ANAYASO MU BABAYASO MU?
Şemsi BELLİ’NİN “ANAYASO ŞİİRİ” şu an içinde bulunduğumuz duruma ışık tutacak, memleket insanının derdine tercüman olacaktır. Hiçbir tesir uyandırmasa bile hiç değilse yüzünüzde bir tebessüm oluşturacaktır. Protokol sırasına göre mi okutalım, rast gele mi okutalım bu yazıyı? Yani yazının ehemmiyetine binaen bir strateji de geliştirelim.
“Hadi halka gidelim yarenler, dosta gidelim, okyanusa gidelim. Açlığına taş olmaya gidelim, fikrine köstek olmaya gidelim, hakkına gasp olmaya gidelim. Üstüne başına tül olmaya gidelim. Hep destek tam köstek olmaya gidelim.” “Bu kısım yazının nakarat kısmıdır, bilginize arz ederim.
Anayaso mu olsun, Babayaso mu olsun? İsim hakkı saklı dursun bu arada da sonuç memleket için inşallah hayırlı olur diyelim evvela. Her durumun, her sürecin asıl muhatabı olan halkımız inşallah hiçbir şekilde mağdur olmaz, mazlum olmaz, mahkûm olmaz. Biz bunun dışında bir şey demeye yetkili değiliz, sadece halk yönüyle etkili olsun taraftarıyız. Halk herkesin hiç kimseleştiği yerde her zaman herkestir. Asla kontrpiyede kalmayacaktır bu halk.
Yeni Anayasa şart oğlu şarttır. Bu konuda herhalde herkes aynı şekilde düşünüyor. Memleket büyükleri -ki onlar ANKARA’DADIR- haseten belirttim, bu konuda fevkaladenin fevkinde fedakârlık yaparak feyk atmışlardır. Diksiyon dersi anlatımı gibi oldu lütfen f’li kısmı hızlı okuyun. Kaç gece uyumamışlar ve oylamaya katılmışlar. Bundan sonrasında seçime kadar uyusalar da olur. Vazife bitmiştir vekiller adına. Halk nasılsa mükemmel uyuyor! Halk nasılsa tok, halk nasılsa rahat, halk nasılsa iş güç sahibi…
“Hadi halka gidelim yarenler, dosta gidelim, okyanusa gidelim. Açlığına taş olmaya gidelim, fikrine köstek olmaya gidelim, hakkına gasp olmaya gidelim. Üstüne başına tül olmaya gidelim. Hep destek tam köstek olmaya gidelim.”
Şu anki anayasa tartışması çok babayaso gibi geçiyor, kimse burnundan kıl aldırtmıyor. Her partinin, her fikrin, her zikrin babayasosu var. Bu yazılı değildir, yaşamın içinde var olup gelen ve daha da var olup gidecek olan bir erk, bir racon, bir delibaşlıktır. Kimse ahkâm kesemez. Kimse hüküm uygulayamaz, kimse masaya yumruk vurur gibi tepeden inme bir şey yaptıramaz. Halk her şeyi en iyi şekilde görür ve hükmünü verir; buna sadık kalır.
Rahmetli Şemsi BELLİ’NİN ANAYASO ŞİİRİNİ okuyalım bir zahmet.
“Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!
Baa bir alfabe veremez miydin?
gara dağlar gar altında galanda
ben gülmezem dil bilmezem
şavata’dan hakkari’ye yol bilmezem
gurban olam, çaresi ne, hooyyyy babooov?
bebek yaniir, bebek hasda, bebek ataş içinde
ben fakiro ben hakiro
dohdor, ilaç, çarşi, bazar tam – takiro
gurban olam, bu ne işdir, hooyyyy babovv?
çonçiğ ağliir, çonçiğ öliir, geçüt vermiy zap suyi
parasizo çaresizo
ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah yolsizo
bu ne haldır, bu ne işdir, hooyyyy babooovvv?
gara dağda gar altında ufağ ufağ mezerler
yeddi ceset hetim hetim zap suyinde yüzerler
hökümata arzeylesem azarlar
ben ketumo ben hetimo
ben ne biçim votandaşım, hoooyyy babooovvv?
