- 803 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KAZMA!
ÇOK BİLMİŞ
Mahalle kahvelerine bayılırım ben. Mahallenin yaşlısı genci orada buluşur.Tüm komşularınız, sevdikleriniz , sevmedikleriniz oradadır.Yurdun her sorunu konuşulur orada. Kimisi başbakan olur, kimisi cumhurbaşkanı. Burada atmak serbesttir. Vatan bir anda kurtarılır, düşmanlar bir anda yok edilir. İşin güzel yanlarından biri de en fazla atıp tutanların eşleri tarafından kahveden çağrılmaları ve onların “Geldim” cevapları olur.
Aslında tek bilmediği ; hiçbir şey bilmediği olan bazı ukalalar, her konuya maydanoz olmaya bayılırlar. Ne konuşulursa konuşulsun, onların söyleyecek bir şeyleri mutlaka vardır. Futbol, siyaset, ekonomi… Akıllı insanların yaptığı gibi dinlemeyi bilmezler. Gelir gelmez ,sohbetin ortasına dalar, kulaktan dolma bilgileri inatla , iddialaşarak söylerler.
Geçenlerde böyle bir ortama geç kalan bir ukala yine lafın ortasına dalıverdi hiç düşünmeden.Üç beş kişi oturmuş sohbet ederken , konu konuyu açmış ve sohbet saç ekimine dayanmıştı. Herkes bir şeyler söylüyordu kendince. Geç gelen ve sadece “Ekim gerekli mi, yoksa gereksiz mi?” bölümünü duyan ukalamız daha fazla bir şey duyma gereksinimi duymadan sohbete dalıp mikrofonu eline geçirmişti.Kafasını sallaya sallaya konuşuyor, ekimle ilgili ne biliyorsa anlatıyordu.
-Ekimde en dikkat edilmesi gereken konu zamanında yapılmasıdır. Zamanında yapılmayan ekimden gerekli verim alınamaz…
Biri müdahale etmek istedi ancak başarılı olamadı.
-Hayri Efendi, senin bahsettiğin ekim…
-Ne ekersen ek zamanında ekmelisin arkadaş, diye sözü ağzına tıkadı Hayri, adamın . Adam sustu. Hayri konuşmaya devam ediyordu.
-Ektiğin şeyi gübreleyeceksin arkadaş. Hem de doğal gübreyle,yoksa istediğin gürlükte bitmez. Gübreyi tam dibine koyacaksın.
Gülüşmeler başladı hafif hafif. Hayri oralı değildi.
-Ayrıca sulayacaksın da . Eğer böyle yaparsan kısa sürede kök yere uyum sağlar ve biter. Oturanlardan biri yine dayanamadı .
-Yahu Hayri, bir dinle…
Hayri dinlemeyi bilse dinleyecekti elbette. Ama bu özellikten yoksun olarak yaratıldığı için bildiğini okumaya devam ediyordu.Cebinden çıkardığı naylon torbanın içindeki ufalanmış tütünden sarmaya çalışırken bir taraftan da anlatıyordu.
-Şimdi bakın. Ben size başımdan geçen bir olayı anlatayım. Geçen bir erik fidanı aldım. Getirdim bahçeye diktim. Önce kazmayla güzel bir çukur açtım . Çok derin değil ama şöyle iki karış kadar. Fazla derin iyi değil o kadar yeter.
-Kazma şart mı Hayri Efendi, dedi gırgırı seven biri. Kazma kullanmazsak olmaz mı. Zarar verebilir de.
-Neye zarar verecekmiş. Dedi Hayri çok bilmiş.
Adam birden sinirlendi ve sesini yükselterek ,
-Kafaya Hayri Efendi, kafaya…
Bir kahkaha patladı kahvenin önünde…
YORUMLAR
Ektiğin şeyi gübreleyeceksin arkadaş. Hem de doğal gübreyle,yoksa istediğin gürlükte bitmez. Gübreyi tam dibine koyacaksın.
Gülüşmeler başladı hafif hafif. Hayri oralı değildi.
Ayrıca sulayacaksın da .
Cok komik gercekten de.
Ama iste anlayip dinlemeden lafa karisirsan böyle olur.
Dinleme özelligi olmayan bildigini okur evet söz hakki bile tanimak nedir bilmez.
Ve bu ahkam kesenler her yerde dolu kahvelerde her yerlerde.
Güzeldi.
Yüreginize saglik
Saygilarimla
Mehmet Ali Türkan
Taş gibi bir öyküydü bu ! Gülmekten ziyade düşünmeyi gerektiriyor. Kaçımız dinlemeyi biliyoruz acaba ?