Öteki Dünya
Gazetem için yaptığım bir araştırma sırasında tanımıştım onu.
Suçluları ve suçlu psikolojisini araştırıyorduk. Bunun için birçok cezaevini gezdim ve orda onlarca hayat hikâyesine tanıklık ettim. Kiminin hayat hikâyesi sıradan, kiminin böylede olmaz dedirten cinstendi. Ama onun hayat hikâyesi herkesinkinden farklıydı.
Dilerseniz bundan sonra onun ağzından dinleyelim hayatını.
* * * *
Biz bir erkek iki kız üç kardeşiz, en büyükleri de benim. Bendim daha doğrusu.
Haa bu arada unutuyordum sonradan analığımdan bir kardeşimiz daha oldu.
Annem ben henüz dokuz yaşındayken öldü. Onu hatırladığım en son hali başı tıraş edilmişti ve sargılıydı. Eve ilk öyle geldiği zaman yadırgamış ne olduğunu anlayamamıştım. En küçük kardeşim yeni doğmuştu. Bir hastalıktan söz ediliyordu adını bilmediğim. Kafasıyla alakalı. O zamanlar yedi yaşındaydım. Umursamazdım da hastalığını, ciddi olduğunu ve onu öldürebileceğini hiç aklıma getirmemiştim. Sonraki iki yıl boyunca annemizin gözlerimizin önünde çektiği acılara ve bayılmalarına tanıklık ederek geçirdik. Bizi sevgi ile sarıp sarmalayan insan gitmiş yerine bambaşka bir insan gelmişti. Önceleri kardeşimin gelişinden sorumlu tuttum, ondan nefret ettim annemi bu hale getirdi diye. Ama o büyüyüp dillenmeye başladıkça ona karşı sevgimde başladı.
Annemle ilgili hatırladığım son şey o zaman evimizin içinde su yoktu. Herkes tulumbadan taşırdı suyunu. Tulumba başında annem bayılmış. Bana haber verdiler gel bak diye. Dokuz yaşında çocuk ne anlarsa yardımdan elimden geldiğince uyandırmaya çalıştım. Neyse ki babam o gün her zamankinden erken dönmüştü yoldan. Babam tır şoförüydü. Gittiğinde bir ay yurt dışında kalır, eve gelişindeyse ancak beş altı gün kalır sonra yine yola giderdi. Onu pek göremezdik. Ama annemin rahatsızlığını bildiği için iş yeri onu daha yakın yerlere göndermeye başlamıştı demek ki artık daha sık görür olmuştuk.
Annemin rahatsızlığında bize sahip çıkan bir aile vardı. Babam bizi onlara emanet edip annemi hastaneye götürdü.
Mahallede kokuyoruz diye pek kimse bizi sevmez, yanlarında istemezdi. Sadece babamın iş arkadaşı da olduğunu bildiğim İsmail amca vardı. O ve ailesi bizi kollar gözetirdi.
Annemle ilgili birde kolunda yarıya kadar bilezik vardı. Komşular alay yollu “Bir gün kolunu kesip alacaklar sen bayıldığında sat şu bileziklerini de kurtul” dediklerinde, annem “ O bilezikler benim çocuklarımın geleceği. Ben öldüğüm zaman kimseye muhtaç bırakmam” derdi.
Dedim ya! Annemi son hatırladığım arabaya koyup götürdükleri an. Biraz kendine gelir gibi olmuştu. Yüzüme öyle bir bakışı vardı ki halen unutamam. Bana bir şey olursa kardeşlerin sana emanet dedi. Onu bir daha da görmedim zaten. Yüzünü son kez görmeme, öpüp koklamama izin vermeden tahta sandığın içine koymuşlardı. Annemin ne kadar kıymetli olduğunu ve saklanması gereken bir hazine gibi hissetmiştim. Sonra nereye götürdüler, ne yaptılar bilmiyorum. Çocuklar unutamaz göstermeyin demiş büyükler.
Annemin öldüğünü biliyordum ama ölümün ne demek olduğunu kavrayamıyordum. Ya da işime öyle geliyordu bilmiyorum. Annemin bir gün muhakkak çıkıp geleceğini biliyordum.
Babam günlük işlerine döndükten sonra bizi memlekete amcamların yanına bıraktı. Yengem her gün bize illetlinin çocukları der kızardı. İllet ne onu da bilmezdim.
Çocuklarıyla kendileri bir köşede yemek yerken biz bakardık çoğu kez. O gün kesin yaramazlık yapmış olurduk ve yemek yememe cezası alırdık. Birimiz yaramazlık yapmışsak üçümüz birden cezalandırılırdık. Babaannem başımızdaydı ama o da sahip çıkmazdı bize. Sonradan öğrendim ki annemle babamın evlenmesini hiç istememiş ve gelini olarak kabul etmemiş annemi. Bize soğukluğu da o yüzdenmiş.
