- 736 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
T A C İ Z
"Pes! Feromon Koku, kadınları etkileyen ve cinsel istek arzusunu tetikleyen erkek feromonu içerir. Üzerinizdeki kokuyu alan bayanlarda cinsel istek uyandırır. Pes! etkisi kanıtlanmış bir üründür. ABD’de en çok satan feromon kokular arasındadır." -Reklam-
O yıllar, genç kadının ‘PES’e ihtiyacı yoktu. Hatta nefsini köreltmek için kendi işlerini bitirdikten sonra komşularının işlerine de koşuyordu enerjisini tüketmek için.
Dört senedir evliydi. Çocuğu yoktu. Kaynatası, kocası hacı-hoca demişlerdi ama genç kadın, zaten on yedi yaşındayken, dört dönüm tarlaya değiştirildiği bu adamdan çocuğu olsun istemiyordu. Kocası koynuna girdiğinde tüm vücudunun buz kestiğini hissediyordu.
Başındaki yazmayı çıkardı. Aynanın karşısında saç örgülerini çözerken şehla gözlerini çevreleyen uzun, kıvrık kirpiklerine, beyaz tenine inadına zıt karakaşlarına, saçlarına baktı bir süre. Çok alımlı olduğunu kadınlar sık sık söylüyor, ‘bu kötü herifin nesine aldanıp da evlendiğine şaşırdıklarını’ söylüyorlardı.
Kemik tarağı saçlarına daldırdığında artık aynada kendisini görmüyordu.
Bağ komşusunun oğlu, bu sene orta okulu bitiren oğlu yerleşti aynaya. Dalgalı saçları, dolgun dudaklarıyla utangaç, kendisine bakıyordu.
Her gördüğünde heyecanlanıyor, bir vesileyle dokunmak istiyor, yüzü tüylü oğlana bir türlü yaklaşamıyordu. Geçenlerde onun, kendi evleri önündeki patikadan bağ evine gittiğini görmüş, arkasından o da gitmişti. Onların sofasını süpürürken bir fırsatını bulup kalçasıyla çarpmış, çocuk özür dileyerek, bostandaki anası ve kardeşlerinin yanına, daha sonra da ilçedeki evlerine gitmişti. Yaz geldi mi ailesi bağa taşınıyor, o ise ilçedeki evlerinde yalnız kalıyordu. Daha birebir konuşmuşlukları yoktu. Oğlan, kendisine bir şey söylendiğinde kız gibi kızarıyordu.
Yaz sabahındaki pırıl pırıl güneşi öğle sonu bulutlar kovmuş, aralarında ateşli bir savaş başlamış, gümbürtüleri adeta gecenin çöktüğü odaya kadar geliyor, pencereye dirseklerini dayamış gelini dışarıda dalbarda asılı çamaşırları toplaması için uyarıyordu.
Gelin, köyden gelip yerleştikleri bu ilçenin ve peşinde dolaşan kart horozların sıkıcı olduğunu düşünmüş, önceki gece inşaatlarda çalışan kocasına komşu büyük vilayete taşınmalarının daha iyi olacağını söylemişti. Kocasının da aklı yatmış, “Hele şu çalıştığım inşaat bitsin de,” demişti.
Sağanağın başlamasıyla aklına çamaşırlar geldi; acele çıktı. Daha ilk çarşafı dalbardan alırken tüysüz olanın koşarak geldiğini gördü. Patikaya yürüyüp, sırılsıklam ıslanan oğlana yağmur geçesiye evde beklemesini söyledi ve elinden tutarak adeta eve sürükledi.
Oğlanın saçları ıslanmış, beyaz gömleği atletine yapışmıştı.
Gelin, elinde kuru bir havluyla gelip, oğlanın saçlarını kurulamaya başladı. Oğlan havluyu alıp, kendisi kurulamak istemiş, farkında olmadan elleri gelinin elleriyle birlikte havluyla birlikte dolaşıyordu. Gelin, havluyu oğlanın boynunun arkasından geçirip, başını kendisine çekti ve özlemini çektiği dudaklarını dudakları arasına aldı.
Yüzü tüylü oğlan, panikleyip, gelinin elleri arasındaki başını kurtarıp, havlu boynunda koşarak bağlarına gitti.
Gelin, ‘ya oğlan ana-babasına söylerse’ endişe ve korkusuyla üç gün uyuyamadı. Oğlanı taciz etmişti. Yörede duyulmuş şey değildi. Oğlanın ana ya da babası baskına gelecek, onu rezil edecek endişesiyle bu dertten kurtulabilmek için bildiği tüm duaları okuyordu. Bir an önce oraları terk etmek istiyor, bunu kocasına söylüyor, kocası inşaatı bahane ediyordu.
O endişe, korku ve dualarla geçen üç günün sonunda komşu oğlu gözüktü. Gelin, özür dileyen, masum bir tavırla boynunu eğip, acındıran gözlerle oğlana bakarken gözgöze geldiler.
Ve komşu oğlu, kızararak gülümsedi ve koşarak bağ evine gitti.
O da bu üç gün içerisinde uyuyamamış, adeta bedeni de ruhu da alabora olmuştu.
Arkadaşlarıyla hergün lâfını ettikleri kızlar, kadınlar..
Erişilmez yaratıklar…
İlkokuldan bu yana hiçbir zaman sınıf arkadaşı bir kızla konuşmadıkları..
Ayıplar..
Namus bekçileri..
Gazetelerdeki mayolu kadın karikatürleri..
