Meçhule yazılmış mektuplar-40(Su Üstüne Yazılan Yazılar)
Devran aşmadan, yediler kırklara karışmadan, sana kırkıncı mektubu da yazmak nasip oldu. Mazrufunda hasret demli , gizemli kelimeleri taşıyan zarfın üstüne yazılacak adresi hâlâ bulamadım. Muradım, meramımı sana anlatabilmek sadece. İhtimal, bu mektup, meçhul ve muhayyel iklimine yazdığım son mektup olacak. İnsan bir dağa seslense, sesine karşılık alıyor. Ben, ne zamandır sana mektuplar yazıyorum, hâlâ ses seda yok…
Sana susamış bir coğrafyada, sabah akşam sana dair hayaller kurarak yaşıyorum. Senin benim bu hâlimden haberin bile yok. Meçhul ve muhayyel bir iklimde, gülleri kıskandıran gülüşünle, mekanı, anı ve devranı süslüyorsun. Saatler, zamanı öğüten bir değirmen yokluğunda…Takvim hâlâ gittiğin günü gösterir duvarda.
Senden andaç olarak, sana yazdığım şiirlerden başka hiçbir şey yok elimde. Onları, dönüp dönüp okuyorum, mektuplarıma cevap niyetiyle. Bilmeyen, yazdığım şiirlerde tekrara düştüğümü söylüyor. Tıpkı, mektuplarımda olduğu gibi ,şiirlerimde de muhatabım sensin. İmgelerin içini sen dolduruyorsun. En çok, adresi belli olmayan mektup zarfının üstüne, senin gül dibaceli adını yazarken hüzünleniyorum… Adını yazınca zarf güzelleşiyor birden…
Bu erguvan mevsiminde de yurduna yuvana gelmedin. Firarî olarak yaşamaktan , bıkmadın mı? Seni özleyen sadece ben değilim. Ankara’nın kaldırımları da narin ayaklarına hasret. Ben, senin demlediğin billûr misal çayları yâd ediyorum. Ne zaman çay içsem, aklıma geliyor bardağı narin narin tutan zambak ellerin. İçimi bir burukluk kaplıyor. Sana hayır dualar ediyorum. Keşke, gittiğin gümüş kıyıları bilebilseydim. O zaman bu kadar kadit kalmazdım.
Bir dahaki erguvan mevsiminde, tekrar sana yazacak gücü kendimde bulabilir miyim bilemiyorum… Şimdilik, hasret ikliminde sana dair anıların koynunda hayaller kurabiliyorum. Derunumdan hasret dolu selamlarımla mektubumu noktalıyorum. *“Fil kalbi minel kalbi ilel kalbi sebila.”
Ankara,14.05.2010 İbrahim KiliK
* "Kalpten kalbe yol vardır"
YORUMLAR
Kırkıncı mektupda pes ediliyor demek ki ! oysa hasret oldukça daha bir güzel olur sevdalar. Vuslat olsaydı çoktan azalmaz mıydı ateşin korları, küllenmez miydi sevda ? Bilinir böyle olduğu ama yine de umulur vuslat ve arzu edilir ille de.
Sevgiliye hasreti bu kadar güzel cümlelerle anlatabilen fazla insan yok galiba aramızda.