ÜÇ GALİLE
ÜÇ GALİLE
Dünya tiyatro ve şiir ustası; Beltolt Brecht’in “Galile’nin Yaşamı” nı son otuz yılda, amatör ve profesyonel gruplarca oynandı. Bu muhteşem tiyatro yapıtının üç yorumunu izleme zevkine eşitim. Dostlar Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu bu üç profesyonel topluluğun yorumları bir biriyle kıyaslanamayacak kadar güzeldi. Kıyaslamakta istemiyorum ve kıyaslamayı bu oyuna emek veren sanatçılara bir haksızlık olarak görüyorum.
İlk olarak Genco Erkal’dan “Galileo Galilei” olarak izledim. O kadar sevdim ki, Brecht’in bu oyununu içeren kitabını arar oldum. Oyuna doyamadım. Birçok defa oyunu yaşamak için kitabını aramıştım. Genco Erdal’ın yönettiği oyunda yine kendisi başrolle oynuyordu. Brecht’in eşsiz tiyatro oyunlarda olduğu gibi bu oyunda da kendisini göstermişti. Kendisi de bir Brecht hayranı olan, Genco Erkal oyunun hakkını veriyor. Her Dostlar Tiyatrosu oyunu gibi titizce hazırlanmış bir oyun olarak, ülkemiz tiyatro tarihinde yerini alıyor.
İkinci izlemeyi yine ülkemizin en büyük tiyatro topluluğu olan; Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izledim. Rutgay Aziz’in yönettiği bu oyunda ülkemizin en büyük tiyatro oyuncularından Kerim Avşar oynamıştı. Sanırım büyük tiyatro sanatçılarında Galile gibi değerli bilim adamlarının oyununu oynamak bir ideal oluşturuyor. Kerim Avşar da bu oyunun heyecanını duyuyordu. Hatta AST yönetimine, oyunun video’ya çekilmesini bile önermişti. Önerinin kabul görmemesine üzülmüştü. Belki de o zamanlar pahalı bir çalışma olacaktı. Bu oyunda çok sevmiştim ve belleğimde unutulmazlar arasında iz ve tat bırakmıştı.
Üçüncü izleyişim de Devlet Tiyatrosu tarafından oynanan ve Erhan Gökgücü tarafından yönetilen ve de usta oyuncu Tamer Levent tarafından oynanan oyundu. Ülkemizin karanlık bir dönemden geçtiği şu günlerde; Devlet Tiyatrosu ekibinin özverili ve fedakarca çalışması yüreğimize su serpiyor. Bu oyunu izlemek için katladığım zahmete de değdi doğrusu. Oyun Devlet Tiyatrosu’nun, Çayyolu’nda bulunan ve dört yıl önce açılan Cüneyt Gökçer tiyatrosunda oynuyordu. Hem oyunu, hem de salonu görmek için, misafir olduğum Ankara’nın Aydınlıkevler’inden, Kızılay’a, Kızılay’dan, Balgat girişi ve Çayyolu araçları ile aktarma yaparak salona ulaştım. Oyunu izlerken bütün yol yorgunluğum gitti. Salon da oldukça güzeldi. Keşke böylesi salonlar ülkemizin her semtinde olsa. Sanırım yeteri kültürel olgunlukta değiliz, çünkü salonun yarısı bile dolu değildi. Hafta için olması nedeni ile olabilir.
Bir arkadaşım bir oyun için öyle zahmete değer mi? Dediğinde, değil üç araç değiştirmek, aynı mesafeyi (yaklaşık 35 km.) yürüyerek bile gidebilirim dediğimde, ne kadar şaşırmıştı, anlatamam. Bu bir tiyatro aşk’ı idi.
1980 – 2010 yılları arasında oynanan bu üç yorumlu muhteşem tiyatro yapıtını ülkemizin en değerli tiyatro insanlarınca hazırlanması ne güzel bir olaydır. Son otuz yıldır eskimeden sergilenen bu oyun, her zaman güncel olması insanı şaşırtıyor. Ve Beltolt Brecht’in bir tiyatro dehası olduğunu gösteriyor. Brecht’te eskimesini çok istiyor, “Son okurumun elinden, atılmak isterim” gibi bir mısrası hala belleğimde duruyor.
Ummakta umutlu olalım. Galile’ye yapılan, İlhan Arsel’e yapılan ve daha bir çok bilim ve sanat adamına yapılanlar son bulsun. Dünya daha da aydınlık olsun. Bilim yaşanın gizemini çözmek için özgür olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.