- 1016 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇARPIK İŞLEYİŞ
Toplumları ayakta tutan kültürel değerleridir. Bu kültürel değerler anlamlandırılırken görecelilik söz konusu olamayacak kadar teklik ifade eden kavramlardır. Kültürel değerler ortak kanaatlerden meydana gelir ve toplumların bir nevi kişilik tescili gibidir dünya toplumları arasında. Kültürel değerlerin toplamı da o toplumun yaşam şeklini oluşturmaktadır. Yaşam biçimi, bakış açısı olan kültürel değerlerdeki yozlaşmalar dolayısıyla toplum davranışlarının ve reflekslerinin yozlaşmasını sağlamaktadır. Kültürel değerlerde başlayan çürümüşlük toplumu ve onu oluşturan bireylerin yaşam şekline doğrudan sirayet ederek algılama biçimlerini değiştirmektedir. Olması gereken duyarlılıkları ortadan kaldırabilir veya gereksiz duyarlılıklar oluşmasına sebebiyet verebilir.
Kültürel değerler sistemlerin oluşmasında kaynaklık görevi yaparlar. Toplumların hayatiyetini sürdürebilmesinde hukuk ve eğitim sistemlerinin varlığı, işlerliği göz ardı edilemeyecek kadar önem arz etmektedir. Hukuk ve eğitim sistemleri toplumların can damarı olma durumundadır. Hukuk güvenin ve yenilenmenin, eğitim ise geleceğin teminatıdır. Bu iki sistem haricindeki sistemler tamlayan konumundadır.
Günümüz eğitim sisteminin işleyişi değerlendirildiği takdirde gelecekle ilgili olumlu veya olumsuz isabetli öngörülerde bulunma şansımız vardır. Eğitim, çok kapsamlı karmaşık bir konu olmasına rağmen her yönüyle insanı, insan davranışlarını, gelecek planlamalarını, doğru yaşamayı, etkili üretimi vs. doğrudan ilgilendiren kısaca hayatın tamamını eksiksiz ifade eden bir alandır.
Söz, insan ve onun eğitiminden açılmışken kısaca ana hatlarıyla insan kimdir sorusunu cevaplamaya çalışmakta yarar vardır sanırım. İnsan yaratıklar içerisinde en donanımlı ve özel olanıdır. En belirgin özelliği ise kendine ve hemcinsine kolaylıkla zarar verebilme potansiyeline sahip olmasıdır. Öldürme, aldatma, yalan söyleme, haksız kazanç elde etme, cinsel sapkınlıklar gösterebilme vs. gibi özelliklere potansiyel olarak sahiptir. Bu özelliklerindendir ki eğitilme ihtiyacı doğmuştur. Tam bu noktada eğitim devreye girmektedir. Saydığımız, her insanda potansiyel olarak var olan olumsuz, uç özellikleri nötralize ederek, törpüleyerek zararsız hale getirmek ve ayrıca bu enerjiyi faydaya dönüştürmektir eğitimin temel amacı.
Sağlıklı toplumlar sağlıklı şekilde eğitilmiş bireylerden oluşur. Bu durumda eğiticinin önemi ortaya çıkmaktadır. Nasıl bir eğitimci? Kimler eğitimci olmalıdır? Eğitimcide bulunması gereken temel insani özellikler neler olmalıdır? Sorularına cevap aranmalıdır. ‘Şu sayısal aşamaları geçen eğitimci olur’ mantığına indirgenemeyecek kadar öneme haizdir eğitim işi. Konu kapsamlı olduğu halde dar anlamda şunu rahat bir şekilde söyleyebiliriz.’İyi eğitimci, iyi insan yetiştiren eğitimcidir.’ Doğal olarak tersi de söz konusudur.
‘İyi eğitimci kimdir’ sorusunu biraz daha özelleştirelim. Çocuğumu kim eğitsin veya çocuğumu eğiten insanın özellikleri neler olmalıdır olsun. Çoğunluğun vereceği cevaplar üç aşağı beş yukarı aynıdır. İnsan sevgisi olan, işini seven, yaptığı işin farkında olan, bir ömrü etkileyebilecek konumda olduğunun bilincinde olan, sağlıklı düşünce yapısına sahip olan, ufku geniş olan, işiyle ilgili bilgi ve deyime sahip olan v.s. Bu özellikler listesi çoğaltılabilir. Beklenti bu iken son zamanlarda gündemi yoğun bir şekilde meşgul eden nerdeyse münferit olmaktan çıkan öğrencisine tacizde bulunan eğitimciyi nereye koymak lazım? Kafam karıştı…ya sizin?
Diğer bir ana unsur olarak da hukuk demiştik. Eşitlik, adalet, hak ve sorumluluklar vs. içine alan sistemdir. Toplum üzerinde en önemli işlevi ise güven duygusu telkin etmesidir. Kendini güvende hissetmeyen bireyler ve dolayısıyla onların meydana getirdiği toplumlar gerçek gücünü ortaya koyamazlar. Hastalıklı bir yapı göze batar. Hastalıklı yapıya sahip bireylerin ve onların oluşturduğu toplumların ilişkileri de hastalıklı olur. Eğer bir toplumda kişiler statülerinden (ayrıca statülerin elde ediliş biçimi de başlı başına bir tartışma konusu) yola çıkarak ‘benim kim olduğumu biliyor musun? sözüyle hukuk kurallarının işleyişini etkileme yolunu seçerek,-işleyişin buna müsaade etmesi- hukuku kendi lehinde kullanılabilecek bir araç haline getirme çabasına girebiliyorsa, hukukçunun eşitlik ve adalet ilkesinden bihaber davranışlar sergilemesi hukukun yazının ötesine geçemediğinin göstergesi değil de nedir. İktisatçı, ekonomist, mühendis, belki para kaybettirebilir telafisi de mümkün olabilir. Hukukçu ile eğitimci ise, biri güven duygumuzu bir diğeri de geleceğimizi kaybettiriyorsa düşünmek lazım. Hem de çok.
Toplumun bir bireyi olarak sistem içinde kullanılmışlık hissine kapıldığımı belirtmek isterim. Tek tesellim farkında olmamdır. Umudum farkında olanların sayısının artmasıdır. Sorulacak hesabın farkında olmakla sağlanacağına inancım sonsuzdur.
YORUMLAR
Yazınız gerçekten çok düşündürüçü.Ve eğitim ve insan bu bir bütün ..ayrıca hukuk...ona şimdi değinmeyeceğim..
Eğitim ve insan eğitimi kim verecek ..ve en önemlisi . ..çoçuk ve çevresi ,çevreyle olan iletişimi
çok iyi eğitim alan çoçuklar bazen anlaşılmadık bir biçimde sapıtabiliyorlar.
Asıl önemlisi en önemlisi anne ve baba yani onların davranışı .Çoçuğun hayatında en önemli etken eğitimden önce ana ve babasıdır yani onalardan aldığı hal ve tavırlardır..Çok iyi bir eğitim alabilir ama ya anne baba..???
Bu konu bitmez hıç bitmez ..
Yazınızı paylaştığınız için çok teşekkürler..
Sevgiler..