- 1972 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yer Sofrası ( Radyo Oyunu)
YER SOFRASI (Radyo Oyunu)
Ahmet İDRİSOĞLU
KİŞİLER:
1- NENE 80 yaşlarında yaşlı bir kadın
2- ÇOCUK 7 – 8 yaşlarında
3- HALA çocuğun halası (Huriye Hanım)
4- SAİT BEY çocuğun amcası
5- HALİT BEY çocuğun babası
6- BÜYÜK GELİN amcanın eşi
7- KÜÇÜK GELİN çocuğun annesi
8- KIZLAR çocuğun 2 ablaları
GİRİŞ MÜZİĞİ SANA ÖĞRETEYİM TOPAL KOŞMAYI
KAYNAK: Âşık Mümin MEYDANÎ
DERLEYEN: Muzaffer SARISÖZEN
YÖRE: KASTAMONU
EFEKT SERT BİR RÜZGÂR SESİ VE ÖTEN SAÇAK ALTI ISLIKLARINA
KÖPEK HAVLAMALARI KARIŞIR
ÇOCUK Nene korkuyorum.
NENE Korku nedir ki oğlum? Gel hele, sokul bana.
ÇOCUK Yıldızlar yok bu gece nene.
NENE Dışarıda tipi var, bulutlara saklanmış yıldızlar.
ÇOCUK Neden nene, onlar da mı korkmuşlar?
NİNE Hayır oğlum, onlar üşümemek için pamuk tarlası bulutların ardına
gizlenmişler.
ÇOCUK Onlardan birer tane avuçlarıma alabilir miyim nine?
NENE Sen onları kalbinde taşıdıkça, onlar hep senin yanında olacaklar.
ÇOCUK Ama yoklar?
NİNE Sen görmesen de onlar seninle. Hem biliyor musun ben ne
yapardım senin gibiyken?
ÇOCUK Ne yapardın nenem?
NENE Onları gökten toplar, gerdanlık yapar ve boynuma takardım,
korkulu gecelerimde.
EFEKT ( TAHTA ZEMİNDE YÜRÜYEN AYAKLARIN VE ODA
KAPISININ GICIRTILI AÇILMA SESİ )
NİNE Huriye sen mi geldin?
HALA Ben geldim annem.
EFEKT (HALAYA KOŞAN ÇOCUĞUN TAHTA ZEMİNDEKİ AYAK SESİ)
ÇOCUK Halam.
HALA: Oğlum
NENE Akşam işleriniz bitti mi kızım?
HALA Bitti annem, sofrayı kuruyorlar.
ÇOCUK Hala bu gece bana yine Behçet’i anlatır mısın?
HALA O da bir zamanlar senin gibiydi, benim bir tanemdi.
ÇOCUK Ben senin bir tanen miyim?
HALA Tabi ki bir tanemsin.
ÇOCUK O da benim gibi sarılır mıydı sana hala.
HALA Evet oğul, o da senin gibi dolanırdı boynuma ‘halam’ diyerek.
ÇOCUK Anlatsana hala.
HALA Anlatırım oğlum. Ama şimdi yemeğe çağırırlar yarım kalır. Sonra
anlatayım olur mu?
ÇOCUK Yaaa…
HALA Sen neler yaptın bu gün bakalım?
ÇOCUK Dışarı çıktık nenemle. Çobanın kızı Saadet’le kartopu oynadık,
kardan adam yaptık, değil mi nene?
NENE Evet oğlum.
HALA Kendini yorma annem sen, üşütürsün kış günü.
NENE Hayır kızım. Çok kalmadık sokakta üzülme.
ÇOCUK Yaz olsaydı çelik çomak oynardık nenemle. Değil mi nene?
NENE Evet oğlum.
ÇOCUK Çiçek de topladık.
NENE Papatyalardan taç örerdik.
ÇOCUK Hala!
HALA Efendim?
ÇOCUK Dört yapraklı gonca bulacağım ben.
HALA Öyle mi?
YER SOFRASI
ÇOCUK Evet. Her istediğim olur değil mi hala, dört yapraklı gonca
bulunca?
