- 633 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilinde aşk vardı. Yüreğinde ihanet/ Bir sevda masalıydı bizimki bölüm-7
Bölüm: 7
Şirketten ayrıldığımda saat öğleden sonra üçü geçiyordu. Cebimde yarım aylık maaşım ve bir haftalık iznim vardı. Evi cepten aradım. Şirvan yeni kalkmış. Bir şeyler isteyip istemediğini sordum. Uzunca bir liste yazdırdı.
Eve girdiğimde onu mutfakta buldum, ayağında kot pantolon üstünde ise rengi solmuş bir tişört vardı. Çayın demlemiş kahvaltılıkları masaya yerleştiriyordu. Elimdeki poşetleri boş bulduğum yerlere bırakıp sandalyeyi çekip karşısına oturdum.
Cevat:
_ Aynı evin kızı gibisin Şirvan. Hiç holding sahibi birine benzer tarafın yok.
Şirvan:
_ Benzersem kıymeti kalmaz.
Cevat:
_ Nasıl rahat uyuyabildin mi?
Şirvan:
_ Baştan biraz yerimi yadırgadım ama daha sonra yorgunluk ağır bastı uyumuşum. Annenin yatağı bayağı rahatmış. Sen ne yaptın?
Yaptıklarımı anlattım. Son aylarda hiç bu kadar güzel kahvaltı yaptığımı hatırlamıyorum. Neşe içinde çaylarımızı içtik. Masayı alel acele toplayıp, salona geçtik. Şirvan koca bavulu sürükleyerek odanın ortasına getirip kapağını açtı. İçi resimler, not defterleri, postaya verilmek üzere zarflanmış mektuplar. Tap edilmemiş makarasında sarılı filmler. Ufak, ufak kâğıtlara yazılmış kısa, kısa notlarla doluydu. Elime rast gele bir resim aldım. Taç Mahalde çekilmiş bir fotoğraf. Büyük bir ihtimalle de bu resimleri Şirvan’ın babası çekmişti.
Cevat:
_ Burada bir tarih yatıyor Şirvan Heyecandan mideme ağrılar saplanıyor. Tap edilmeyen resimler bozulmuş olabilir mi?
Şirvan:
_ Bana göre bu bobinler bir sorun çıkmaz sanırım modern teknolojiyle işi hallederiz. Bir çay daha içer misin?
Cevat:
_ Sen içersen ben de içerim.
Şirvan bardakları doldurmaya giderken bende çantayı karıştırmaya başladım. Annemin adına yazılmış ama atılmamış iki kart postalla bir mektup vardı. Ben zarfı nasıl açacağımı düşünürken Şirvan çayları getirdi. Zarfı elimden alıp mutfağa gitti. Biraz sonra geri geldiğinde zarf hiç zedelenmeden açılmıştı. Mektubu benim avuçlarıma bıraktı. On dokuz sene evvel anneme yazılmış olan mektup benim ellerimdeydi. Ve bu Mektubun içinde iki kadının yazgısı bulunuyordu. Mektubu Şirvan’a iade ederek’ sen oku ‘ dedim.
Mektubu dörde katlanmıştı. Kâğıdı açarken ellerimin titremesini engelleyemiyordum. Acaba babamın elleri de değmiş miydi? Beklide zarfı babam yapıştırmıştır. Yavaşça dörde katlanmış Kâğıdı nihayet açtım köşesinde şu tarih yazıyordu.
27.07.2007.Cuma
Evden ayrılalı neredeyse dört ay olacak. Hepinizi o kadar çok özledim ki, burnumda tütüyorsunuz. Ama öte yandan bu geziye çıkan kişi ben olduğum için hem şanslıyım hem de mutluyum. Bu mutluluğun en önemli sebebi de Hasan Cevat’ın yıllarca hayalini kurup ama gerçekleştirmeye fırsat bulamadığı, uzak doğu gezisini ben gerçekleştiriyordum. Bu gezide onun gibi düşünüp onun gibi yaşamaya çalışıyorum. Çin Seddi’ne kadar gittim. Gerçekte oraları dolaşan bendim ama beni yönlendiren onun ruhu idi.
Elimde yeni bir kitap yazacak kadar malzeme toplanmıştı. Bu arada parasal bakımdan sıkışmamak için yayıncımdan iki defa avans istedim. Bu ülkede insanın gezdim gördüm demesi mümkün değil. Gezilecek ve görülecek o kadar çok yer var ki. İnsanın ömrü yetmez ablacığım.
Mektubumun başında da belirttiğim gibi gözümde tütüyorsunuz. Memleketimden daha fazla uzakta kalmak istemiyorum. Yavaş, yavaş dönüş yolculuğu için hazırlığa başlıyorum. Yakında yine hep beraber olacağız. Bahçede çayımı içerken, ben bardağımı elime alıp Hasan Cevat’ın mezarına dönerek,’’ Hasan Cevat senin en büyük hayalin Nepal’ı, Çin’i, Hindistan’ı dolaşmaktı. Artık yattığın yerde huzur içinde uyu son arzunu da ben eşin Veda Arasıl Kartal gerçekleştirdim. Yolculuğumun her karesinde, yanımda, yüreğimde sen vardın’’ diyeceğim.
