- 847 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
HAVA CUVA
“- Hava cuvaaa hava cuvaa!”
Megafondan bir ses daha:
“- Hava cuvaa!
Öğle sonu gençlik uykumdan uyandırdı bu ses.
Civanın para ettiğini ya edebilirliğini düşünebiliyordum da havanın da parayla satıldığını hiç düşünmemiştim.
Yoksa İzlanda’daki yanardağ’ın faaliyetinin on gün sonrasında Endonezya’daki Barujari Yanardağı’nın da faaliyete geçmesiyle yeni bir gelir yolu kapısı mı açıldı, diye düşündüm. Olur ya; millet temiz hava kalmayacak endişesini taşıyorken temiz havayı sıkıştırıp stoklamak ve bunu şimdiden piyasaya sürmek. Neden olmasın?
Kalktım. Uykuya doymamış gözlerimi yıkamadan balkona çıktım.
Hava açmış, bulutlar kaybolmuş, meşhur Güneydoğu Rüzgarlarımız denizin yüzeyini kıyıya doğru süpürüyordu.
“- Hava cuvaa!”
Üst taraftaki Sinova Evleri önündeki bir kamyonetten geliyordu sesler. Kayserili kafası mıydı yoksa sahibinin taşıdığı kafa? Megafon ağzında bir solundaki apartmanlara, bir sağındaki yüksek bloklara başını çevirip:
“-Hava cuvaa!” diye, bağırıyordu. Megafon, uzaydan gelirmiş gibi madeni bir ses yayıyordu.
Kuzey rüzgarlarının dallarını yıprattığı palmiyeye cansıkıntısıyla baktım. Yeni biçilmiş bahçedeki otların yığıntılarını bir köşeye gübre olması için yığmam gerektiğini düşündüm. Çürüyünce güllerin, diğer çiçeklerin köklerine atmak onları yeniden doğaya dönüştürecekti.
“Hora cıvaa!”
Benim güzel yurdum ve insanları.. Her yerinde hayat var. Avrupa toprakları gibi üzerine ölü toprağı serpilmemiş. Canlı mı canlı..
“- Sucuuuuuu!”
“- Süüüt çüüüüüüüüüüü!”
“- Çıtır çıtır!”
“- Halıcı geldiiiii!”
Ağzı megafonlu adam direksiyona geçmiş, komyoneti yavaş yavaş yoku aşağı salmıştı. “Bak gidiyorum haa!” der gibi, durmaksızın megafonu kullanıyordu:
“-Huracıvaa!”
“-Huracıvaa!”
Kulaklarımı kısacağım yerde gözlerimi kısarak, başımı da hafif yana dönerek neyin reklamını yapmakta olduğunu anlamaya çalıştım:
“-Hurdacıvaar!”
Haa!.. Hurda topluyormuş.
Kulaklarımı doktoruma taşısam mı ki?..
YORUMLAR
Ben İZMİR sokaklarında:
-Buz gibi bardacıııı! duyup, ne satıldığını analiz etmek için ailemle günlerce kafa patlatmıştım.
Bardacık denen incir türü imiş meğer..
Adam buz gibi bardacık diyormuş..Arabaya bakınca da göremiyorsunuz ki sepetlerde ve hava sıcak diye üzerleri kapalı..
Çok gülmüştüm...Siz de güldürdünüz...Hurdacı ha...
Bir de şu halı kenarları moda son günlerde,overlok falan...
Selam ve sevgilerle..
ESRA
vuslat05 tarafından 5/17/2010 3:58:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
her satıcı kendine has bir şive ve makam belirlemiştir bir kaç defa duyup yadırgasakta alışıyor ve onları tanıyoruz.....bazanda bizler etkilenip hurdacıya hava cıvacı diye bağırmıyormuyuz.......kaleminiz çok hoş ve etkili.... kısa fakat devamı okuyucuya bırakıyor..... tebrikler saygılar
Hasbelkader memleketin değişik bölgelerinde, 15- 20 kadar vilayetinde bulundum, çeşitli vesilelerle. Hemen, hemen her vilayetinde kendine özgü şivesi vardı. Öyle ki birbirine komşu iki ilin, hatta ve hatta iki kasabanın bile farklı şiveleri olduğuna şahit oldum.
Bütün bu vilayetlerde dikkatimi bir şey çekmişti. O ilin, ilçenin, semtin kütüğüne kayıtlı bulunan hurdacı, eskici, kalaycı, bakırcı gibi bilumum hür teşebbüs mensupları ne hikmetse mesleklerini icra ederken yöresel şivelerinin aksine, henüz literatüre girmemiş bu ilginç dili kullanıyorlardı. Dil dememi dil sürçmesi olarak kabul etmeyin lütfen. Çünkü ortada ortak kullanılan yerelden ziyade daha ulusal gayri resmi bir dil var. Gerçi olayın evrensel boyutunu araştıramadım lakin inancım odur ki dünyanın diğer ülkelerindeki geri dönüşüm sektörünün bu cevval, yanık tenli(sabahtan akşama kadar güneşin altında dolaşmaktan), gür sesli meslek erbapları da bu dili kullanıyorlardır, büyük ihtimalle.
Yapılan onca bilimsel deneylere ve araştırmalara rağmen, bu insanların herhangi bir kurs, ders, eğitim görmeden, ortada herhangi bir kitap, sözlük olmadan bu dili nerden ve nasıl öğrendiklerini ve nasıl bu kadar iyi konuştuklarını hala açıklayamamaktadır. İlginç!
SABUNKÖPÜĞÜ ÜNİVERSİTESİ Diller, Beyinler, Dalaklar ve Kokoreç bölümü anabilim dalı başkanı Sayın Abuzittin Döğmebakır yerinde yaptığı incelemelerde bu dilin önemine atıfta bulunarak garsona bir porsiyon dil sote ve yanında çoban salata sipariş vermiştir.
Aşağıda değişik yörelerde bu dil ait bazı kelimelerin söyleniş biçiminden örnekler verilmiştir
Örnek kelime “Kalaycı”
Trakya ve Marmara’da Kalayyyiçiieeh, Ege bölgesinde Kııılııaaayçıh, Orta Anadolu ve Batı Karadeniz’de Kulıayyyçuuv, Orta ve Doğu Karadeniz’de Gaulayciii, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Ğaleyyyyçii şeklinde söylenile gelmektedir
Hocam gene güpgüzel bir konuyu gıpgısa kesmişsiniz.
Ürmetler bizden ocam
Saygılar, selamlar
Çok beğenerek okudum. Bu kişileri spikerlik, konuşmacı veya daha çok kitleye hitap edebilme konusunda seminerlere göndermek lazım. Hatta el ve kollarını nasıl kullanacakları, mimikleri vs. konusunda da eğitim almalılar. Hakikaten ben de çok kulak kabartıyorum çoğunun ne demek istediğini anlayamıyorum. Didim de bir satıcı geçerdi yazlığın önünden gülmekten katılırdık "kavunlarım var abla karpuzcu" diye. Şimdi kavun mu satıyor, karpuz mu... Ama namus ve şerefleriyle helal para kazanıyorlar kutlamak lazım biz sadece sesleniş tarzını eleştiriyoruz.
Kutlarım güzel bir yazıydı. Saygılarımla...
AYSEL AKSÜMER tarafından 5/7/2010 6:44:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
AYSEL AKSÜMER tarafından 5/7/2010 6:45:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ağyar
Selamlar ııııııııııı :-)