kambur bir dede; Onur’un yanına gelerek;
- Bak evladım, şu andan itibaren sadece dualar edeceksin. Çünkü onlar sadece rahmet isterler. Hem gel içeri biraz konuşalım,
diyerek içeri getirdi Onur’u ve;
- “Annenin cenazesini bugün ikindi namazında kaldıracağız. Bütün işlemleri kendi aramızda halledeceğiz. Biz burada otururken sen bir banyoya gir ve yanımıza gel” dediler. Onur “pekiyi” diyerek yerinden kalktı.
DEVAM EDECEK
Aysel AKSÜMER
26.05.2010
YORUMLAR
Aysel AKSÜMER
Sevgili Aysel Hanım, beni sevindiren taraf , her bölümde daha çok yol katettiğiniz ve öykünün uzadığı. Memnuniyetimi bildirmek istedim. Öykücülerin hızla artması dieklerimle, sevgimi bırakıyorum sayfana. :))))))
Aysel AKSÜMER
kötü günde belli olurmuş dostlar...
umarım onuru şimdiden sonra güzel günler bekliyordur...
gittikçe çözülen bir anlatım tasvirler betimlemeler şahane... kutluyorum sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Hicran Aydın Akçakaya
öykünü okudukça diyorum ki ben de mi yayınlasam burda hem belki tamamını da getirebilirim böylece...karalamalarımı buldum okudum... gerçi senin ki kadar güzel değil ama üzerindde çalışılırsa belki işeye benzeyecek... kimseye okumadım henüz... en azından burda paylaşır ve fikirlerinize sunarım... bakalım düşünüyorum... eğlenceli ama yazmak gerçekten... ben fazla vakit bulamıyorum evden çocuklardan...gerçi şimdi biraz daha büyüdüler ... en azından onlar okuldayken kendimle başbaşa kalabiliyorum... şiir yazıyorum ama öykü yazmak ta zevkli... biraz zor ama zevkli:) çok iyi gidiyorsun hayatım... destekçin ve takipçinim sonuna kadar... öptüm canım:)))
Aysel AKSÜMER
Detayına kadar inilmiş,tam bir roman niteliği kazanmış insana okuyunca huzur veren,dnlendiren seçkin bir bölümdü desem abartmış olmam.Pozitif bir yaklaşımla toplumun hala ayakta kalmakta olduğunu;dostluğun,insanlığın ölmediği mesajını da bu arada vurgulamış olmuşsunuz.Bu;romana farklı bir çeşni kazandırmış bana göre.
Roaman kahramanı Onur'un ruh halini bu bölümde daha da zenginleştirerek; bölümü, kahramanın üzerinde odaklaştırmayı sağlamışsınız...Sanırım Onur,bundan sonraki bölümde ruhsal çıkmazdan kurtulmak ve gereçek yaşama dönmek için bir süre kendi kendisiyle cebelleşecektir.Kendine geldiğinde sevgilisine döneceğini sanmaktayım...
Kalem,bu bölümde çok özgürdü;sıkılmamış.Yazarın elinde adeta dans etmiş.Bize de o dansın figürlerini izlemek kalmış...
Puanım +10 helalından olsun...
Arkadaşlara duyurlur;yeni bir öykü yazarının ayak sesleri, hızlı adımlarla gelmeye ve ben de buradayım " haykırışı" duyulmaya başladı.
Selam,saygı ve arkadaşça sevgilerim sonsuz...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Sevgili Aysel, Onur'un öyküsü çok hazin bir şekilde devam ediyor.Tam iyileşince, geçen bölümleri okurum inşaallah.
Kalemin gittikçe güzelleşiyor. Öykü, okurken gerisini merak ettirerek, heyecanla okunmalı.Sizin yazılarınızda bunu hissediyorum.Başarılarınızın devamını göreceğiz hayırlısıyla, sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Sevgili arkadaşım öncelikle kusuruma bakma. Son zamanlarda siteye fazla gelemiyorum.Kısa aralıklarla 2-3 kez memlekete gittim geldim.Yeni öykünü okuyamadım.Az önce 9 bölümün hepsini okudum.Hatta yorumları da okudum...
Evet canım bizler burada hiç birimiz "yazar" değiliz, hepimiz özgürce içimizden gelenleri, içimizden geldiği gibi yazım kurallarına uyarak yazmaya çalışıyoruz...Gelen eleştiriler tabi ki her zaman " çok güzeldi, aferin iyi yazıyorsun" biçminde olmamalı...Ama sanatsal eleeştiri yapabilmek için o işin üstadı olmalıymışız gibime geliyor...Ben de üstad olmadığıma göre...
Onur'un gerçekten çok hazin bir hayat hikayesi var.Ölen anne, baba.Onur'a bakan amca.Onunla evlenen üveyanne.Neşe, annenin balkondan düşmesi, hem de sınav arifesinde...
Bakalım daha neler olacak...Yüreğine sağlık arkadaşım...
Sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
Sevgi Salman
Aysel AKSÜMER
Dostlar böyle günde belli olurlarmış.
Onur bunca yıl çektiği sıkıntıların ,karşılığını alacak sanırım artık.
Sevgiyle Ayselciğim,yüreğine sağlık.