- 1309 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
3 MAYIS OLAYI
3 Mayıs, tarihimizin sayfalarında kara bir leke olarak yerini almıştır. Kendi ülkesinde, ülkesi için taşımış olduğu kaygılarını dile getiren aydın insanların fikirlerini beyan etmeleri, o dönemin tek lideri ve milli şef diye tanımlanan idareci başı İsmet İnönü, Türk’ün “Türk’üm” demesi kadar doğal olmayan bir olayda sırf milleti için kaygılarını dile getirenleri ırkçılıkla, kafatasçılıkla suçlayarak işkence hanelere, nezarethanelere, tabutluklara tıkamıştır. O dönemde ülkemizin en güzide aydın gençlerine hapishaneler reva görülmüştür. Oysa onların yaptıkları tek şey, ülkenin tehlike ve tehdit altında olduğunu açıklamalarıydı.
1944 Olayı sanıklarından Alparslan Türkeş, İsmet Paşa’nın 19 Mayıs Nutku’ndan birkaç gün sonra görev yeri olan Erdek’te gözaltına alınmıştı. Gözaltına alma sırasında bölük odası ve evi aranmış, daha sonra İstanbul Merkez Komutanlığına götürülerek 13 Haziran 1944 günü Askerî Tutuk ve Cezaevi’nin hücresine kapatılmıştır. Burada beş ay tutuklu kalan Türkeş, rahatsızlığı sebebiyle Haydarpaşa Askerî Hastanesi’ne nakledilmiş ve bir ay süreyle tedavi görmüştür. Daha sonra sıkıyönetim komutanlığının baskısıyla hastaneden alınarak tekrar Tophane’deki hücresine konulmuştur. Hücreye döndükten birkaç gün sonra Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han’a götürülerek sorgulanmaya başlanmıştır.
Yakın tarihimize "Tabutluklar" adı ile geçen, tavanlarında beş yüzer mumluk ampullerin yandığı işkence odalarına kapatıldı. Dönemin Emniyet Müdürü Ahmet Demir ve Savcı Kazım Alöç tarafından Nihal Atsız’a yazmış olduğu mektuplar yüzünden sorguya çekildi. Hükümeti devirmek amacıyla ihtilâl hazırlığı yapmakla suçlandı. Suçlamaları kabul etmeyen Türkeş’in sorgulama sırasındaki ifadeleri ibret vericidir. Türkeş anılarında konuyu şöyle izah etmektedir;
"Biz, milliyetçiyiz. Biz bütün Türklerin, dünyada yaşayan Türklerin mutlu olmasını istiyoruz, esaretten kurtulmasını istiyoruz. Yani bu fikir, eğer Turancılıksa; bu fikri taşıyoruz. Biz komünizme karşıyız. Komünizm ideolojisi, beğenmediğimiz bir siyasî ve iktisadî görüştür. Biz milliyetçi yazılar yazmayı, memlekete hizmet kabul ettik. Onun için, Orkun dergisine yazı gönderdim. Nihal Atsız Bey’le zaman zaman memleket meseleleri üzerine mektuplaştık."
Alpaslan Türkeş, anılarında kendisine yapılan işkenceler hususunda ise şunları söylemektedir;
"Acımasızca parmaklarımdan birini yakalayıp, tırnağımı çektiler. Aslında, ben o görevlilere acıyordum. Yönetim, bizi faşistlikle suçluyor ama tüm faşizan yöntemleri kendileri kullanıyordu. İçimden ‘bu da geçer yahu,’ diyordum. Memurların gözü bir şey görmüyordu" .
Turancılık davası, 7 Eylül 1944 günü başladı. Duruşma açıldığında, sıkıyönetim komutanlığının son tahkikat kararı, Savcı Kâzım Alöç tarafından okundu. Kararın başlangıcında yer alan "vatana ihanetleri sabit olanlar..." ibaresi sanıkları daha yargılamadan suçlu ilân ediyordu. Esasında bu üslûp, İsmet Paşa’nın 19 Mayıs Nutku’nun bir taklidinden başka bir şey değildi. Muhakeme sırasında Türkçüler kendilerine yapılan işkencelerden bahsetmişler, raşizm’i (ırkçılık) raşitizm (çocuk hastalığı) olarak telâffuz eden savcı sanıkların ifadelerini mahkeme zabıtlarına geçirtmemiş, itirazları yapanlar ya azarlanmış ya da dışarı atılmıştır. Türk ülkesinde, Türk mahkemelerinde, suçları Türkçülük olanları cezalandırabilmek için çok değişik oyunlar oynanmıştır.
