- 644 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
AHH GENÇLİK...!!! - 2
I know what it is to be young / Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum
But you don’t know what it is to be old / Fakat sen yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin
Someday you’ll be saying the same thing / Bir gün, sende aynı şeyleri söylüyor olacaksın
…/…
Bana deseler ki, “ Dünyada tanıdığın bir melek var mı?” Tek isim çıkar ağzımdan: Leyla. Kim bu Leyla? Çok yakın bir arkadaşım, dostum, akrabadan yakınım. Zaman zaman beni çıldırtacak, saçımı-başımı yolduracak kadar iyi bir insan. Bir insanın aklından, yüreğinden hiç mi kötü, ters bir düşünce geçmez? Geçmezmiş.
Bu güzel insanın kaderi ne yazık ki, yüreği gibi güzel yazılmamış. Belki Tanrı, onu da böyle sınadı? Bilemem. Düşüncesinin sorulmadığı bir evlilik yaptı. Görücü usulü. İzmir’in civarından, memur biri ile evlendirildi. Kendisi de bir sigorta şirketinde çalışıyordu. Evliliğinin detaylarına girmeyeceğim. Sinirlenmek ve üzülmek istemediğim için. Bir kızı oldu; Ayla. Oğlumdan altı ay büyük. Elime doğdu. Üç yıl sonra da oğlu geldi dünyaya. Kızın doğumu ile burulan beyefendi ve ailesi, oğlanın doğumu ile deliye döndüler. Dünya oğlanın üstüne durur oldu. Zavallı ablası az azar işitmedi o oğlan yüzünden. Ayağı takılıp düşse, ablaya kızdılar: “Neden kardeşine bakmadın? “ diye.
Her neyse; günler geçti, Ayla büyüdü. Oturdukları semt, İzmir’in düşünce yapısına pek uymayan bir ortama sahipti. Aile de aynen semt ortamı ile uyuşan insanlardı. Ayla’yı da bu görüşle büyütmek istiyorlardı. Onlar böyle istedikçe Leyla kahroluyordu. O, Ayla okusun, ayakları üstünde dursun, seçimlerini kendi yapsın istiyordu. Kendi yaptığı hataları yapmasın istiyordu, işin özü bu. Leyla ile el ele vererek Ayla’yı büyütmeye başladık. Her çarşıya çıktığımda, oğluma bir şey alıyorsam Ayla’ya da alıyordum. Kısa etekler, elbiseler, askılı bluzlar, vs. Bu arada aile ile ilişkilerimi de sıcak tutmaya çalışıyordum. Güler yüzle yaklaşıyor,” teyzeciğim, amcacığım” diyerek, el öpüp, saygılı davranarak kaleyi içten fetih ediyordum. Bu yüzden de ağızlarını açıp bir şey diyemiyorlardı. Politika, anlayacağınız.
Ayla, üniversite sınavlarına girdi ve konservatuarın şan bölümünü kazandı. Cıvıl cıvıl bir genç kız. Konuşkan, güler yüzlü, girgin, atak. Oğlumla kardeş gibi büyüyüp gidiyorlar. Ben mutluyum. Leyla, havalara uçuyor. Kıt kanaat maaşı ile tüm karşı çıkmalara rağmen kızına üniversitede okuma imkânı sağlamış olmanın gururunu yaşıyor. Birinci sene, ikinci sene, üçüncü sene derken zaman geçti ve çocuklar son seneye geldiler. Sabahın erken saati, telefonum çaldı. Leyla, iki gözü iki çeşme, deliler gibi ağlıyor. Ne dediğini anlayamıyorum. Sonunda sakinleşti ve bombayı patlattı: “Ayla, evlenmeye karar verdi!” O an sandım ki, biri kafama odunla vurdu.
Ne kadar konuştuysak, anlattıysak, dinletemedik. Ayla, Nuh diyor, Peygamber demiyordu. Bu arada okulunda her sene tonmaysterlik eğitimi için seçilen iki kişiden biri oldu. Oğlum, deliler gibi kendini paralıyor: “ Kızım, kafanı topla. Bu çok büyük bir şans. Kaçırma bu fırsatı. Geleceğini harcama.” Yok, mümkün değil laf dinlemiyor.
