- 2918 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
İşleyen Demir Işıldar!
Çalışmak, çabalamak! İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren bir uğraş içine girmiş demektir. Minik bebek dünyaya gelir, Mevla’mın ona verdiği karnını doyurma içgüdüsüyle, annesini emmeye uğraşır. Biraz büyür, dişleri çıkmaya başlar, katı gıdaları çiğnemeye uğraşır.
Yaşını biraz geçince, tay tay durmayı öğrenir, yürümeye uğraşır. Üç yaş civarında renkleri ayırmayı öğrenir, anaokulu çağında arkadaşlarıyla, varsa diğer kardeşleriyle, eşyalarını ve oyuncaklarını paylaşmayı öğrenir. Okul çağı başladığında uzun soluklu bir maratona girer, öğrenimini devam ettirirse, üniversite master derken, mesleğini kazanana kadar, hep uzun çalışmalarla geçer yıllar. İnsan ne kadar aktif, çalışıp çabalama içindeyse, kendini o kadar verimli, üretken ve mutlu hisseder.
Erkeklerin askerlik dönemleri, vücutlarının düzenli eğitimlerle formda olmasını, düzenli saatlerde uyuyup uyanmaları ile, sağlık problemlerinin en az olduğu yıllardır. Rutin çalışma hayatı başladığında, herkesin bir koşuşturma ve çabalama içinde olduğunu görüyoruz.
Evlenince çalışma hayatı olmayıp, yalnızca ev hanımı olanların da ev işleri, temizlik çocuk bakımı gibi, emek gerektiren işlerinin olduğunu, kendi deneyimlerimizden biliyoruz.
İnsan, çalıştıkça kendini tazeleyen, bir şeylerle uğraştığı zaman, yorgun ama mutlu olan bir canlıdır. Bir işe yarama duygusu, bazı şeyleri becerebilme yetisi, insanı olumlu yönde güçlendirir.
Bütün bunlardan sonra bir de bakıyoruz ki, kırkbeş ya da ellili yaşlarda emekli olup, her şeyden elini eteğini çekip köşesine çekilenler. Ben artık yaşlandım psikolojisiyle, kendini kahvehane köşelerine atan erkekler, çalışma hayatı olmayıp, kızını oğlunu evlendirip, kızdan ve gelinden medet uman anneler. Sağlık sorunları hastalıklar gibi istisnai durumlar haricinde, her kadın evinin normal işlerini, eli ayağı tuttuğu sürece zevkle yapmalıdır.Bunu kendine borçludur.Normal çalışmaya alışmış bir beden, birden boş ve atıl kaldığı zaman, hareket ve koşturmanın verdiği huzur ve mutluluğu yakalayamaz. Sevdiklerine güzel yiyecekler hazırlayıp, hayati gereksinimlerimizin yerine getirilmesinin verdiği rahatlamayı bulamaz.
Evinin ihtiyaçları için, pazardan marketten yapılan bir alış veriş bile, insana mutluluk verebilir.
Köy ve kasabalarımızda sürekli toprakla iç içe çalışarak yaşayan insanlarımız, daha sağlıklı ve mutlular. Çalışarak veya spor yapıp, en azından düzenli yürüyerek, beynimizde seratonin salgılanmasını sağlayarak mutlu olmak elimizde.
Gelinimizden kızımızdan, kendi yapabileceğimiz işleri beklemeden, vücutlarımızı zinde tutmak, işleyen demir ışıldar özlü sözü gereği, daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmek elimizde. Boş duranı, çalışmayanı Allah (C.C.) de sevmez kullar da.
İşten emekli olabiliriz, ama lütfen hayatımızdan emekli olmayalım. Her yaşa göre, hepimizin yapabileceği bir şeyler olabiliyor.Yaşlı kayınvalidem bile, seksenbeşi geçmesine rağmen,
-Boş durmayı sevmiyorum kızım, ayıklayacak sebze filan varsa ver, yardım edeyim, der.
İnsanın bir işe yaradığını, yaşlı da olsa onun da bir şeyler başarabildiğini göstermeye ihtiyacı var.
Sözün önemine binaen tekrar ediyorum, işleyen demir ışıldar, lütfen kendimizi seviyorsak, hayattan emekli olmayalım.
YORUMLAR
İşleyen demir parlar. Bu söz çok yerindedir. Hepimiz elimizden geleni yapalım. Yapabileceklerimizi başkalarına külfet etmeyelim. Hem kimseye yük olmamış oluruz, hem kendi emeğimizle çalışıp kazanmış oluruz.
sevgilerimle...
handan akbaş
Yine güzel bir konuyu ele almışsın Sevgili Handan abla. İşleyen demir, işledikçe ışıldıyor gerçekten de. Hayattan, elini eteğini çekmemek gerek. Güzel bir yazıydı . Sevgilerimle
handan akbaş
İçten sevgilerimle kucaklıyorum.
beden yaşlanır hareketler ağırlaşır yaradan verdiğini almaya başlar beyin yaşlanırsa benden fayda yok deyip beyninde emekli olursa vayki vay.......çok güzel bir yazı bu kalem nbunu hep yapıyor..... tebrikler....
handan akbaş
Komşumun yaşlı bir annesi vardı. Köyden geçen sene gelmişti. Geldiğinde 80 yaşında olmasına rağmen çok dinçti. Ama buraya yani şehre geldikten kısa bir süre sonra vefat etmişti. Kocası şöyle demişti ölen karısı için; Köydeyken hiç boş durmazdı, onu burada hareketsizlik öldürdü.
Güzel bir konuyu ele almışsınız , tebrik ederim.
handan akbaş
Şu an bile şu güzel yazıyı okuyup boş durmadım.Hayat böyle.İşleyen demir paslanmaz demiş atalarımız.Çok çalışmalı,yaş kaç olursa olsun usanmamalıyız.
Ancak sizinde belirttiğiniz gibi bazı kadınlar varki,evinin baş köşesine kurulur,gelinden kızından hizmet bekler.Hatta bazı akrabalarım vardır,bütün gün aynı divanda akşama kadar oturur,yumurtlamaya mehilli bir tavuk gibi : )
Boş durmamalı,birşeylerle haşır neşir olmalı.Güzel anlatımdı.Teşekkürler efenim.Saygıyla...
handan akbaş
Eğer insan yaptığı işten ( bu gerek ev işi olsun, gerekse iş hayatı olsun) zevk alıyorsa kendini mutlu ve zinde hisseder. Zoraki yapılan sorumluluk değil de, isteyerek yapılan görev gibi görmeli yaptığımız işleri. Ancak o zaman rahat ve huzurlu oluruz ve ancak o zaman işleyen demir ışıldar.
Güzel bir konu ve anlatım.
Sevgilerimle...
handan akbaş
handan akbaş
Handan Hanımcığım ne kadar güzel yazıyorsunuz her yazınız ayrı güzellikte mesajlar veriyor. Hayattan emekli olmamak ne kadar da doğru. insan kendini dinledikçe daha rahatsız oluyor. Yaşamdan zevk almak lazım ve birşeylerle uğraşmak şart. Evet haklısınız işleyen demir ışıldar uygulamak lazım çok çok. Tebrik ediyorum. Sevgilerimi sunuyorum.