- 1353 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
23 NİSAN VE BİZ
23 Nisan bir yıl daha kapımı çaldı. Kendisini görünce ne kadar mutlu olduğumu bilmezsiniz.
23 Nisan ‘eski dost’. Çocukluğumdan bu yana tanırım kendisini. Her gelişinde içimde bir neşe oluşur. Nasıl sevinmeyeyim ki? ‘Mustafa Kemal’ armağan etmişti ‘kendisini’, yani ‘ata yadıgârıydı’
Yurdumuzun en uç, dağ başı köylerinde öğretmenlik yaparken de bizi yalnız bırakmadı. Köy çocukları 23 Nisan ‘ı kır çiçekleriyle, şiirlerle, marşlarla, türkülerle karşılar; bayramlarını sevgiyle ağırlarlardı. 23 Nisan ‘Atatürk’, ‘Atatürk’ 23 Nisan demekti çocuk kalplerinde.
Çocuk ve ulusal egemenlik, birbirlerine bu kadar yakışan bir ikizi Mustafa Kemal’e kadar dünya görmemişti. Bu güzelliği Atatürk, Türk Milletine sundu.
Ulusal egemenlik, kristal vazo. Onu elde tutmak; emek, bilinç, demokrasi, bağımsızlık ve vatan sevgisi ister. Ama her şeyden önce de eğitim ister. Bu değerler insana çocukluk döneminde verilmezse, ne zaman verilebilir? Yüreğindeki ‘Ulusal Egemenlik Çiçeğini’ çocukluğunda sulayamazsanız, çocuk büyüdüğünde bir daha onu koklayamazsınız. İşte bu işin en can alıcı yeri burası. Çocuk ve ulusal egemenlik tam ‘bayramlık’ bir ikiz. Musatafa Kemal’in becerikli elleriyle Türk Milletine uyan ‘güzel bayram’.
23 Nisanı’ı bu yıl biraz üzüntülü gördüm. Sanki bir şeylere üzülüyordu. Zor oldu ağzından almak. Epeyi içerlemişti bizlere. ‘Ata yadigârının kıymetini’ bilmediğimizi imâ etmeye çalışıyordu. Çocuklarımız, ülkemiz ve cumhuriyetimiz için üzülüyordu.
Gözlerimin içine kırgın bir şekilde bakarken, sözcükler dudaklarından teker teker dökülmeye başladı:
Yararsız bilgilerle ‘yarış atlarına’ çevirilen bu çocuklar, okul çağında olmasına rağmen ‘kocaya verilen’bu kızlar, bizim çocuklarımız değil mi?
Ailesinin, toplumun, devletin ihmalleri sonucu sokağa kaptırılan ‘tinerci çocuklar’, porno mafyasına sermaye olan çocuklar, ülkenin geleceği değiller mi?
Hele hele terörün kullandığı, ülkesine ve devletine karşı getirilen bu çocukları ‘karanlığın girdabına’ nasıl bıraktınız! Mustafa Kemal’in Cumhuriyetinin çocuklarını bu duruma nasıl getirdiniz?
Ülke bu kadar borç içindeyken mümkün mü tam bağımsız kalmak? Mümkün mü ulusal egemenliği korumak? Mümkün mü emperyalistlere teslim olan bir düşünceyle geleceğimizi aydınlığa çıkartmak?
Gözyaşları içinde gülümsemeye çalışırken, çocukları ve yönetimi bu kadar ‘sorun’ içinde kalmış bir toplumda ‘ulusal egemenlik’olmaz dedi.
Mahcubiyetimi yaşarkan ,‘Dediklerimi dinlemezseniz, önemsemezseniz bir daha beni göremezsiniz’ diyerek yanımdan ayrıldı.
Bir çocuğun sevinçle, ‘Bakın 23 Nisan gelmiş, haydi yanına koşalım.’ Diye bağırdığını duydum. Birden içimi ‘umut’ kapladı.
YORUMLAR
Merhaba büyük yürek...Biliyormusunuz 23 Nisan sizden sonra bizede uğradı,sizin gibi detleştik biraz.bana balkonunuzdaki bayrağı gördüm çok mutlu oldum, ama neden yıllarönce olduğu gibi,insanlar bayraklarla beni karşılamıyorlar, ben daha gelmeden bütün cadde ve sokaklar evler arabalar bayrağımla donatılırdı,her yer gelincik tarlası gibi olurdu.neden şimdi az denilecek kadar yok,diyerek çok üzüldü.
Aslında herşeyi çok iyi biliyordu,gözlerimin içine baktı benden duymak istedikleri vardı,utandım bakamadım yüzüne,tabiki utanması gereken ben değildim ama kendimide suçlu hissetim,düşündüm,bizim 23 Nisanımız böylemiydi,cıvıl cıvıl,gencecik pırıl pırıldı,yıpranmış olduğunu gördüm kahroldum.gözüm doldu,ama söz verdim ona birdahaki buluşmamız çok görkemli olacak.
Büyük yüreğe saygımla. Paylaşmak çok güzel.