Cafe de öğlen servisi bitmişti. Kahvemi yaptım, ayaklarımı uzattım, dinleniyorum. Bir baktım karşıdan iki kişi geliyor. Biri bizim Ayla, diğeri de bir erkek.
“ Teyzeciğim, Ahmet’i getirdim seninle tanıştırmak için.”
Hah! Aman ne iyi ettin…Onlara da birer kahve yaptım, geçtim karşılarına oturdum.
“ Bak oğlum, ben seni tanımam. Kimsin, nesin? bilmem, o yüzden söyleyeceklerime alınma.”
Döndüm Ayla’ya; “ Sen ne yaptığının farkında mısın? Bunun adı, bu gün Ahmet. Yarın Mehmet olur, Hasan olur, Hüseyin olur. Ama illa ki biri olur. Bu aşk. Aşk bekler ama hayat beklemez. Kimse sana evlenme demiyor ki? Okulunu bitir, işine gir, ayaklarının üstünde dur. Sonra ne istersen yap.”
Bu arada Ahmet Bey, ununu elemiş, ipe sermiş. Okul bitmiş. Askerlik bitmiş. Matbaacılık yaparak geçimini sağlıyor. Para kazanıyor mu, kazanmıyor mu? Hiç önemli değil, o an için. Çünkü konu o değil. Konu; Ayla ve geleceği. Söze girdi:
“ Biz Ayla ile birbirimize sığındık.”
“ İyi de oğlum, farkında mısın bilmem ama sen Ayla ya sığınarak ilerlerken, Ayla sana sığınarak geriliyor? Eğer gerçekten seviyorsan yaptırımlar koysana? Okul bitmeden, nişan yok. İşe girmeden, evlilik yok, desene?”
Ayla, ağlamaya başladı.
“ Ama bakın, Ayla’yı ağlatıyorsunuz.”
“ Yarın yaptığı hata yüzünden ağlayacağına, bu gün benim sözlerimle ağlasın.”
Ayla, evlendi. Annesi, yalvar yakar, emekli olduğu şirkette iş buldu. Santral memureliği. Evlendikten sonra okulu bitirdi. Ama hiçbir işe yaramadı. Üniversiteli santral memuresi olmasından başka. İkinci yıl, oğlu dünyaya geldi. Ayla, gündüz iş, gece ev koşturan, çomak gibi sıska, sırtı taşıdığı ağırlıktan kamburlaşmış bir genç kadın oldu.
…/…
Leyla geldi, sabah kahvesine, geçen gün. Bir sorunu varmış, akıl danışmaya gelmiş.
“ Aman be kızım, vere vere akıl mı bıraktınız bende? “ dedim.
“ Yok, öyle deme. Geçen gün Ayla ile konuşuyorduk; Sen git Eser teyzeme sor. O her zaman doğruları söyler. Zamanında bana da çok söyledi. Şimdi anlıyorum ne kadar haklı olduğunu. Dedi.”
Gözlerim doldu. Söylenecek o kadar çok şey varken: “ Ben kahve yapayım “ dedim.
Eser Akpınar
İzmir
14.04.2010
YORUMLAR
Bir solukta okudum yazınızı. Gerçekten çok güzeldi.
İnsanla gençken verilen nasihatları dinleselerdi eğer -en azından bir bölümü- sanırım toplum oalarak da daha farklı konumlarda olurduk. Ne yazık ki bir çok şeyi kendisi yaşayarak, deneyerek öğrenmek istiyor insan.
Bazı denemeler iyi sonuç verse de bir çoğunda hayal kırıklığı yaşanabiliyor. Beraberinde acılar ve ayrılıklar.
Su-misali'nin sözüne katılmadan edemiyeceğim.
"Gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse..."
Teşekkürler paylaşım için.
Saygıyla selamlar Mersin'den.
Eser Akpınar
Saygılarımla
“ Biz Ayla ile birbirimize sığındık.”
