“BENİM BEN”
Yurdum insanı ile ilgili gördüğümüz, yaşadığımız, o kadar güzel, komik ve orijinal anlar var ki hem seyrine hem de anlatımına doyum olmuyor. Bunu ifade edebilmek ve paylaşabilmek de o kadar hüner ve maharet ister. Paylaşım sitelerinde had sayfada ve sayıda görüntü ve her çeşit yazı anında geniş kitlelere ulaşmaktadır. Komik bir an, hüzünlü bir dize, neşeli bir şarkı, heyecan verici bir türkü, bir hikâye, bir şiir, bir deyiş, bir espri vesaire vesaire. Her telden, her kafadan ve her tuştan ortaya konan ve binlere, on binlere yüz binlere, milyonlara hitap eden bu paylaşımlar artık yaşamımızın bir gerçeği, bir anı olmuştur.
Bunları yok sayamayız. Bu yazımda sizlere ilçemde telefona çekilip kaydedilmiş bir görüntüyü anlatmaya çalışacağım. İnşallah bu anlatımda başarılı olurum.
İki kamerası olan cep telefonlarının ortaya çıktığı günlerin başındayız. Bir köy ortamı… Kahramanlarımız Pakize Nine ve Gelini Raziye… Kahramanların isimleri gerçek hayattaki isimleri ile örtüşmemektedir. Lütfen yazımızın puntolarıyla oynamayınız. Ve bu isme sahip olan sevgili vatandaşlarımız lütfen ama lütfen alınmayınız. Telefonun sahibi ise Sezai… Raziye’nin oğlu, Pakize’nin torunu. Karaman’ın koyunu sonra çıkar Sezai’nin oyunu… Olmadı ya, neyse!
Sezai, şehirden yeni almış olduğu çift kameralı telefonu ile köye döner, evine gelir. Ve babaannesi ile annesine bir oyun oynamaya karar verir bu yeni ve acayip makine ile.
Bizimkiler cep telefonunu, hele kameralı cep telefonunu, hele de çift kameralı cep telefonunu nereden bilecekler? Kirlenmenin ulaşmadığı, verici bazların insanları gazlamadığı yerdeler çünkü. Cızırtılı radyoları yeter de artar onlara ajansları dinlemek için. TRT1’den gayrisine ulaşamayan vizonteleleri ise lüks olarak addedebileceğimiz bir süs eşyası mahiyetinde durmaktaydı işlemeli oyaların altında…
Yöre kadınları televizyonda erkek çıksa yüzlerini kapatırdı ve mahremdir diye erkeklerle sofraya oturmazdı. Halen bu davranışlar ülkemizin bazı yerlerinde yaşanmaktadır. Kimseyi hakir görmek modunda değilim kimse de bizi öyle algılamasın zinhar! Hata etmiş olur, haksızlığa sebebiyet vermiş olur. Biraz daha insanımızın açılması ve bu açılımla; fikirlerin ortaya konulması, gözlerdeki bantların kaldırılması, kulaktaki pasların silinmesi ve yüreklerdeki samimi hislerin ülkemde tezahürü, beyindeki tel dikenlerin kaldırılmasıdır gayemiz. Bunda da herhangi bir suç isnat edeceksiniz bizlere baş üstüne.
Her ne ise ne? Biz kelamımıza başlayalım, seyrine dalalım kelimelerin canlandırdığı…
Sezai çift kameralı cep telefonumuzun ikinci kamerasını açar ve Pakize Nine’ye gösterir hemen telefonun ekranını. Kamera bu arada Pakize Nine’yi çekmektedir.