HALA Öyle derler. E, ne dilerdin bakalım o zaman?
ÇOCUK Kocaman adam olmayı, Behçet gibi.
HALA Tabiî ki olacaksın oğlum, inşallah.
EFEKT HIZLA ÇARPARAK AÇILAN KAPI SESİ
BÜYÜK KIZ Sofra hazır, sizi bekliyoruz.
NENE Geliyoruz kızım.
HALA Hadi kalkalım.
NENE Kalkalım kızım.
HALA Koluna gireyim mi annem?
NENE Sağ ol kızım, ben kalkarım.
ÇOCUK Ben tutacağım nenemin elinden.
NENE Tut bakalım.
ARA MÜZİĞİ SAYDEM OTUR YANIMA
KAYNAK: Sarı Recep (GÜRAY)
YÖRE: KASTAMONU
NENE Biz geldik.
ODADAKİLER Hoş geldiniz. NENE Oh! Oturun bakalım şu yer sofrasına, koyun çorba tasını da
ortaya. AMCA Buyur annem, hadi buyurun çocuklar.
EFEKT KAŞIK SESLERİ
NİNE Oh! Tarhana çorbası da mis gibi kokuyor, kahve gibi vallahi.
Ellerinize sağlık gelinlerim.
AMCA Hele içine attığınız şu yağda kızartılmış ekmekler yok mu?
İKİ GELİN BİRDEN: Afiyet olsun annem.
NENE Şu turşu da tarhana çorbasıyla bir başka oluyor, dört kaşık da
yayık ayranı aldın mı acı turşunun ardından. Oh!
HALİT BEY Nasıl benim annem bugün?
NENE İyiyim oğul, sizler neler yaptınız bakalım?
HALİT BEY Ne yapalım be annem. Kış bu yıl ağır geçiyor. Hayvanlarla
uğraştık akşama kadar. Bir de ineğimiz buzağıladı
duymuşsunuzdur.
NENE Duydum, zor olmuş doğumu.
HALİT BEY Evet ya annem. Ağabeyim olmasa nerde?
SAİT BEY Ben de umudu kesmiştim gayrı. Allah’tan komşu kadın yetişti.
Anlar bu işlerden o.
HALİT BEY Evet. Köydeki bütün çocukların ebesidir.
SAİT BEY Allah ömrünü uzun etsin. Bu kışta kıyamette yol, iz mi var ki şehre
gidesin? Yazgı gibi üstümüzde olanaksızlıklar.
HALİT BEY Neden yazgı olsun ağam? Bir gün bizim ülkemizin dağ başlarında
da yol, su, elektrik olacak.
SAİT BEY Olur mu dersin?
HALİT BEY Olacak ağabey. Bak dün radyo var mıydı?
NENE Radyo denen o şeytan işini alıp eve koydun be Halit.
HALİT BEY Neden şeytan işi olsun be annem? Bak dünyadan haber veriyor.
NENE Kadınlar türkü çağırıyor, günah. Gâvur işi oğlum, gâvur.
EFEKT: GÜLME SESLERİ
NENE Bak bir de utanmadan gülüyorlar.
SAİT BEY Kızlar, şu hindi tepsisini koyun bakalım ortaya.
KÜÇÜK KIZ Anne ortadan çorba tasını alıverir misiniz?
KÜÇÜK GELİN Tamam kızım.
SAİT BEY O! Hindi de iyi yağlanmış ha?
HALİT BEY Onu kim besledi baksana ağam?
SAİT BEY Evet. Her gün ellerimle koca koca ceviz yutturdum ben ona.
HALİT BEY Bakalım benim kaz nasıl çıkacak?
SAİT BEY Yahu onun altı hep buz?
HALİT BEY Kaz buzun üstünde yağlanır ağam.
EFEKT GÜLME SESLERİ
SAİT BEY Eh! Göreceğiz bakalım.
ÇOCUK Lades kemiği benim.
HALA Tamam oğlum, şimdi bulurum sana.
NENE Bu akşam bu çocuk bana hep Behçet’i sordu.
SAİT BEY Özledik vallahi biz de. Ne kadar oldu görmeyeli?
