- 561 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
“İmana Zulüm Karıştırmak”
’İmana zulüm karıştırmak’ insanın, Allah’ın büyüklüğünü, gücünü kavramasına, dünyada ve ahirette gerçek mutluluğu ve kurtuluşu için hak dine uyması gerektiğini bilmesine rağmen, din dışı ahlâk özelliklerinden kopamamasıdır.
Bu kişiler imanı yaşarlar ancak nefsani istekleriyle/çıkarlarıyla çelişen durumlarda ya da zorluk zamanlarında, Kur’anî davranışlar yerine din dışı tavırlar sergilerler.
"Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?" (Maide Suresi, 50)
Söz ettiğimiz kimseler, Allah’ın buyruklarını yerine getirir, mümin davranışları gösterebilirler. Ancak bazı konularda yaptıkları davranışın Kur’an ahlâkına aykırı olduğunu düşünemezler ya da düşünmek istemezler.
Örneğin, ölümün Allah’ın takdiri olduğunu ve her olay gibi ölümü de Allah’ın hayırla yarattığını her inanan insan bilir. Bu nedenle kişi, ölen bir yakınının sonsuz yaşamına başladığını düşünür ve eğer yakını müminse cennete gideceğini umut eder, mutlu olur. Dolayısıyla mümin, Allah’ın takdirinden hoşnut olur. Ancak birçok insan bu gerçeği bilmesine rağmen, ölüm karşısında aşırı tepkiler verir. Hatta Kur’an ahlâkına uygun olmayan sözler söyler. Bu davranışları gösteren kişilerin, Allah’ın beğendiği Kuran ahlâkından uzak oldukları açıktır.
Kur’an’da müjdelenen sonsuz cenneti isteyen her insanın, dine uygun olmayan ahlâk özelliklerinden arınması ve bunun yerine Kur’an’a uygun yaşaması gereklidir. Samimi iman eden her insan, Kur’an ayetlerinde bildirilen ahlâka ters davranış ve düşüncelerden sıyrılmalıdır. Kur’an ile haber verilen gerçekleri yalnızca bilmek yeterli değildir; hissetmek ve yaşamak önemlidir. Allah, insanın içindeki gizlinin gizlisini bilir; samimiyetsizlikleri de görür. İnsan Allah aşkını ve korkusunu içinde hissetmeli, olumsuz davranışlarından kendini kurtarmalıdır. Aksi takdirde gerçek anlamda iman etmemiş olacaktır.
"İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir." (Ankebut Suresi, 2–3) ayetiyle bildirildiği üzere kuluna şahdamarından daha yakın olan Rabb’i, içindekini ondan daha iyi bilir.
İnsan, belirli ibadetleri yerine getirdiği için kendisini yeterli görerek, eksiklerini göz ardı etmemelidir. Yüce Allah, her an insanın kendisinden uzaklaştırmaya güç yetiremeyeceği bir azap verebilir. Herkes ölecek ve yapıp ettiklerinden sorgulanacaktır. İnsan iman ederek, salih amellerde bulunmalı, Allah’ın sınırları içinde yaşamalıdır. O zaman ahirette en güzel karşılığı alacağını düşünür, içten umut eder.
İmanını zulümle karıştırmayan insanın dünyada alacağı karşılık da çok güzeldir. Allah’ın sınamak için yarattığı olaylar karşısında Rabb’inden hoşnut olmak, sabır ve tevekkülü yaşamak; imanı zulümden arındırmaktır. Yaşadığı olaylardaki hayır ve hikmetleri düşünmek, sonsuz akla sahip olan Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olmak, insana gerçek mutluluğu getirecektir. Yaşanacak mutluluk ve güven ise, Allah’ın yalnızca samimi iman sahiplerine sunduğu büyük bir nimettir.
"İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir." (En’am Suresi, 82)