Amcamın ben top oynuyorum diye dövdüğü bir gün babam gördü. Yoldan gelmişti yorgun argın. İş yeri Ankara’daydı. Arabasını teslim eder etmez Adana’ya yanımıza gelmiş. Abisiydi, kendinden büyüktü bir şey demedi. Babama sarıldım, erkekliğimden utanmadan ağladım. Babam da ağladı. Kardeşlerimde. Hiç birimiz utanmadık ağladığımız için. Sabah erkenden babam bizi ve eşyalarımızı toparlayarak anneannemi de alıp tekrar Ankara’ya eski oturduğumuz eve döndük. İki ay boyunca çektiğimiz çileleri çoktan unutmuştuk. Okullar açıldığı zaman ben daha mutlu olmuştum. Okumayı ve okulu çok seviyordum. Ortanca kardeşim de ilkokul birinci sınıfa başlamıştı. Diğer birinci sınıfa başlayan çocuklar annelerinden ayrılmamak için ağlarken kardeşim hiç ağlamıyor bir kenarda onları izliyordu. Aferin sen ağlamıyorsun deyince “ Bizim annemiz yok ki kime ağlayayım” demişti. O sıra da kardeşim değil ama ben ağlamıştım ona göstermeden.
Babamı yine çok sık göremiyorduk ama olsun. Varlığını biliyorduk ya o bize yeterdi.
Anneannem bize karşı çok iyiydi. Fakat bir süre sonra dayım geldi ve ne oldu bilmiyorum anneanneme Adana’ya dönmesi için baskı yapıp durdu. Babamın eve döndüğü gün konuştular bizi İsmail amcalara göndererek. O akşam babam âdeti olmadığı halde dışarıya çıktı ve geldiği zaman ağzı içki kokuyordu.
Sömestre tatili sonrası babam yeni bir kadın getirdi eve, bu sizin anneniz diyerek. Bundan sonra bize o bakacakmış.
Baktı bize bakmasına ama babam evdeyken yavrularım derdi, babam gittikten sonra bize yapmadığı eziyet kalmazdı. Ben derslerimde gerilemeye başlamıştım ve laf aramızda altıma da kaçırıyordum. Öğretmenden dayak yedim bunun için birkaç kez. Velimi çağırdı okula ama babam yolda olduğu için analığım geldi okula. Ona ne anlattı analığım bilmiyorum o günden sonra bana daha sert davranmaya, daha çok dövmeye başladı beni öğretmen. Bende okuldan daha çok kaçar oldum.
Artık kardeşlerime de bir hayrım yoktu. Her gün onların dayak yerken yalvarmalarını gözyaşları içinde dış kapıdan dinler eve girmeye cesaret edemezdim.
Çoğu zaman İsmail amcalara sığınırdık. Analığıma bizim adımıza yalvarır günah olduğundan bahsederlerdi bize yaptığı işkencelerin. Ama analığım anlamazdı. O geldikten dokuz ay sonra da babamın bu kardeşiniz dediği yeni biri gelmişti ailemize. Onun gelişiyle ümitlenmiştim biraz rahat ederiz diye ama hayat bizim için daha çekilmez olmuştu.
Babam analığımın bize yaptıklarını öğrendiği için artık daha yakın yerlere gidiyor, bir hafta dışarıda bir hafta evde kalıyordu. Bu bizim için büyük bir mutluluktu. Hem analığımda artık eskisi kadar kötü davranamıyordu bize.
Okulların yeni açıldığı bir dönemdi. Babam görevli olarak İstanbul’a gitmişti. İşlerini bitirmiş dönerken vapur iskelesinde tinerci bir çocuk arkadan bıçaklamış. Ölüm haberi bize geldiği zaman inanamadık. Annemden sonra şimdi de babamı da mı kaybetmiştik. Onu bir daha göremeyecek miydik?
Bize yine memleket yolu görünmüştü. Bir süre anneannemin yanında kaldık. Ben ilkokulu da tamamen bırakmıştım.
Bir gün amcam geldi bizi zoraki alıp götürdü onlar benim de yeğenlerim diyordu. Her ne kadar şaşırsak ta bu duruma mecburen gitmek zorunda kaldık. Gittikten bir hafta sonra anladık gerçeği. Kardeşim henüz on dört yaşında olmasına rağmen kendinden yaşça büyük bir adama satılmıştı. Kardeşimi zoraki taksiye bindirip götürürlerken amcamla kavga etmiştim. Artık on yedi yaşındaydım ve yanımda çakı taşıyordum. Ayağından bıçakladım amcamı ama kalabalıklardı, hepsine gücüm yetmedi.
Ben uyuşturucu satıcılığından cezaevine girince öğrendim kardeşimi eşi sürekli dövüyormuş. O da daha fazla dayanamamış kaçmak istemiş evden. Kocasının oğlu tarafından silahla arkadan ateş ederek öldürülmüş. En küçük kardeşim de onu da satmasınlar diye sevdiği bir çocuk varmış mahalle de, on beş yaşındayken ona kaçmış. Fakat sevdiği oğlan onu bir iki ay sonra bir pavyona satmış. Yaşını falan büyütmüşler. Bilmiyorum işte. Amcam hapishaneden çıktıktan sonra kardeşimi vurmam gerektiğini söylemek için geldiğinde öğrendim.