HALİT BEY Bir yılı geçti gitmeyeli İstanbul’a.
SAİT BEY O da buralara gelmez oldu biliyor musunuz?
NENE Nasıl gelsin? Kendine bir düzen kurdu orada. Siz yine gittiğinizde
görüyorsunuz, ya ben nasıl dayanayım hasretine?
SAİT BEY Seni de götürelim annem.
NENE Bu yaşta yola dayanamam ki.
SAİT BEY Götürürüz annem, değil mi Halit?
HALİTBEY Tabi götürürüz.
NENE Siz gidin sağlıcakla. Bana haberini, kokusunu getirin yeter.
SAİT BEY Annesi ölünce perişan oldu yavrucak. Bir de üstüne üstlük,
psikolojik sorunlu çıktı üvey anne. Babası iş hayatında fazla
gözleyemedi çocuğu. Hoş gözlese ne yapsın ki?
NENE Erkek, baca dumanı gibidir. Akşam var, sabah yok. Ne varsa
anneden vardır.
SAİT BEY Öyle ya.
HALA Kastamonu’da durduğumda bir akşam aralığı, hava alaca
karanlık.
NENE Eeee?
HALA Gaz lambasını yaktım, bakıyordum perde aralığından sokağa.
Uzaktan bir çocuk silueti belirdi. Ürkek adımlarla yürüyordu. Kör
sokak fenerinin loşluğunda zar zor fark ediliyordu. Pencereyi az
araladım, yukarı sürüp baktım.
NENE Sonra?
HALA Ayak sesleri karanlıkta kayboluyor, duyulmuyordu.
Bir kaçış vardı sanki yürüyüşünde. Sonra, sokak
kapısının önünde durduğunu fark ettim. Suskun tıkırtılarla birlikte
vuruyordu kapı tokmağını. Behçet’ti anlamıştım, bekletemezdim.
NENE Kapıyı çabuk açsaydın.
HALA Koşarak indim merdivenleri, birkaç basamak bitmek bilmiyordu.
Kapıyı açmamla birlikte aralıktan süzüldü içeri. ‘Halam’ diye
dolandı boynuma. Kucakladım, yanaklarımdan öpüyordu.
NENE Vah yavrum.
HALA ‘Hala, o kadın beni dövdü.’ diyordu, üvey annesi için.
‘Kulağımı yırttı hala’.
NENE Sonra?
HALA Sonra kulağına baktım gaz lambasının ışığını açarak, sol
kulağı kanıyordu.
NENE Of!
SAİT BEY Of ki ne of?
HALA İncelemeğe başladım, kulak memesinin altında yırtık vardı.
Tırnağı batmış olmalı diye düşündüm. İçini çekerek
ağlıyordu.
ÇOCUK Öpseydin hala.
HALA Öptüm oğlum. O kadın beni dövdü diyordu.
ÇOCUK Neden dövmüş hala?
HALA Bilmem. Ağlama geçer dedim, hem o senin annen.
NENE Ne dedi?
HALA Hayır o benim annem değil, olsa ağlatır mıydı dedi.
ÇOCUK Ama neden ağlatmış?
HALA Bilsem. Ama annen oğlum dedim. ‘Benim annem öldü hala ‘
diyordu.
NENE Sonra?
HALA Ne yapacağımı şaşırmıştım, yavaşça sıyrıldı kucağımdan,
sanki kırılmış gibiydi.
HALİT BEY Ama haklıydın.
HALA Haklıydım, ama o anlayacak yaşta değildi.
SAİT BEY Sonra ne yaptın?
HALA Sedirin karşı köşesine oturup adeta kıvrıldı. Biraz kendi haline
bırakmak istedim.
SAİT BEY İyi etmişsin.
HALA Ama içime sindirememiştim. Başını okşamak için yanına vardım.
Alnına değdi elim. Öptüğümde de hissetmiştim, ateşi vardı.
NENE Ihlamur kaynatsaydın.
HALA Hemen mutfağa geçip ıhlamur kaynattım. Aç mı idi acaba diye
düşündüm. Dönüp sordum. ‘Tokum hala.’ Dedi.
NENE Eee?
