MUTLU'NUN MUTSUZLUĞU
MUTLU’NUN MUTSUZLUĞU
Yıllar önce beş yaşında bir çocuk sorumlu müdür olarak çalıştığım anaokuluna babasıyla kayıt için gelmişti.Babasının pantolonuna sıkı sıkıya tutunmuş oldukça endişeli ve üzgün görünüyordu.Biz kayıtla ilgili görüşmeye başlamadan önce Mutlu ’yu oyun odasına götürmek istedimse de başarılı olamadım.Hiç bir çabama karşılık vermiyor,”baba beni bırakıp gitme “diye yalvarıyordu.Bir çok çocuk buna benzer endişeler yaşardı ama Mutlu ile babasının sıradanlığı aşan bir bütün olduklarını anlamak zor değildi.Daha sonra babasından öğrendim,annesi üç yıl önce çocuğunu da bırakarak evi terketmiş…
Mutlunun okula alışması tahminimden de kolay oldu,bir hafta benim odamda birlikte vakit geçirdik,oyun saatlerinde yine birlikte sınıfa girerek arkadaşlarıyla kaynaşmasını sağladık,ondan sonra sadece yemek ve uyku saatlerinde yanında oldum.Akşamları arkadaşlarından daha geç alınırdı okuldan,herkes gittikden sonra baş başa geçirdiğimiz bir saatlik zamanımız günün en güzel dakikaları oluyordu.Eksik ve yarım çocukluk geçirdiği her halinden belli olan bu çocukla anlatılması güç harika bir sıcaklık oluştu aramızda,anne baba ayrı bir çok çocuk tanımıştım ama Mutlu farklıydı,annesiz büyümeye çabalıyordu.Gülümserken bile hüzün doluydu o güzel gözleri ve kirpiklerinde her an akmaya hazır yaşlar bile anneyi bekliyor gibiydi.Belli ki annesizlik bu küçücük çocuğun yüreğine kırağı yağdırmıştı…Kim bilir annesinin de gitmek için ne çok nedeni vardı ama ne olursa olsun cezaların en büyüğü Mutlu’ya ödetiliyordu.Acaba dünyada var olan hiçbir neden bir annenin çocuğunu bırakabilmesi için geçerli sayılabilir miydi?Yine baş başa kaldığımız akşam saatlerinden biriydi yerde oturmuş başını dizlerime koymuştu ve ben ona masal kitaplarından birini okuyordum ki birden kalktı kitabı elimden aldı ve tekrar başını kucağıma koydu heyecanla konuşmaya başladı,”biliyor musun öğretmenim babam bana her şeyi alabilecek kadar güçlüdür” dedi,peki sen en çok sana ne almasını isterdin diye sorduğumda titreyen sesiyle” anne” dediğini duydum.ama annemi dememişti de anne istiyorum demişti,aylar sonra ilk kez Mutlu’nun sesinden anne sözcüğünü duyuyordum,yüreğim kanat takıp mutlu’nun annesine ulaşmak ve onu alıp oğlunun yanına getirmek istedi…söylenecek belki çok şey vardı ama sadece sustum,sarıldım ve üşüyen yüreğini ısıtmaya çalıştım.
Mutlu ile çok uzun kalamadık,altı aylık beraberlikten sonra babasıyla başka bir şehre gittiler ve ben ne mutluyu ne de onu bırakıp giden annesini unutamadım.Nedeni ne olursa olsun anne yavrusunu terk etmez diye bilirdim ama bırakıp gidecek kadar önemli nedenler yaşayabiliyorlarmış anneler ve bedellerin en büyüğü Mutlulara ödetilebiliyormuş.Şimdi Mutlunun bir annesi var mı bilmiyorum,varsa da o sıcaklığı,o kokuyu hissedebiliyor mu bilmiyorum.Ama anne olabilmek için ille de doğurmak gerekmediğini biliyorum.Yüreğinin gözüyle bakabilmeyi başarabilen herkes Mutlu’ları mutlu edebilir diye düşünüyorum.
(sabah gazetesi 8/4/1995)Rukiye Kan(Enderoğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.