Günbegün Notlarım 76/İNSAN HALLERİ...
...........................................
İnsanları nedense üç halde sınıflandırıyorum, kategorileştiriyorum:
1- Hareket halinde olanlar.
2- Durmaksızın konuşanlar.
3- Yemek yiyenler.
İnsanlar koşuşturuyor gün boyu...
Durmaksızın bir yerlere koşanları görüyorum. Her biri ayrı bir eylemde. Her biri bir başka yönde ilerliyor. Gözlerindeki telaş, birçok anlamı dışa vuruyor...
Kimi alelacele yürüyor. Sanki yürümek için yaratılmış gibi davranıyor. Kimi hayatı ağırdan almayı seviyor. Sanki dünya umrunda değil gibi takılıyor. Kimi olduğu noktada ben gibi manzarayı izliyor; yanından geçenleri bazen merakından, bazen de sıkıntıdan kolaçan ediyor...
İnsanlar konuşuyor gün boyu...
Her kafadan ses çıkıyor. Sesler birbirine karıştıkça karışıyor. Bitmez bir gürültü göğü kaplıyor. Susmuyor ağızlar. Diller bir şeyler anlatma derdinde hep...
Kimi dedikodu yapıyor. Hoşlanıyor rakiplerinden bahsetmeye. Kimi aşkını anlata anlata bitiremiyor. Dakika bir, gol bir; söylemi sevgiyle başlıyor ve sevgiyle devam ediyor. Bitmiyor sevdasını lakırlamaktan. Kimi başkalarına direktif verme emrinde. Tüm emir kiplerini kullanmak için azami çaba gösteriyor. Kimi annesini zor durumda bırakma çocukluğunda. Mızmızlığına güveniyor. Kimi babasının her sözünü kulağına çivi gibi yapıştırma olgunluğunda. Yarınlarını hesabını şimdiden planlıyor babasını dinleyerek. Kimi şarkı söyleme keyfinde. Ne melodi varsa, ritim tutuyor ona. Kimi de biriyle konuşmak için fırsat kollama gözcülüğünde. Belli ki canı çok sıkılanlardandır bu insan..
Ve insanlar ne bulsa yiyor...
Sanki yemek yemek için yaşıyorlar...
Kimi obez, şişman mı şiman; göbeğini kaşıya kaşıya resmigeçitte bulunmaktan utanmıyor.
Kimi çok zayıf. Yese bile faydasını görmüyor. Galiba o yemeği yemiyor, yemek onu midesine alıyor. Bunlar azınlıkta olsa da, halleri garibime gidiyor, şaşkınlıklara sevk ediyorlar benliğimi...
Kimi de az ama her an bir şeyler yiyiyor. Yemeden duramıyor yerinde. Ağzı lokma almasa, dayanamıyor. İlle dişleri çalışacak. İlle mideleri sindirim faaliyetinde olacak...
............................................
Mehmet Selim ÇİÇEK
18 Mayıs 2010,,,17.59
Mardin-Yenişehir
YORUMLAR
meselci
durmadan şiir yazanlar, ben buna dahilim.
sahra, gülümsettin çok...
ben şiirde
sadeliği seviyorum...
sahra
Sevgili kardeşim o kadar güzel bir konu ki ; fazla da bir şey söylemeye gerek yok aslında ama ; dediğin gibi hayatın devamı gereği, yaşamak için koştururlar, koşturmak zorundadırlar. Vücut için gerekldir. Konuşurlar, konuşmak da ihtiyaçtır ama boşa konuşmak zarar verir. Yararlı konuşma ise fayda, az ve öz, faydalı. Yemeye gelince, maalesef o hatayı hep yapıyoruz. Mideye ve vücuda bilmeden zarar veriyoruz. Güzel bir yazıydı. Tebriklerimle :)
meselci
kendimize dikkat etmek gerekiyor, bu konuda dengeyi sağlamakla mümkündür
diye düşünüyorum...,
paylaşımlar için sağol nermin ablam...
Evet koşuşturan ve konuşan insanlar güzel bir tespit... Eğer insanlar koşuşturduğu yerin beş dakika sonra ölüm olacağını bilselerdi, belki geri geri kaçarlardı. Hep insanlara sonu çok uzak gelir ve sonuna kadar istekle koşar. Aslında koşuşturduğu şeyler hep farklı farklıdır ve bitiş noktası aynıdır.
Ama iyi ki de zaten hayat sonlanacak demiyoruz yoksa umutsuz ve mutsuz olurduk. Gerçi yaşarken ölenler de yok değil hani...
Konuşma konusuna gelince; bizim toplumda dinleyen çok az. Herkes konuşmak istiyor ve konuşanı da susturmak istiyorlar. Hatta doğru veya yanlış daha cümlesinin başında, lafa girip saygısızlık yapanlar var. Ağız torba değil ki büzülsün... Bazen sükunette çok işe yarar. Olayları sentez etmemizi sağlar. Beyin süzgecini de çok iyi kullanmak gerek, beynimizden her çıkan düşünce süzülmeden dile dökülürse, ortaya nahoşluklar çıkabilir.
Kusura bakma biraz ben de çok konuştum ve sessizce yazdım. Ama konu güzel ben ne yapayım. Yazdıkça yazasım geldi.
Her zaman ki gibi muhteşemdi anlatımın, düşündürdü beni.. Tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla...
meselci
yorumlarınla beni
çok mu çok mutlu ediyorsun aysel hanım...
sağol varol
daim...