HALA Ihlamurun yanına kahvaltılık bir şeyler koyup bir tepsiyle getirdim
önüne. Hatırım için yiyeceksin dedim.
HALİT BEY Hay ellerine sağlık.
NENE Yedi mi bari?
HALA Kıramam seni gibilerden yüzüme baktı. Bak ben de yiyeceğim
seninle dedim. Yemiyor, yiyormuş gibi görünüyordu.
NENE Ah benim Ayşe ablamın emaneti.
HALA Üzüleceksen anlatmıyorum anne.
NENE Anlat kızım gerçeklerden kaçamayız.
BÜYÜK KIZ Hala, neden gelmiyor Behçet ağabeyim buraya?
HALİT BEY İşte özü bu dinlediklerinizde. Geçmişi silmek istiyor sanki
Behçet, kim bilir? Hem o kadar yoğun ki o şimdi. Okuldan artan
vaktinde hiç durmadan yazıyor.
SAİT BEY Akıllı adamdır, akıllı. Buradaki okulda bile bir okul dergisi
çıkarmış, küçük muharrir diye yazmıştı. Hem de kalem tutan o
küçük elleriyle yazmış koca bir dergiyi, kolay mı?
HALİT BEY Öyle ya.
SAİT BEY Sen anlat Huriye.
HALA Sofrayı kaldırıp odaya döndüğümde o sedir yastığına dayanmış,
diktiği dizlerine dayadığı dirseklerinin uç noktasındaki küçük
avuçlarıyla yüzünü kapatmaya çalışıyordu. Ellerinin
başparmakları bana göstermek istemediği gözyaşlarını
siliyordu.
NENE Vah yavrum!
HALA Anne?
NENE Anlat kızım sen, anlat.
SAİT BEY Şu börek tepsisini de getirin bakalım kızlar.
KÜÇÜK KIZ Hemen amca.
HALİT BEY Ayran taslarını da bir kez daha doldurun çocuklar.
BÜYÜK KIZ Peki baba.
SAİT BEY Anlat sen Huriye.
HALA Sedire varıp yanına oturduğumda, yüzünü köşe yastığına
dönerek dizime yattı. Uyumak mı istiyor diye düşündüğümde
gözlerinin bana baktığını gördüm. Anlatmak iste misin diye
sordum.
HALİT BEY Eee?
HALA ‘Yemekten sonra sofrayı kaldırırken yardım ettim,
babamın tembihlediği gibi hep yardım ediyorum hala. Tek
beni dövmesin diye.’ Dedi.
SAİT BEY Of! Çabuk anlat.
HALA ‘Sonra odaya geçtik. Kırık leblebi getirdi
kese kağıdında. Ben, yerdeki minderimde dersime çalışmaya
başladım. Gök gözlü kızla yiyorlardı. Hiç istemedim hala.’
diyordu.
NENE Sonra mı dövmüş?
HALA Evet. ‘Kalkıp kulağımdan tutarak, kalkmama bile fırsat vermeden
sürüklemeye başladı; zor kalktım. Kulağım kopacak sandım hala.’
NENE Hay Allah ne diyeyim?
HALA ‘Sonra odama götürdü beni, lambayı yakmamı da yasaklamıştı.
Korktum hala, sana kaçtım.’ Dedi
NENE Gözü kör olası kadın.
HALA ‘Seni merak eder annen sonra’ dedim. ‘O kadın bir daha benim
odama uğramaz. Sabah kalkar erken giderim’ dedi.
YER SOFRASI
SAİT BEY Allah kimseyi anasız babasız bırakmasın. Biz de yetim büyüdük.
Annem olmasa biz de ortada kalırdık böyle.
HALİT BEY Sen yine dokuz yaşında vardın ağabey. Ben altı, Huriye üç yaşında
kalakaldık orta yerde.
SAİT BEY Haklısın. Sonra ne yaptın Huriye Hanım?
HALA Tamam Behçet üzülme, bu da geçer. Bir gün kocaman adam
olduğunda bu günleri gülerek hatırlayacaksın dedim. ‘Hayır
hala’ dedi. ‘Hatta hiç, ama hiç hatırlamamaya çalışacağım ve
hiç anmayacağım bu günleri.’ Yetişkin insanlar gibi konuşuyordu.