Ama amcam gittikten sonra söz verdim kendi kendime. Her ne olursa olsun buradan çıktıktan sonra annemin ve babamın bana son yadigârı kardeşimi bulacağım ve onu bu bataklıktan kurtaracağım. Şimdiye kadar ikisine de sahip çıkamadım ama bundan sonra hiç değilse ona sahip çıkacağım.
Bu arada analığıma ne olduğunu merak ediyorsanız o da babamın ölümünden sonra evlendiği adam tarafından başka erkeklere satılıyormuş. Amcamlara gelip çok yalvarmış beni kurtarın, verin çocukları da ben bakarım onlara diye. Şimdi nerdedir, ne yapıyordur bilmiyorum. Yüzünü çok göremediğim kardeşimden ise hiç haber almadım.
* * * *
Duyduklarım ve anlattıkları karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Arabamla eve doğru giderken halen gözümden akan yaşlara engel olamıyor ve hemen bizim yanı başımızda olup ta, bizim görmezden geldiğimiz hayatlara; öteki dünyaya ağlıyordum.
( Gazeteci kısmı hariç anlatılanlar gerçek hayat hikâyesidir.)
YORUMLAR
Bu yazıyı okurken, inan bizde ağladık Nurcan. Ne hayatlar var, ocaklar sönmüş, dünyada iken ölmüş canlar var. Allah kimsenin evladını kimseye bırakmasın.
sevgilerimle...
N. B. Ç.
Yorumun için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Çok etkileyici ve hüzünlü...Ama bazıları için hayat çok zor,bazılarına kolay...
Tanrı yardımcıları olsun..
Çok etkilendim..Sevgiler...
N. B. Ç.
Sevgilerimle...
Hayatın içinden trajedik bir yazıydı. İnsan bunların gerçek olmamasını diliyor. Ama maalesef ki gerçek ve buna benzer bir sürü yaşamlar var. Bu hayatın içindekilerin düzlüğe çıkması dileğiyle.
Tebrikler.
N. B. Ç.
Saygılarımla...
Allah hic kimsenin cocugunu kimselere muhtac etmesin.
Yakin akrabalar dedigimiz insanlar dahi en kötü davranislari sergiliyor maalesef.
Cok üzücü cok kötü hayatlar var ve cok vicdani körelmis insanlar var.
Halbu ki ne olurdu ki biraz sevkatli yaklassalar kendilerine emanet edilen cocuklara.
Üvey anne olsa bile nasil bukadar dayak ve vicdansizca davranabiliyorlar aklim almiyor bir türlü.
Bilmiyorum toplumumuz cok merhametsiz hic yakisiyor mu müslüman insanlara bu ayrimciliklar.
Amcalar halalar babaanneler en yakinlari ama en merhametten yoksunlari.
diyorlar ya bir söz var akrep etmez akrabanin akrabaya ettigini.kismen katiliyorum.
Ama hala da ögrenmiyor insanlar ettigi yanina kalmiyor.
Allah hekesin yardimcisi olsun bu dünyada.Insan insanlikdan ve herseyden soguyor bazi gercekler önünde.
yüreginize saglik
sonsuz saygimla
N. B. Ç.
Saygı ve sevgilerimle...
Üfff bittim...Allahım lütfen duy bu insanları kalplere güzellikler ihsan et..Çekilen çilelerin mükafatını rızanı kazanmakla ver...
Bu insanlar cennet ve ya lüks istemiyorlar İstedikleri SEVGİ Esirgenen sevgileri sen tamamla...Yaradanımız olarak senden bunları istemek en doğal hakkımız...Çünkü gidecek isteyecek kimsemiz yok, Ve isteklerimiz sadece onuruyla yaşayabilme imkanı...
Sevgili Nurcan öyle acıdı ki, yüreğim, ne söylesem az...
N. B. Ç.
Değerli yorumun için çok teşekkür ederim...
Sevgilerimle...
bu gün hüzün yükü var sitede okudukça karartı dahada arttı......yurdum insanı manzaraları......acı yokluk kolkola ne ilk nede son.... yaşandı dahada yaşanacak çok hoş bir anlatım tebrikler.....
N. B. Ç.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle...
İnsan böyle hayatları okuyunca, kendi çektiği sandığı dertlerden , çektiklerini dert zannetmekten utanıyor. Üvey anne- baba eline Allah düşmanımı düşürmesin. Babam bizzat yaşamış ve sopayla vurup yıkmış üvey annesini. Babası da evden kovmuş bu yüzden. Genç ölen anne-babalar, sonradan gelen üveyler hayatları zindan ediyor çocuklara. Tüm acılar böyle başlayıp gidiyor işte..İbretlik bir öyküydü.
N. B. Ç.
Saygılarımla...
Hayatın içinde var olan hüzün dolu yaşamdan bir kesit sunmuşsunuz. Ama üzülerek okudum, bazıları gerçekten çok zor yaşam sürdürüyor. Allah yardımcıları olsun... Çok etkilenerek okudum kutlarım saygı ve selamlarımla...
N. B. Ç.
Sevgi ve saygılarımla...