- 1643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kars’ı ve Kars’ın Değerlerini Yazmak
Gençlik yıllarımdan vazgeçtim, çocukluk yıllarımın Kars’ını özlüyorum.
Hafızamda canlandırdığım o günleri, o anları, o insanları, o mekânları özlüyorum.
Pekiyi, ne kadarını hatırlıyorum, ne kadarı gözümde canlanıyor. Gözümün önünden geçen film karelerinde kimler var, kimler hafızamda yer edinmiş, kimler uçmuş gitmiş?
Kendi soruma kendim cevap veremiyorum. Çünkü hiçbir günlük, hatırat ya da ne bileyim bir deneme yazısı yazmamışım geçmişime dair.
Gecenin geç saatlerinde uyumak yerine oturup düşünüyorum ve diyorum ki:
İstiklal-i Milli caddedeki sinemaların önünde, birbirimize “gada” diye hitap ettiğimiz çocuklardan Tom Miks, Texas, Kaptan Swing ve benzeri kitapları ya değiş tokuş ettiğimiz ya da elden daha ucuza alıp sattığımız o çocukluk günlerimizi,
Aynı cadde üzerindeki Şehir Sinemasını, Yeltekin Sinemasını, Doğu Sinemasını,
İstiklal-i Milli caddenin maskotları, çocuk aklımızla anamızı küfretmelerine aldırmadan hemen her gördüğümüzde sataşarak kızdırdığımız Ballo ile çöpçü Gukku’yu,
Diğer sinemalardan daha eski ve ucuz olduğu için gittiğimiz Doğu Sinemasında: çok eski oynatıcısından dolayı her beş dakikada bir filmin kopmasından gittiğimize bin pişman olduğumuz, bazen de artık film bitmeden tamamen oynatamaz hale geldiğinde sahneye kendisi çıkarak “ Uşahlar, durun filmin geri galan kısmını men size annadım. Filmin sonuna doğru, esas oğlan gızı gaçırdır ve evleniller. Filmin de sonu mutlu pitir” diyen sinemanın sahibi İsmihan Emi’yi,
Aynı cadde üzerindeki Şehir Kulübünü, Manolya Pastanesini, Filiz Çayevini,
Eski görkemli taş binadaki haliyle Alpaslan Lisesini, Müdürü Mehmet Alkan’ı, Beden Eğitimi öğretmeni “Goril” lakaplı Hilmi Eren’i,
Şimdi çoktan kapatılmış olduklarını sandığım 30 Ekim Sporu, Kars kalesi, Doğu Fener Sporu, futbolcu Kambur İsmail’i, Sivri burun Kadri’yi, Kaleci Sarı Adil’i,
Sonradan yerine Hükümet Konağı binası yapılan eski Mal Meydanını, Cambazları,
Toyuhçu Deli Umud’u, Azeri türkülerini bülbül gibi sesiyle şakıyarak ve saz çalmayı bilmediği için koltuk altına bir çobandeğneği sıkıştırıp sazmış gibi çalarak okuyan Gaşgaçı Nusret’i,
Belediye dükkânlarında bakkallık yapan ve Ayyar Hamza ayarındaki Hoşhaber Gülver’i,
Kamyonlarına, otobüslerine binen, mal yükleyen tanıdık tanımadık, kadın erkek ve kendi çocukları dahil olmak üzere hiçbir fark gözetmeden ana avrat, hatta gün yüzü görmemiş enva-ı çeşit küfürlerle herkese küfreden Koçköylü Deli Alıyar’ı,
Kars Koçköy arasında önce kamyon sonradan otobüs işleten, köhne motorundan dolayı her yokuşta arıza veren otobüsün motor kapağını açıp soğutmak veya küçük tamirat için durdurup ve her seferinde muavinine “ Ay gede tekerin dalına daş goooooyyy” diye bağıran ve o civar köylerin kahrını çeken Dursun Emi’yi,
Düğünlerde anlattığı komik fıkralarla meclisleri gülmekten kırıp geçiren Dilanlı Muğdet’i,
Âşıkların içinde “en iyi hikâyeci” diye bilinen, büyük bir halk ozanı Sosgertli Mehmet Hicrani’yi