NENE E?
HALA ‘Belki biraz buruk ama yine de anımsayacaksın.’ dediğimde, kim
bilir dercesine boynunu büktü. ‘Yatalım mı?’ diye sordum.
NENE Sonra?
HALA Dizimden kalkıp boynuma sarıldı ve ‘Seninle yatabilir miyim
hala?’ diye sordu. ‘Tabi’ dedim, ‘Tabi yatabilirsin.’ Eve
geldiğinden bu yana ilk defa gülümsedi, ‘halam’ diye sıktı
boynumu. Sonra yattık yatakları yapıp, sıkı sıkı sarılıp uyumuştu.
HALİT BEY Sabah ne yaptınız?
HALA Bir tıkırtıyla uyandım erkenden. Behçet kalkıp giyinmiş, bir
mektup bırakmıştı yastığın üstüne. Duyduğum ses onun sessizce
kapattığı oda kapısının sesiydi. Duymazlığa geldim, öyle istemişti.
NENE Eeee?
HALA ‘Hala ben erkenden gidiyorum, sen uyu. Kıyamadım uyarmaya.
Buda geçecek değil mi? Teşekkür ederim.’ diyordu mektupta ve
altına adını, yani Behçet yazmıştı.
NİNE Dövmüştür deli kadın eve vardığında Behçet’i.
HALA Aklıma geldi annem. Hemen kalkıp giyindim. Bir bahane olsun
diye elime bir tas süt aldım. Birkaç dakika sonra kapılarını
çaldığımda Behçet açtı kapıyı. ‘Uyuyorlar daha’ dedi sessizce.
NENE Baksana sen sorumsuz kadına.
HALA Akşam sizde kaldığımı duymasınlar der gibiydi. Tamam
söylemeyelim dedim Sanki kurnaz bir gülümseme yayıldı yüzüne.
Birlikte merdivenleri çıktık.
SAİT BEY Deli kadın.
YER SOFRASI
HALA Mutfağa sütü bırakmaya girerken kapıyı duymaları için sesli örttüm.
Behçet de girmişti mutfağa. ‘Dur sana bir süt pişireyim.’ dedim.
NENE İyi etmişsin.
HALA Sevinmişti, belli ki açtı ve kim bilir, okula aç gidecekti. Gaz
ocağını yakıp bir miktar süt koydum üstüne. Gaz ocağı o zamanlar
her evde yoktu.
SAİT BEY Öyle ya, gaz ocağı ne gezer? Ya sobanın üstünde pişerdi
yemekler, ya da ocakta. Necati ağabeyim, yani Behçet’in babası bir
İngiliz firmasından almışmış İstanbul’dan. Sağ olsun bir tane de
bize alıvermişti
HALİT BEY Sonra Huriye Hanım?
HALA Bir an akşamki ateşi geldi aklıma, yanına yaklaşarak alnına baktım.
Ateşi düşmüştü. ‘Yine ateşlenirsen haber ver, doktora götürelim
olur mu Behçet?’ dedim.
NENE Ne dedi?
HALA Omuz silkti önce. Küserim ha dediğimde olur gibilerden başını
salladı, rahatlamıştım.
NENE Aferin sana.
HALİT BEY Götürseydiniz keşke doktora, onları Necati ağabeyim bizlere
emanet etmedi mi?
HALA O anda aklım ermedi ağabey, hem ateşi düşmüştü.
SAİT BEY Neyse, olan olmuş. Sonra?
HALA Sonra uyandılar. Akşam olanlardan habersiz göründüm. Hiç oralı
olmadım. Behçet okula gitti. Sonra bir saat kadar sohbet ederken
çocuğun değerinden bahsettim, anneliğin öneminden falan işte.
NENE Azarlasaydın bir iyice.
HALA Üstüne varsam belki daha kötü olur diye korktum.
HALİT BEY İyi düşünmüşsün.
SAİT BEY Sen konuşurken biz böreği bitirdik Huriye Hanım. Su böreğine de
dayanılmaz doğrusu, bizim gelin de bunu yapar ha.