Ablacığım Burada hayatımda çok önemli yeri olan bir dostumla, ağabeyimle gezip dolaşma onuruna eriştim. Sen tanımazsın hatta beni tanıyan hiç kimse tanımaz. Adı Necmi Çağın. Hindistan’a ayak bastığımda karşımda onu beni bekler buldum. Hani abla başına gelmeyen bilmez, Başkalarının fark etmediği ama her insanın kayıp zamanları vardır. Ve o kayıp zaman dilimi içinde nerede olduğunu ne yaptığını hiç kimse anlayamaz. İşte bende böyle bir zaman dilimi içinde Ulu Tanrım karşıma Necmi ağabeyi çıkardı. Beni ölüme giden yolun kenarından çekip aldı. Ve ben ona bir can borçluyum. Şimdi sen bütün detayları benim ağzımdan kerpetenle çekip almak için uğraşırsın. Bende bunlara fırsat vermemek için Tuttuğum günlükte yazdım.
Necmi ağabeyde kısa bir süre önce eşini kaybetmiş oda bazı şeyleri unutma ihtiyacı hissetmiş. Ve bu geziye çıkmış. Ben bu mektubu yazarken, yanımdan yazdıklarımı okumaya çalışıyordu. Ablacığım yazım kargacık burgacık olursa hiç şaşma yoldayız. Biraz sonra Caypur kentine gireceğiz. Artık oradan postaya veririz. Hoşça kal ablacığım. Hasan’da Cevat’ıda benim için öp. Hasretlik çok kötü imiş, hele bu mektubu yazan kadın olursa yanı başında duygusallıkta oluyor. Gördün mü ablacığım? Yine sulu gözlü oldum. Gözlerimden akan yaşlar mektubun üzerinde silinmez izler bırakacak. Olsun bunda da bir hayır vardır. Hepinizi çok seviyorum.
Veda Arasıl KARTAL.
Not: Ayşenaz’ı görürsen benim için öp.
Yalan yazmamıştı. Mektubu bitirdiğinde Şirvan’ın gözlerinden yaşlar akıyordu. Benimde gözlerim dolu, dolu oldu. On dokuz senelik bir gecikmeyle elimize geçen mektubu okumuştuk. ‘’ Ablacığım gönlün rahat olsun Ayşenaz ablama selamını ileteceğiz. Şirvan gözlerindeki yaşı silerek;
Şirvan:
_ Mektubu atma fırsatı bile bulamamışlar.
Cevat:
Evet, ama orada mutluydular sonrası ise burada da yanı başımızda değil mi? Devam edelim mi? Yoksa bırakalım mı?
Şirvan:
Bırakalım biraz ara verelim bunu hazmetmemiz lazım.
Cevat:
_ O zaman Deniz ablama gidelim. Onu çok seveceksin.
Şirvan:
_ Eve kapanıp kalmayalım. Gidelim hem de yavaş, yavaş aileni de tanımaya başlamış olurum.
Hemen Deniz ablamı aradım. Müsait olup olmadıklarını sordum. Akşam yemeğine sözleştik. Aklımı kurcalayan bir soru vardı, bunu sormadan edemedim.
Cevat:
_ Şirvan alınmazsan sana bir şey sormak istiyorum.
Şirvan:
_ Alınmam sor bakalım meraklı.
Cevat:
_ Bir gece tanımadığın birine telefon ettin. Huyunu suyunu bilmediğin halde yalnız yaşayan bir adamın evine misafir olarak geldin. Bu büyük bir cesaret. Karşına kötü niyetli biri çıkabilirdi. Doğrusu seni tanımakta güçlük çekiyorum.
Şirvan:
_ Seni bu konu rahatsız ediyorsa, önce Allah’a sonra da kendime güvenirim. her şeyden evvel sporla ilgilenmediğin nasılda belli oluyor. Karate en çok sevdiğim bir spor dalıdır. Ve ben altı yaşından beri bu sporla haşır neşir oluyorum. Kilomda iki dünya, üç Avrupa ve sayısız Türkiye şampiyonluklarım var. İzmir’e geldiğin zaman madalyalarımı gösteririm, ama anlatmak istediğim bu değil. Buraya gelme kararı almadan senin hakkında etraflıca araştırma yaptım. Aldığım sonuç olumluydu. Ama gelme kararımdaki en önemli etken telefonumun ekranında saatlerce resmini seyrettim. Vardığım sonuç senden bana bir zarar gelmez. İkna oldun mu?
Cevat:
_ Evet
İkimizde ayaktaydık. Bir an gözlerimiz takıldı kaldı birbirine Bu güne kadar hiç duymadığım duygularla doluydum zorlukla başımı çevirebildim. Galiba ben aşık oldum.
***************************
Tuğrul Ahmet Pekel/ 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.