“ İyi de oğlum, farkında mısın bilmem ama sen Ayla ya sığınarak ilerlerken, Ayla sana sığınarak geriliyor? Eğer gerçekten seviyorsan yaptırımlar koysana? Okul bitmeden, nişan yok. İşe girmeden, evlilik yok, desene?”
DİNLESENE BE KIZIM DİNLESENE.....Yanımda olsa bu günkü yazıma konu olan yaba hakkıya yaptığımı yapardım....inan geleceği için...... kalem belli içerik yedi bitirdi beni saygılar usta kalem......çok kızdım çok.....
Eser Akpınar
Saygılarımla
Eser Akpınar
Sevgilerimle.
Gençlikte doğru akıl verenlerin yanında, yanlış yönlendirenler de olabiliyor. Doğruyu bulmak için akıllı ve de sabırlı olmak gerekiyor. Yıllar sonra fark edilen hatalar, pişmanlıklar bir yarar sağlamıyor maalesef. Benim seçtiğim mühendislik de tamamen başkalarının seçimi idi ve başarılı olamadım. Keşke karşıma bir Eser Hanım çıksaydı da doğru akıl verseydi. Tabii dinler miydim acaba ?
Eser Akpınar
Ben gençlerin hayatlarını harcamalarına dayanamıyorum. Sonra ki günlerde yaşayacakları pişmanlıkları yaşamasınlar istiyorum. Sakin, durgun bir hayat da seçimdir, tercihtir. Saygı duyarım. Ama çok şey olabilecekken, hiçbirşey olmayı seçmeleri beni çok üzüyor.
Gençler, adı üstünde. Elbette aşık olacaklar. Elbette sevecek ve sevdalanacaklar. Ama inanın şu sayfalarda bile gençlerin aşk üzerine yanıp-yakılmalarını okudukça içim sızlıyor. Gençsin, pırıl pırılsın, daha önünde aşkı yaşacak uzun yıllar var. Gitti mi? Terk mi etti? Yap arkasından bir nanik, dön işine, hayatına bak. Ama olmuyor maalesef...
Teşekkür ediyorum. Değer katıyorsunuz görüşlerinizle. Saygılar
Eser Akpınar
Sevgilerimle
Sevgi önemli ama gelecek de önemli. Gençler aşkları uğruna bazı şeyleri geri plana atmamalı, eğer çok istiyorsa birlikte yürütmeli veya biraz beklemeli. Çok güzel ve akıcı bir anlatımız var, yine beğeni ile okudum. Sevgi ve saygılarımla.
Eser Akpınar
Teşekkür ederim aysel Hanım. Sevgilerimle
Döndüm Ayla’ya; “ Sen ne yaptığının farkında mısın? Bunun adı, bu gün Ahmet. Yarın Mehmet olur, Hasan olur, Hüseyin olur. Ama illa ki biri olur. Bu aşk. Aşk bekler ama hayat beklemez. Kimse sana evlenme demiyor ki? Okulunu bitir, işine gir, ayaklarının üstünde dur. Sonra ne istersen yap.”
Eser Hanım,Ayla'ya ilk gençlik yıllarında aşık olması için ortam yaratılsaydı;yukardaki sözleri söylemenize gerek kalmazdı.
AŞK,BEKLEMEZ...GELDİĞİ ZAMAN TARUMAR EDER ORTALIĞI...
Çocuklarımızı özgür bırakarak,ayakları üzerinde kendi başlarına durmaları için kenara çekilmeliyiz...Yoksa ilk karşılarına çıkan ile böyle umutsuz aşk yaşarlar...Anılarınız, hoşuma gitti.Öncekini de okuyacam...
Sevgilerimle...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum değerli görüşleriniz için. Saygılarımla
son pişmanlık fayda etmiyor sanırım
ahh keşke gençler biraz söz dinlese
ama sanırım o zaman bu söz ortaya çıkmazdı "GENÇLER BİLSE, İHTİYARLAR YAPABİLSE"
kutlarım Eser Hanım, kalem yine çok akıcı yazmış
paylaşıma teşekkürler
saygılar
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum, güzel katkınızdan ötürü.
Saygılarımla