Masum aşk filmleri ve izleyicinin kendi hayalgücüne havale edilen tecavüz sahneleri..
Bir kızla konuşuyor olmanın büyük bir ayrıcalıklığı.. Oysa o, bir güzel kadın tarafından öpülmüştü. Bunu en yakın arkadaşına bile söylese, kesinlikle inandıramazdı.
Birden kendisinin büyüdüğünü hissetti. Saç traşı için gittiği berberine yüzündeki tüyleri makine ile değil, ustura ile almasını söyledi.
O yıllar çok az evin kapı zili vardı. Zil çaldığında babasının geldiğini düşünüp açmıştı ama acele içeri girip, kapıyı kapatan ruhunu allak bullak eden o kadındı.
Ve yıllar sonra, o birlikte geçirdikleri iki yılın dakikalarında(dakikalara sığmak zorundaydı komşu delikanlının bilinçsizliğinden dolayı) sadece o ilk üç günkü düşüncelerini aralarında konuşmuşlar, başka konuşulacak konu olmadığını anlamışlardı.
Birbirlerini kaybettiklerinde kadına hiçbir şey verememiş olduğunu anladı ama buna rağmen kadının onu ısrarla arayıp bulmasını hâlâ anlayamadı.
Yüksel ÖNAÇAN
Not: Aslında ana konu sadece kadınların değil, erkeklerin de tacize uğradığı idi. Okunacağını ama yorum yazılmayacağı bildiğim için konuyu fazla açmak istemedim. Okurlarımızı bilirim. Gidenin arkasından yakılan binlerce ağıda yorum yazarlar ama böyle toplumsal konular üzerine konuşmayı sevmezler.
BİR ÖRNEK YORUM:
aynur engindeniz 03 Mayıs 2010 Pazartesi 10:03:20
Bu aralar sitede taciz-tecavüz aldatma hikayeleri furyası var sanki. Daha çok mu tercih ediliyorlar ne? Sanatsal güzellik taşıyan pek çok yazı okunmuyor. Ama bakıyorsunuz çalakalaem yazıların altında onlarca methiye yorumu. Üstelik öyle kurgu hataları ve yazım hataları yapılıyor ki, görmeyene kör desek yeridir. Ya okuyucu yağcı, ya ben edebiyattan hiç anlamıyorum. Bu yazı diğerlerinden farklı geldi. Çünkü edeple, edebiyat birleşti. Her ağıza geleni yazmanın, bir toplumsal görev olduğunu düşünenler okur inşallah.
Yaşanmış bir öyküdür. Anasayfamda gözükmediği için makale kategorisine aktardım.
YORUMLAR
Anlatım çok güzeldi. Söylemeye bile gerek yok. Kaleminiz güçlü...
Ama nedense kendimi sınavda gibi hissettim. Neden acaba?
saygılarımla..
Yükselenyıldız
Bulunca bana da yazarsanız sevinirim.
Saygı öncelikli sevgiler.
Yükselenyıldız
Teşekkürler; saygı öncelikli sevgiler.
Bu aralar sitede taciz-tecavüz aldatma hikayeleri furyası var sanki. Daha çok mu tercih ediliyorlar ne? Sanatsal güzellik taşıyan pek çok yazı okunmuyor. Ama bakıyorsunuz çalakalaem yazıların altında onlarca methiye yorumu. Üstelik öyle kurgu hataları ve yazım hataları yapılıyor ki, görmeyene kör desek yeridir. Ya okuyucu yağcı, ya ben edebiyattan hiç anlamıyorum.
Bu yazı diğerlerinden farklı geldi. Çünkü edeple, edebiyat birleşti. Her ağıza geleni yazmanın, bir toplumsal görev olduğunu düşünenler okur inşallah.
Bir iki kelime tekrarı dışında hiç bir hatası yok.
Ben kanaat hakkımı da kullanarak 10 veriyorum...
Yükselenyıldız
"Sanatsal güzellik taşıyan pek çok yazı okunmuyor. Ama bakıyorsunuz çalakalaem yazıların altında onlarca methiye yorumu. Üstelik öyle kurgu hataları ve yazım hataları yapılıyor ki, görmeyene kör desek yeridir. Ya okuyucu yağcı, ya ben edebiyattan hiç anlamıyorum.
Bu yazı diğerlerinden farklı geldi. Çünkü edeple, edebiyat birleşti. Her ağıza geleni yazmanın, bir toplumsal görev olduğunu düşünenler okur inşallah. "
Benim yazımdan çok sizin bu yorumunuz herkes tarafından okunulmalı.
Aslında site yönetimi en baştan yazım kurallarına uymayan, serbest şiirin dışındaki tüm yazıları sansürlemeli ve yazarını bu konuda uyarmalı. Burada yanlışları değil, doğruları paylaşmak için varız.
Saygı öncelikli sevgiler.
Yükselenyıldız
Hocam genç takımda oynayan bir ergenin "A milli" oluşunu anlatırken olayın cinsellik kısmını istismar etmeden duygu sağanağı içinde anlatmak "yazarım" diyen her baba yiğidin harcı olmasa gerek.
Tahmin ediyorum yazınızı okuyunca bir çok erkek ergenliğini hatırlayacak, yanakları kızarıp, hınzırca gülecektir.
Selamlar, saygılar
Ağyar tarafından 5/3/2010 12:58:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yükselenyıldız
Konuyu fazla açamadım. Teneke mi çaldıracan bana.