Çok değerli dini ve siyasi kanaat önderlerini:
Hacı Ahund Malik Işıklı’yı, Hacı Ahmet Aküzüm’ü,
Siyasi farklılık gözetmeden, Sırrı Atalay’ı, Medet Alibeyoğlu’nu, Davut Aksu’yu, Dr. Cengiz Askeran’ı,
Arpaçay, Çıldır, Kızılçakçak, Şöregel, Ağbaba yörelerinin adlarını sayamadığım nice nice kanaat önderlerini,
Düğünlerimizde, toylarımızda örf ve adetlerimizi, meclis adabı ve edebimizi, sazımızı, sözümüzü, edebiyatımızı, kültürümüzü,
Keza cenazelerdeki meclis adabımızı, bizden başka hiçbir yörenin vermediği kadar ölümüze verdiğimiz hayır hasenatı, hayratı,
Daha ismini ya unuttuğumdan ya da çoğunu tanımadığımdan sayamadığım nice değerli insanlarımızı, bu değerlerimize ait hikâyeleri, fıkraları, anekdotları, şiirleri, türküleri, edebi değer taşıyan özlü sözleri,
Küçük bir fitne-fesadın içimize soktuğu kısa bir zaman dilimindeki kavga gürültü dışında yüz yıllardır, dil, mezhep, boy ayrımı yapamadan, Azeri, Terekeme, Yerli, Kürt, Türkmen, Sünni, Şii, Alevi demeden kız alıp kız verdiğimiz, düğünümüzde, cenazemizde bir araya gelip mutluğumuzu ya da acılarımızı paylaştığımız bu toplumun kültürünü, gelenek ve göreneklerini, dayanışmasını,
Nevruz bayramını, Muharrem Ayı etkinliklerini, Aşuraları,
Ve başkaca nice değerlerimizi,
Kim ya da kimler yazacak?
Kars’ın 1950’li yıllarda doğan çocukları, yani benim yaşımdakiler bugün torun torba sahibi dedeler, nineler olduk. En azından bizim neslimizin kültürünü, her birisi bir başka diyara dağılan çocuklarımıza, torunlarımıza kim aktaracak?!
Gelecek nesillere kim ulaştıracak?
Bugüne kadar yazılanlar yeterli midir?
Hayır, değildir…
En ünlü yazarların kitapları bile ancak üç beş bin satılırken, günümüzde internet dünyasında milyonlarca bilgi, belge, kitap, yazı, şiir, makale ve benzerleri yayınlanıyor. Edebiyat sitelerinde, forumlarda veya benzeri başka sitelerdeki yazılar, özellikle yörelerle ilgili kültür, gelenek, görenekleri anlatan yazılar on binlerce okuyucu buluyor.
Google diye bir arama motoru var ki, istediğiniz kişi, yöre, bilgi, belge, tarih, kültür, dil, din veya aklınıza gelen her şey elinizin altındadır. Gelecek nesillerin ulaşmak istedikleri bilgi kaynakları kitaplardan çok internet olacaktır.
İmdi, eli kalem tutan, dili yüğrük, hafızası dolu olanlar ve / veya elinde yazılmış – yazılmamış bilgiler bulunan ve de bizim yani Karsımızın kültürüne değer veren, gelecek nesillere aktarmak isteyen herkesi yazmaya davet ediyorum.
Bendeniz dilimin döndüğünce, elimden geldiğince yazmaya gayret ediyorum. Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim. Yazdıklarımdan zerrece bir gelir elde etmiyorum. Hiçbir beklentim de yok. Tek amacım kültürümüzü, değerlerimizi gelecek nesillere aktarmaktır.
Lakin ben Kars’tan ayrılalı 35 yıl olmuş. Birçok şey ya hafızamdan silinmiş ya da çok uzun süre uzak kaldığımdan çok şeyi kaçırmış oldum.
Hanımefendiler, Beyefendiler; günlük siyasi kavgalardan uzak özümüzü yazmaya çağırıyorum sizleri…
Cahit Kılıç
İstanbul, 03 Mayıs 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.