OLUR BÖYLE VAKALAR VALİ BEY YAKALAR
Resmi yazışmalarda bazen öyle hatalar oluyor ki zincirleme gözden kaçmalar neticesinde en üst makam kadar gidebiliyor bu yanlışlar. Sonrası ise tam bir sinir harbi… Makaraya alınmak da var, fırçayı yemek de… Soruşturmaya kadar varanı da var, ölünceye kadar anlatılacak olanı da… Güler yüzlü, halden anlayan, babacan amirler ve üstlere denk gelmişse ne ala; kuralcı, tavizsiz, hata kabul etmeyen ve haşin amir ve üstlere denk gelmişseniz Allah yâr ve yardımcınız olsun.
Âmin.
Bazen dil sürçer netice itibari ile “AFFOLA” şeklinde telafi yoluna gidilir. Yazıda da bu tarz sürçmelerin olması gayet tabidir ve hoş görülmesi icap eder. Bazen bir harf değişikliği dahi çok komik durumların ortaya çıkmasına sebep olur. Bu yüzden hiç kimse öküz altında buzağı aramasın. Bu tür yanlışlıklar büyük bir olgunlukla kabul edilmeli, hoş görülmeli ve iş kazası olarak addedilmelidir.
İlimizin birinde -adı bizde saklı- herhangi bir devlet kurumu… Aziz NESİN yaşamış olsaydı belki biraz daha farklı izah ederdi ama bizim üslubumuza da yakışıyor hani bu tarz anlatımlar. Kimseyi hedef gösterme ya da zorda bırakma amacımız yok. Sadece hayatın içinde bu tür kazaların olduğu, bundan sonra da olacağıdır. Bu sebeple bu tarz olayların neticesinde herkesin hüsnü kabul göstermesi gerekir diye düşünüyorum.
Gelelim sadede şimdi.
Kurumun müdürü üst yazı yoluyla valiliğe gönderilmek üzere “Kız Yetiştirme Genel Müdürlüğü” ile ilgili bir yazı yazması için kaleme durumu ve içeriği bildirir. Yazımızın kaderi zaten burada şekillenir ilkin. Kalemdeki kalem sahibimiz artık bir anlık dalgınlık mı dersiniz, bir anlık hata mı dersiniz, bir anlık harf karışıklığı mı dersiniz bilmem. Şunu yazıverir hemen: “Kıç Yetiştirme Genel Müdürlüğü…”Yazının bundan sonrası istikameti doğru bir şekilde sona kadar gider. Ama yazının tamamının istikameti ise silsile yoluyla olduğundan çok kişinin imzası ya da kontrolünden sonra en son makama intikal edecektir.
Kalemden söz konusu yazı büyük bir dikkat ivedilikle çıkar, şefe gelir. Şefin gerekli tetkiklerinden, tashihlerinden ve imzasından sonra ilgili şube müdürüne kazasız belasız gelir. Bir harflik hatanın ya da yanlışlığın bir mahkûm gibi elini kolunu sallayarak kaçmasının hikâyesi oldu sanki. Buradan da sağ salim gözden kaçtıktan sonra ilgili müdür yardımcısının masasına gelir. Burada da gerekli ehemmiyet ve resmi evrak muamelesi gördükten sonra müdürün masasına teşrif eder. Bu kıymetli masada da yerini alan ve bir sonraki masaya yolculuğa çıkmaya hazırlanan “Kıç Yetiştirme Genel Müdürlüğü” resmi evrakı kurumdaki son durağı olan müdürün masasında valiliğe gitmek üzere dosyalanır ve postalanır.
Geri dönüşü yoktur artık bu yazışmanın. Kaç masadan kaşla göz arasında geçtikten sonra Vali Bey’in masasına konar diğer yazılarla beraber.
Aradan bir iki gün geçer geçmez özel kurye ile yazımız gerisin geri gelir müdür beyin masasına. Yazının ulaşmasından hemen sonra telefon çalar ve vali beyin görüşmek istediği söylenir müdüre. Bayram değil seyran değil neden vali arasın ki diye işkillenir bizimkisi…
Müdür Bey ceketinin önünü ilikler ve ahizeyi alır; “Buyrun Sayın Valim” der.
Vali bey bir yandan kahkaha atmakta, bir yandan da bizim “Kıç Yetiştirme Genel Müdürlüğü diye bir çalışmamız yok müdür bey” der. Bizimkisi kızarmakta lakin cevap verememektedir. Karşısında koskoca vali var, nasıl soracak valinin neye güldüğünü?
Vali Bey epey güldükten sonra yine alaycı ve babayani bir şekilde sorar:
“Kuryemiz geldi mi oraya?” der… Müdür Bey “Evet beyefendi, yeni ulaştı.”
“O zaman göndermiş olduğunuz yazıyı tekrar bir gözden geçirin” der Vali Bey.
“Bakalım Kıç Yetiştirme Genel Müdürlüğü nedir? İzah edebilecek misiniz?”
Telefon kahkahalar eşliğinde kapanır.
Bizimkisi mosmor olmuş, kaskatı kesilmiştir.
İlgili müdür yardımcısını çağırır hemen, o da ilgili şube müdürünü, o da şefi, şef de kâtibeyi… Yazı ile ilgili bir hal olduğundan silsile yoluyla yazının akıbetinden mesul herkes toplanır iki dakikada müdürün odasına… Herkes müdür beyin yanaklarındaki kırmızılığı ve sesindeki titrekliği gördükten sonra ortada ters bir şeylerin olduğunu anlar ve bunu çözmeye çalışır. Müdür Bey hiçbir şey demez sadece yazıyı uzatır “Okuyun” der yüksek sesle…
İlgili müdür yardımcısı alır yazıyı ilgili şube müdürüne uzatır, o da şefe uzatır okuması için, şef de zurnanın son deliği olan kâtibeye uzatır yazıyı…
Hep beraber okuturlar kâtibeye yazıyı…
Kâtibe “Kız Genel Müdürlüğü” ibaresinin olduğu yere gelince “Kıççççç.”der ve susar… Yanlış bulunmuştur. Bir harfin başa neler getirdiği, insanı nasıl sıkıntıya soktuğu böylece ispatlanmıştır.
Herkes şaşkın ve ne yapacağını bilemez bir şekilde donakalmıştır.
Kâtibenin gözlerinde yaşlar döküldü dökülecek. Bu hali gören Müdür Bey:
“Olur böyle şeyler, olur. İnsan elidir olur” der kâtibenin gözlerine bakarak.
“Hemen düzeltin tekrar yollayın. Hem Vali Bey kızmadı ki!” der.
“Dile düştük bir kere moralinizi daha da bozup ağlamanın sızlamanın anlamı yok. Sahi komikmiş de…” Herkes basar kahkahayı bu ifadeden dolayı.
Badire ucuz atlatılmıştır neticede.
İşte dostlar, hatayı hoş gören ve duruma mizah katarak yapıcı yaklaşan bir Vali, kâtibenin hatasından dolayı üzülmesine dayanamayan bir müdür, müdürüne iyice okumadan ve incelemeden yazıyı gönderen müdür yardımcısı, müdür yardımcısına yazıyı direkt nakleden şube müdürü, şube müdürüne yazıyı olduğu gibi elifi elifine imza için sunan şef ve hatasını kabul edip bunun sıkıntısını içinde hisseden bir kâtibe!
Suçlu kim?
Sahi bu kahramanların yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.