Telefonu eline alıp kendi görüntüsünü gösteren ekrana manidar bakış fırlatan Pakize Nine; “Ula bu kimdir telefonda bana bakıyor.” der… “Ben miyim? Valla!” der kendi kendine… Raziye Gelin üstüne vazife olmadığı halde balıklama atlar hemen çift kameralı cep telefonumuzun üstüne… Çekip alır Pakize Nine’nin elinden telefonu. Bu arada Pakize Nine’nin görüntüsü gitmiştir. Kamera Raziye Gelin’i göstermektedir. “Hele bakayım.”der. Büyük bir heyecan ve coşkuyla eline aldığı telefonun ekranında kendi görüntüsünü görür, “Benim ben anne.” der gülerek. “Evet, evet benim.” Kamera gayet tabi olarak kendisini çekmektedir. Kim bakarsa onu göstermektedir. “Sen ne zaman çektin bunu Sezai, haaaaa!” diye konuşur kameraya kahkaha atarak. Bu arada gururludur çünkü ekrandakini tanımıştır. Pakize Nine’ye nispet yaparcasına gülmektedir ağız dolusu. “Nerede çektin bunu Sezai?” diye sorarken dahi ekrandaki şahıs da sormaktaydı. “Nerede çektin bunu Sezai?” diye…
Oysa Raziye Yenge de çakmamıştı kamerayı.
Pakize Nine usulca; “Kim?” demeden daha “Benim ben, anne.” diye yineledi Raziye Yenge. Ekranda konuşmasını dahi gördüğü halde yine vaziyeti çakmaz Raziye Yenge. “Benim ben” der yine büyük bir gurur ve marifetle. Olayı çözmüştür. Telefonu tekrar Pakize Nine’ye verip gerisin geri yerine doğru kabaran bir hindi gibi gider. Pakize Nine telefonu alır tekrar kendisini gösteren resmi inceler. “Yahu” der…”Bu sana çekmemiş hiç, Raziye.” der. İnceler iyice kendisini gösteren ekranı…
Bu esnada bu laf üzerine Raziye Yenge; “Vay lımını vay” der Pakize Nine’nin haline bakarak.
Pakize Nine kamerayı gözlerine yaklaştırıp iyice bakar, uzaklaştırıp tekrar iyice bakar… Kendisine bakan ve konuştuğunda konuşan, gözlerini kapadığında gözlerini kapayan bu hareketli görüntüyü alıcı gözle süzer bir daha. Tanımaya çalışır ekrandaki kendisini… Raziye kafasını karıştırmıştır ya da Raziye kafayı yemiştir. “Kimdir bu?” der usulca. “Yazmana benzemiyor Raziye, bunun yazması beyaz seninki beyaz değil.” devam eder kendi kendisine konuşarak; “Senin gibi bağlamamış yazmasını hem.” Raziye “Evet” der buna. Ama pek de ciddiye almaz Pakize Nine’yi… Raziye boynuna dolamıştır yazmasını oysa Pakize Nine çenesinin altında bağlamıştır yazmasını… Gururla tekrarlar kendi bildiğini: “Benim ben.”der. “Bal gibi de benim.” der Raziye Yenge kendi kendine.
Pakize Nine şaşkındır. 70 yaşında bir kadındır. Gözlerinde bilmem kaç numara gözlük vardır. Hem yazması çenesinin altındadır. Gördüğünden şüphelidir.
Raziye Yenge kendinden gayet emindir. 50 yaşındadır. Yazması boynunda bağlıdır. Ve davasında haklıdır.
“Kim o deme boşuna / benim ben / öyle bir ben ki gelen ekrana / baştanbaşa sen…” diye buraya Özdemir ASAF şiirini değiştirerek uyarladık, hoş görün lütfen. Muhabbete denk geldi, nokta gibi durdu vallaha!
Gözlüklerinin arkasında sorgu hâkimi gibi bakan ve yüzündeki kırışıklarla Anadolu’nun kutsal toprağını anımsatan Pakize Nine, yazmasına bakar, ekrana bakar, gelinine bakar. İşin içinden çıkamaz bir türlü.
Raziye Yenge ise dilinde “Benim ben” ile dolaşır durur habire.
Bu bir cep telefonu hikâyesidir. Hem de çift kameralı cep telefonu…
İşte dostlar, herkes kendi yankısını arar kayalıklarında yaşamın. Ve herkesin yankısı kendisine ulaşır ilkin.
Arada kalanlar ise yankısını yitirmiştir yaşamın.
Bulanlar ise gününü mutlu kılmıştır her daim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.