YİNE YALNIZLIK ÇÖREKLENDİ YÜREĞİME
Bakmayın gülümsediğime
Yine yalnızlık çöreklendi gönlüme…
Taptaze bir sevdanın gemisi demir atıyor gönül denizime şimdi.. Buram buram deniz kokusu, ılık meltem esintisi konuk oluyor dünyama.. Martılar gelişinin habercileri olup naralar atıyor maviliklerde.. Seninle birlikte huzur doluyor her yana, seninle filizlendi sevdanın en güzel erguvanları..
Islak akşamların dallarına tünemiş baykuşları birlikte kovalım diyarımızdan, bülbüller şakısın ebetlere dek gönül dünyamızda.. Sevdanın bestesi yapılsın hep, sevda türküleri söylensin pembe düşlerde..
Penceremde hüzün, gözlerimde ağır bir sızının ıslaklığı var.. Senin için yazılmış bütün mısralarım tir tir titriyor şimdi soğuktan.. Ağzımdan dökülen her hecem çiğ olup dökülüyor yamaçlarına bak.. Şebnemler benek benek süslüyor körpe yaprakların yanaklarını..
Sis dağını yine duman bürümüş, efkar basmış yamaçlarını.. Bak, nasıl da mahzun duruyor karşında, nasıl da üzgün ayrılığımıza, nasıl da suskun..
Hırçın bir kasırganın hasretiyle süzüleyim özüne.. Yasaklarla örülen duvarlarının dibinde sabahlayıp, surlarını tırnaklarımla sökmeye çalışayım.. Hayal alemlerinde gizli kapılardan geçip kanayım sevdana senden habersiz.
Her gün seni yazardı kalburüstü kalemim.. Her öykümün kahramanı sendin, her şiirimin başlığı sen.. Bütün serzenişlerim sanadır, bütün yalvarışlarım sana.. Senin için dererim sevdanın en taze erguvanlarını bahçemden.. Senin için bembeyaz döşekler sererim bulutların üstüne atlastan.. Senin için kurarım sevdanın sofrasını, seninle içerim hayat suyunu dünyanın..
Ertelenmiş zamanların sonraya bırakılamayacak goncasıydın ruhumun.. Korsan ayrılıkları nevruz ateşinde haşlayıp kızıl şafaklara misal yapardık.. Bazen kor olur yanardık zemherinin buzdan hülyalarında.. Bazen de hırçın okyanuslarda Yunus misali en içten duamızı yapardık Hüda’ya.. Kavuşması hayal olan bir tutulmuşluğun kavurucu sıcağında yanar, ağustos sıcaklarında üşümüş iki kırlangıç gibi bir ambarın çatısına sığınırdık..
Gül kokulu ellerin üşümesin, gözüne ayrılık tohumları serpilmesin ne olur. Ölü bir mevsimin toprağı üzerimize serpilmesin, dökülmesin hicran ağacının solmuş yaprakları omuzlarımıza.. Unutulmuşluğun sarmaşıkları yeşermesin üzerimizde.
Toprağın bağrına vakitsiz sermeden döşeğimizi, çilenin uşaklarına kaptırmayalım ellerimizi.. Hapsedelim kalbimizi sevdanın zindanına da hiçbir kem nazar değmesin zülüflerimize.. Buzdan sarkıtlar boy göstermesin saçaklarımızda..
Adn cennetinden muştular getireyim yüreğinin koridorlarına... Tahir ile Zühre’nin geçtiği yollardan geçip En Sevgilinin diyarında soluklanalım.. Kana kana su içelim Kutlu Nebi’nin parmaklarından.. Derununda diz çöküp şefaatine nail olalım Rasulullah’ın.
Gözlerinin limanlarına sığınmış şilepler gibi beni de sıcak mevsimlerinle kucaklaman ümidiyle bütün tayfalarını kaybetmiş kaptan gibi koylarına sığınacağı günü beklemektedir gönül.. Ne olur amansız bir fırtınada batıp gitmesin umutlarım..
Mevsimler güze çalmadan baharın muştusunu fısılda yüreğime de en taze rüşeymler yeşersin kalbimin köşelerinde.. Sevdanın rengiyle boyayıp kalbimi, erguvanlarla süsle gönül dünyamı ki nefeslensin artık güç bela hayata tutunmuş bedenim.
13 Nisan 2010 – Kumru / Eşref YILMAZ
YİNE YALNIZLIK ÇÖREKLENDİ YÜREĞİME Yazısına Yorum Yap
"YİNE YALNIZLIK ÇÖREKLENDİ YÜREĞİME" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
13 Nisan 2010 Salı 21:20:39
Başından sonuna kadar okudum ve bir düz yazı nasıl böyle şiir gibi güzel olur dedim. Harikalar yaratmışsınız. Betimlemeler, doğa, çiçek duygu, özlem her şey var. Sizi çok kutluyorum ve tebrik ediyorum. Yüreğinize ve kaleminize sağlık diyorum. Saygılarımla...
esref
@esref
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz ve dilekleriniz için.. Saygılar..