“İstanbul Tophane Askeri Hapishane’sinde bulunan asker sanıklar; • Dr. Yüzbaşı Hasan Ferit Cansever
• Dr. Üsteğmen Fethi Tevetoglu
• Piyade Üsteğmen Alparslan Türkeş
• Piyade Teğmen Nurullah Bariman
• Topçu Asteğmen Zeki Özgür(Sofuoğlu)
• Ulaştırma Asteğmen Fazıl Hisarcıklı
Ayni cezaevinde bulunan sivil sanıklar; • Nihal Atsız Edebiyat Öğretmeni
• Hüseyin Namık Orkun Tarih Öğretmeni
• Nejdet Sancar Edebiyat Öğretmeni
• Saim Bayrak Temyiz Mahkemesi Evrak Memuru
• İsmet Rasin Tümtürk İstanbul Belediyesi Murakıbı
• Cihat Savaşfer Y.Mühendis Mektebi Öğrencisi
• Muzaffer Eriş " " "
• Fehiman Altan " " "
• Yusuf Kadıgil Lise Öğrencisi
• Cebbar Şenel Adana Adliyesi’nde Hâkim Adayı
Sansaryan Han’da bulunan Emniyet Müdürlüğü hücrelerinde bulunan sivil sanıklar; • Zeki Velidi Togan Türk Tarihi Profesörü
• Orhan Saik Gökyay Ankara Konservatuarı Direktörü
• Hikmet Tanyu İçişleri Bakanlığında Memur
• Reha Oğuz Türkkan I.Ü. Doktora Öğrencisi
• Hamza Sadi Özbek Aydın Maliye Tahsilât Şefi
• Cemal Oğuz Öcal Gazi Eğitim Enstitüsü Öğrencisi
• Said Bilgiç Ankara Adliyesi’nde Hâkim Adayı”
3 Mayıs bana göre aynı zamanda fikir özgürlüğünün de kazanıldığı bir gündür. Zira o günden sonra yani milli şefin işkencelerinden sonra elde edilen bir şey daha vardı ki o da kendi ülkesinde Türk’ün, “TÜRK’ÜM” diyebilmesiydi.
3 MAYIS SABAHI DİRİLİŞE UYANANLAR;MERHABA..!
3 MAYIS SABAHI TÜRKLÜĞÜN KIYAMINA KILIÇ SUNAN KINLAR MERHABA..!
3 MAYIS SAHABINA YÜREK TAŞIYAN UZAKLAR VE YAKINLAR, MERHABA..!
3 MAYIS SABAHINA DOĞAN GÜNEŞE SELAM DURAN BOZKURT YÜREKLİLER MERHABA..!
3 MAYIS SABAHI TÜRKLÜK GÜNEŞİNİ GÖNDERE ÇEKEN ALP-ERENLER, MERHABA..!
3 MAYIS SABAHI ULUYAN BOZKURT, DALGALANAN BAYRAK VE TEKMİLİ BİRDEN GÜMBÜRDEYEN 350 MİLYON YÜREK, MERHABA, MERHABA, MERHABA..!
k.turan
YORUMLAR
yürekten kutlarım üstadım.
bazılarımızı anlamakta zorlanıyorum
bazşları ikide bir '' Milliyetçilik kimsenin tekelinde değil'' ne saçma bir yaklaşım ve anlayış. Vatanını seven istanlar mücadele edenler neden bu kavramı tekeline alsınlar ki? O insanalrın vazifesi vatana akrşı yabancı ideolojilerin saldırısı ve sahte çarelerine akrşı özlerinden fikirler ortaya koyarak memleket sancılaırnı merhem , derman olmaya çabalamaları neden tekellerine alsın ki ? Hayatlarını ortaya koyabilenlere karşı mutlaka bir taş konur önlerine: milliyetçilik kimsenin tekelinde değil !!!
nasıl şehitlerimie sahip çıkanlara akrşı saygısızca karşı çıkılıyorsa... sanki onları engelleyen varda bu ülkeye ve şehitlerine sahip çıkmaya...
neyse aldırmıyor zaten, 40 yıldır bu sözleri duya duya alıştık artık.
Selam olsun o engin yüreğine değerli üstadım
Aynur Engindeniz
Doğrusu sözlerinize üzüldüm. Ben sayın yazarın yazısına aykırı bir şey demedim. Mücadele edenlerin davasına her zaman saygı duyarım. Belki birileri bu uğurda kendilerini feda eden yiğit insanlar olmasaydı, bugünleri göremezdik.
Sizin de Kıbrıs anılarınızı okumuştum yıllar evvel. Taktir etmiştim. Ama demek ki, önemli olan siyasi etiketler...Yoksa ne olursa olsun milliyetçi ve kardeş sayılmıyor, öteki oluyorsunuz.
Sizin kadar bilgim ve tecrübem olmayabilir...Dışlamak yerine anlamak ve kazanmak başarıdır her zaman...Yoksa "git öteye" demek herkesin harcı, sizler gibi insanların eğitici olması gerekmez mi bir yerde? Türk Türkü küçümseyip, sen milliyetçi değilsin derse...
Benim aklıma 3 mayıs denince büyük Sultan Fatihin ölüm yıl dönümü geliyor. Ta 14 yaşından beri hem de...Her 3 mayısta rahmet okurum bugünlerimizin mimarı atamıza...
Bu yazıda da zulümleri öğrendim ve kendi çapımda üzüldüm. Demek ki yanlış anlaşılıyor dediklerim. En iyisi yorumsuz kalmak, demek ki, ehliyet gerekiormuş böyle arkadaşların sayfasına yorum yapmaya.
Kusura bakmayın.
Saygılar...
Merhaba!
Merhaba, Başbuğ'un,
"- SSCB. adı altında Ruslar'ın yok etmeye çalıştığı Türkler, birgün özgürlüklerini kazanacaklar. Hazırlıklı olun," demesiyle, kahkahalar atarak:
"- Ata binip, kımız içip, yay ve oklarınızı kullanarak mı kurtaracaksınız oradaki Türkleri?" diyenlere, tokat gibi bir yazıyla cevap veren gönüldaş!
Öyle diyenler, uyuz bir it gibi kuyruklarını bacakları arasına almış, oturuyor olmalılar.
Türklük için çalışan zihinler açık, bilekler güçlü olsun!
Merhaba!