şavata’dan angara’ya ses getmiiir
biz getmeğe guvvatımız heç yetmiiir
malımız yoh yolumuz yoh
angara’ya ses verecek dilimiz yoh
ganadımız, golumuz yoh
bu ne biçim memlekettir, hooyyyy babooovvv?
yerin yurdun adresesin bilmirem
angara’da anayasso!
ellerinden öpiy hasso
yap bize de iltimasso
bu işin mümkini yoh mi hooyyyy babooov?”
Bir şiir okudum ve anayasa paketi aklıma geldi. Millet ne halde büyükler ne vaziyette? Daha güzel günler adına, daha güzel adımlar atmak adına neden yan yana gelemez büyükler? Çok mu zor yarın adına bir şeyleri beraber değiştirmek; sağlık, eğitim, adalet, ekonomi? Çok mu zor imza atmak müreffeh bir ülkenin yarınına? Hep oyunbozan, hep borazan, hep abaza takılan birileri mi olacak memlekette? Halen 1982’de mi kalacağız, halen darbe postallarının korkusu altında mı yaşayacağız? Halen darbesever bir millet olarak mı addedileceğiz? Zinhar!
Yol çıkmayan dağların ardında mesut yaşayan bir halkı düşünün, konuşmasını dahi doğru dürüst beceremeyen ve bunun eğitimini almaktan geri kalan bir halkı tahayyül edin, yokluğun zemheri güneşi gibi yaktığı yürekleriyle yalınayak dolaşan bir halkı canlandırın havsalanızda, doktoru olmayan hastası eksik olmayan bir coğrafyanın güçten düşmüş takatten kesilmiş halkı ağıt yakmasın da kim yaksın? Siz onlara sorun öncelikleri nedir diye… Aç kalır ama "önce vatan" der, hasta olur ama "önce millet" der… Her şeyini feda eder bir kalemde ama samimiyet ister, şefkat ister, iltifat ister.
Onların türküsü sizin türkünüz değilse en kral anayasayı da hazırlasanız nafile?
Adamı olan bir dönemdeyiz, Dayısı olan kazanırın uygulandığı bir gündeyiz. Geoge ORWEL’İN Hayvanlar Çiftliği’nde şöyle bir cümle vardı: “Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir” Bu eşitlik değildir oysa, dayı eşitliğidir, baba eşitliğidir, çıkar eşitliğidir. George Orwell’ın en önemli eserlerinden biri olan Hayvanlar Çiftliği’nde geçen bu slogan, kitapta, Bolşevik İhtilali, hayvanlar üzerinden oluşturulan sembolik bir kurguyla anlatılır. Hayvanların gerçekleştirmiş olduğu devrimin ardından, önceleri tüm hayvanlar eşitken, zamanla yönetici zümre, eşitliği lehlerinde bozarlar. Ve duvarda yazılan kurallardan ilki de "tüm hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir" halini alır. Yeni sistemin artık eskisinden hiçbir farkının kalmadığını fark ettiğiniz andır. Gözler dolar. Herkes eşittir sözde, ancak bazıları daha eşit olmuştur.
Aynı göle işeyen çocuklardan birisini tutuklarsanız yanlış olur, haksızlık olur. Aynı çiçeği koparan iki kişiden birisini ele verirseniz eksik kalır bazı şeyler. Aynı salkımı tutan eller aynı sayıda üzüm yemelidir. Aynı yolda yürümediğimiz adamın dahi yürüme hakkına riayet etmeli ona o imkânı sunmalıyız. O yol bizim yolumuz olmasa dahi onun o yolda yürümesine imkân tanımalıyız.
Halk sağduyuludur, ariftir. Tarif istemez. Çünkü halk ANADOLU gibi bilgedir.
Çünkü bu halk bir daha cebri anayasalar görmeyecektir.
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.