- 835 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ETE KİM TÜKÜRDÜ -2
Devlet ve hükümetler bu göçü iyi yönetememişlerdir. Dahası yönetmemişlerdir, bunu problem olarak görmemişlerdir. Görmemeye de ne acı ki halen devam edilmektedir. Kocaman devlet adamları bile; "Hadi gel köyümüze geri dönelim" türküsünü ironi kabul etmeleri gerekirken, bunu bir gerçek olarak algılamışlar ve bu yönde çalışmalar yapmışlardır. Yani sular tersine akıtılmaya çalışılmıştır. Vaşington’un, Tokyo’nun, Moskova’nın, Pekin’in ezici nüfus yığılmalarını, gözümüzün içine girecek kadar yakın olan İstanbul’un neden yirmi milyona yaklaştığını sorgulamamışlardır. Şehirleri köyleştirmek övünülecek şeyler olarak lanse edilebilmiştir. İşgal edilen hazine arazileri, kent kıyılarında ki orman alanları, dağıtılan gece kondu tapuları, bunları bize kolayca anlatacak gerçekliktedir.
Köylerde kalan çocuk ve yaşlılardan oluşan nüfus, hayvancılıkla sembolik olarak uğraşır durumda bırakılmıştır. Buna bir anlam da şarampol hayvancılığı da dememiz mümkün. Yol kenarlarında, şose kıyılarında, boynuna ip geçirilmiş bir adet inekle dolaşan yaşlılarımızı hepiniz hergün görebilirsiniz. Daha bir kırsal yaşamı gerektiren koyunculuğumuz ise sahiden bitmiştir. O koyun ki, bizim köylümüzün hayat dinamosuydu. Çocukların harçlıkları, evin küçük giderleri, aperatif harcamaların tümü iki koyun satılmak suretiyle yapılırdı. Bu gerçekliği hiç göremedik. Bütün bunları söylerken 43 bin köyden, beşbin beldeden bahsettiğimiz unutulmamalı.
Sonuçta, devletin ağzından duyduk ki; hayvancılığımız bitmek üzere! Zaten son kurban kesimleri bize bunun sinyallerini vermişti. Bir yandan da hayvancılığın süpekülatörlerin rahatlıkla at koşturduğu alan haline geldiği de anlaşılmıştır. Yeni hayvan ithalatının mecburiyet haline geldiğine de son günler şahit olduk.
Bizim, en büyük açmazlarımızdan biri, zenginlerimizin tarımsal üretimi asla sevmemesi !...Çünkü zenginlerimizin çoğu fırsat zenginidir. Tarımsal yatırımlarsa, sabır, zaman ve istikrar gerektirmektedir. Bu da asla zenginlerimizin işine gelen bir durum değildir. Buna asla tahammülleri olmaz ! Onlar bir koyup beş almaya alışkındırlar. Bu alışkanlıkları da çeşitlenerek ve çoğalarak devam edegelmiştir. O halde hayvancılığımızın muhatapları gittikçe aktivitesini kaybeden, sayısı gittikçe azalan, ekonomik kan kaybına uğrayan, yoksul köylüler olacaktır.
Ülkemizde gittikçe güçlenen uluslar arası şirketlerle, kim, nasıl rekabet edecektir? Devlet farz-ı muhal bir kredi geliştirmeyi düşünse, kimleri, nasıl muhatap alacaktır, hedef kitlesi kim olacaktır? Her eve bir inek gibi, komik uygulamalarla bu işin üstesinden gelinemeyeceği açıktır.
Makina endüstrisi ve inşaat işleriyle uğraşanlara bu işler yaptırılamayacağına göre, yine en uygun sınıf olarak, köyde kalmaya kararlı vatandaşlar öncelikli gurubu oluşturacaktır.
Bu gurup üzerinde nasıl bir çalışma öngörülebilir? Önce muhatap alınacak kitleler hayvancılık konusunda acilen ve yeniden eğitimden geçirilmeli.
Eğitimden geçirilen guruplar, mutlaka kooperatifler halinde her bölgede örgütlenmeli.
Her evde hayvan bakmak yerine, hayvan adetince hissedar kılınarak, modern ve güçlü işletmelere ulaşılmalıdır.
Birbaşına proje yürütelilecek kaabiliyette ve güçte olan üreticiler, karına ve zararına bakılmaksızın mutlaka projelerin her aşamasında kredilendirirlmelidir.
İyi bir örgütsel denetim sistemi uygulamaya konulmalıdır.
Yapılsın yapılmasın, hayvan ithalatı konusunda çok dikkatli olunmalı, üreticiler mutlaka çok önceden bilgilendirirlmelidir. Yani baskın şeklinde uygulanmamalıdır.
Halihazırda kurumlarca yürütülen, tespit ve küpeleme işlemlerine aynı hızla devam edilmelidir. Ziraat Bankası’nda hayvan üreticileri için ciddi bir fon ayrılmalıdır.
Mevcut meraların değerlendirilmesi ve ısalah çalışmaları fantazi olmaktan çıkarılarak, üreticinin yararlanabileceği konum ve kolaylığa getirilmeli.
Yembitkileri üretimi, daha da yaygınlaştırılmalı, kesif yem fiyatları mutlaka istikrara kavuşturularak üretici oldubittilerden uzak tutulmalıdır.
Hadi içimiz de günahsız kimse ilk taşı o atsın !
YORUMLAR
***
----Devlet ve hükümetler bu göçü iyi yönetememişlerdir. Dahası yönetmemişlerdir.
----Köylerde kalan çocuk ve yaşlılardan oluşan nüfus, hayvancılıkla sembolik olarak uğraşır durumda bırakılmıştır.
----Çünkü zenginlerimizin çoğu fırsat zenginidir. / Onlar bir koyup beş almaya alışkındırlar.
----Eğitimden geçirilen guruplar, mutlaka kooperatifler halinde her bölgede örgütlenmeli.
----Her evde hayvan bakmak yerine, hayvan adetince hissedar kılınarak, modern ve güçlü işletmelere ulaşılmalıdır.
---Ziraat Bankası’nda hayvan üreticileri için ciddi bir fon ayrılmalıdır.
"Hadi içimiz de günahsız kimse ilk taşı o atsın !"
***
Güzel tespit ve çözümlemelerinizden sonra,sonsözdeki taşlamayı çalışmanıza konduramadım.
Burada taş at(a)mayacak tek sorumlu devlettir.
Her şeyi de devletten beklemeyin kardeşim! diyecek liboşların anlayamayacağı biçimde;
"Her şeyin mutlaka Devlet'ten bekleneceği temel politikalar" da tek haklı halktır.
Varolun hep.Selam,saygı.