- 440 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
G ÜN L Ü Ğ Ü M D E N - 41
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 41
Tutku merhaba! Haftalardır hastayım. Bir türlü geçmiyor. İlaç içmekten, eczane deposuna döndüm. Midem çok bulanıyor. İştahım kesildi. Kahvaltımı bitiremiyorum, akşam yemeğimin yarısı tabağımda kalıyor. Çok halsizim. En moral bozucusu: Artık, nefes açıcı ilacımı, sürekli yanımda taşıyorum. Çünkü, her an, çok kötü tıkanabiliyorum. Bronşlarım dolu.Astım iyi tetiklenmiş.
İyileşmeliyim kesinlikle. Bu gün Yağmur’la dışarı çıktık. Sıcacıktı güneş. Öyle iyi geldi ki. Alanyum da işim vardı. Onları hallettim. Ufak şeyler de alınacaktı. Tutku, bir mağazanın önünden geçerken, çok güzel bir ayakkabı gördüm. Yağmur öndeydi. Çağırıp gösterdim. Denesene dedim. Giydi, o beyazdı. Aynı modelin siyahını da denedi. O, susarak isyan etti. Bunu çok iyi biliyorum. Alım gücü yoktu. Üç yaşında, haşarı bir çocukla ve inşaat işçisi bir eş ve borç içindeyken, nerede giyecekti? Ona uygun elbise, çanta, aksesuar da gerekti. Yağmur, güzel bir kadın. Yeşil gözlü, kumral, çıtı pıtı. Eşi Hakan, dünya iyisi. Upuzun boylu. Hayatın çarklarında dönüyorlar işte.
VEE BEN! Hiç utanmadan, isyanımı bağırarak, BUNLARI GİYEBİLMEYİ, BEN DE İSTİYORUM. HAKSIZLIK BU!!! DUY BENİ ALLAHIM! Diyerek ellerimi açtım, yanaklarımdan yaşlar süzüldü. Ben de çok güzel bir kadınım. Yağmurdan daha boyluyum. Ama minyonum ve çok tuhaf bir cazibem var. Dışarıda ya da alışveriş merkezlerinde, giysilere ve özellikle ayakkabılara bakarım sessizce. Zarif, seksi modelleri beğenirim hep. İncecik topuklar ve dantel gibi işlenmiş, tam kadınsı şeyler. İçim burkulur. Alım gücüm olur çoğunu. Ama giyemem ki. Bir gün yürürsem? Ki artık bu, çok uzak bir olasılık gibi görünmüyor. Bir sürü ayakkabı ve zarif giysiler alacağım. Ne kadar yakışır bana?
Tutku görüyorsun değil mi? Anlarda, ne çok şey yaşanıyor?
Yavaş yavaş, ev eşyalarımı tamamlamaya çalışıyorum. Bir odam bomboştu ve insanları oturtacak yerim yoktu. Eski komşularım, başka kentlerdeki arkadaşlarım gelmek istiyoruz diyorlardı. Kalacak, oturacak yerim yok demek zorunda kalıyordum.
Aylarca perdesiz, ocaksız yaşadım. Alanyum’daki işim bitince, tüp ve ocak aldım. Yatak odam zaten vardı. Ama çalışma odamda, bile perde yoktu. İnsan korkuyor-çekiniyor, böylesi bir sitede, hep göz önünde olmaktan. Sitenin karşı caddesinde, MONDİ var. Hep bakıp duruyordum. Yağmur’a: Gidip bir bakalım. Kullanışlı kanepeler var mı? Oturma grubu istemiyorum. Açılınca yatak olabilecek kanepeler olur inşallah dedim. Caddeyi geçip gittik. İsteğimi anlattık. Baktık şöyle bir. İstesem bu kadar olmazdı. Başlıkları beyaz deri, kendisi lila renkli. Açılıp-kapanan, yatak ta olan, kullanışlı güzel üç kanepe vardı. Adresi verdim. Onlar gelmeden de, Alanyumdaki TEKZEN’e koştuk. Kanepelere uygun, odanın havasını boğmayacak, fon krem, altın renkli çiçeklerle süslü bir halı aldım. Arka arkaya geldiler.
Sonra, yatak odamı aldığım firmanın perdecisini çağırdım. Çok güzel perdeler beğendik. Bir kaç gün sonra, getirip takacaklar. Artık, misafir kabul edebilirim. Orta masası istemedim. Kalabalık ve gereksiz. Küçük, iç içe geçen sehpalarım vardı. Onları kullanırız. Balkonda, normal yemek masam da var. Pazar günleri, Yağmurlarla kahvaltı yapıyoruz. Mutfakta, yuvarlak masa da var.
Evimi yapıyorum yavaş yavaş. Sade ve kullanışlı. Bir de çalışmaya başlarsam? Harika olur. Obada, evime yakın yerde çalışmak istiyorum. Yürüyerek gidip gelirim. Masrafım da olmaz. Anarın tanıdığı esnaf ta, standım ve ihtiyacım olan şeylerde yardım edecekmiş. İnşallah, her şey yolunda gider ve orada çalışıp, iyi kazanırım.
Bu gün, Alanyum’a giderken. Yolumuzun üzerindeki kuaföre uğradım. Ekonomikti, girip saçlarımı kestirdim. İyi oldu. Yarın banyo yapacağım. Sonra da, bir terslik-bir engel çıkmazsa? Yağmur’la, deniz kıyısına gideceğiz. Çok uzak değilmiş. Yarın deneyeceğiz. Eğer benim arabamla gidişim, zor değilse? Hemen her gün gideriz. Bu gün güneşte, içimiz ısındı. Açık hava, beni de çabuk iyileştirir. Birkaç saatliğine, içimiz açılır.
Nilgün ACAR 05. 05. 2010 ALANYA-EVİM