KÜÇÜK GELİN Afiyet olsun ağabey.
SAİT BEY Sağ olun ellerinize sağlık. Şu sarım burmasını getirin bakalım
çocuklar. Saray burması da derler ya, biz sarım burma diyelim HALİT BEY Her yerin farklı anlatımı vardır.
SAİT BEY Evet. Bu akşam hep Behçet’le geçti zaman yer sofrasında. Belki
buruk anılardı ama anımsamak güzel bir şey. Bir gün
Kastamonu’dan geliyoruz bizim yaylı faytonla. Bizim Behçet’le
birlikte Tayyib de var arabada.
NENE Eee?
SAİT BEY Az yol değil hani, dört buçuk hatta
beş saatte gelirdik atlı arabayla. Arabacı kullanırdı arabayı. Onlar
daha çocuk. Kurdum çilingir soframı arabaya, usuldan
demleniyorum.
HALİT BEY E ağabey?
SAİT BEY Erik zamanıydı, can eriği almıştım şehirden Tayyib’le erik yiyorlar
ikisi. Behçet diyor ‘erik’, Tayyib diyor ‘örük’ diyordu.
Erik, örük, erik, örük. En sonunda Behçet eriği de, örüğü de
kaybetti. Başladı ‘erüüükk, erüükk.’
EFEKT GÜLME SESLERİ
HALİT BEY Ağabey köpekler çok ürümeğe başladılar.
SAİT BEY Pencereyi aç, dinle bakalım.
HALİT BEY Peki ağabey.
EFEKT RÜZGÂR SESİYLE KARIŞIK, KÖPEK SESLERİ VE KURT
ULUMALARI
SAİT BEY Kurtlar yaklaşmış köye, şu tüfeği getirin bakalım.
BÜYÜK GELİN Peki bey.
EFEKT GİDEREK ARTAN KÖPEK VE KURT SESLERİ
SAİT BEY Çabuk ol kadın.
BÜYÜK GELİN Geldim bey, alın.
ÇOCUK Köpeklerimizi yer mi kurtlar hala?
HALA Hayır oğlum. Şimdi amcan tüfek atınca kurtlar kaçar.
EFEKT İKİ EL TÜFEK SESİ
SAİT BEY Abaz, Yumak boh boh boh.
EFEKT ÇAĞRI ISLIK VE KÖPEK SESLERİ
HALİT BEY Oha, gel oğlum boh boh boh.
EFEKT İKİ EL SİLAH SESİ VE KÖPEK CIZIKLAMALARI
SAİT BEY Aferin köpeklerim size, Allah hepimizi korusun.
NİNE Âmin.
HALİT BEY Kaçtı kurtlar ağabey.
SAİT BEY Evet, bu akşam çok kalabalıklardı seslerinden anlaşılan.
HALİT BEY Neredeyse peşlerinden gidecekti köpekler çağırmasak.
SAİT BEY Cesurdur bizim köpeklerimiz, yiğittirler.
HALİT BEY Gece yine dinlemeli, geri gelebilir bu kurt sürüsü.
SAİT BEY Gündüz olsa da gözüm görse, ben onlara gösterirdim günlerini.
HALİT BEY Tipi de var, göz gözü görmüyor dışarıda.
SAİT BEY Eh hadi, kapat pencereyi de şu sarım burmanın başına çıkalım.
HALİT BEY Peki ağabey.
SAİT BEY Hadi buyurun hanımlar.
NENE Pencere açılınca üşüdüm kızım, sobaya iki odun atıver.
BÜYÜK KIZ Peki nenem.
SAİT BEY E! Nerde kalmıştık.
ÇOCUK Behçet’te.
EFEKT GÜLME SESLERİ
SAİT BEY Evet Behçet’te.
HALİT BEY Hatırlıyor musun ağabey? Ormana gelmişti bizimle bir gün. Odun
için kestiğimiz çam ağaçları büyük bir gürültüyle devrilirken
arkasını dönmüş, kulaklarını elleriyle adeta tıkayarak gözlerini
kapamıştı.
SAİT BEY Nasıl hatırlamam?
HALA Hasat mevsimiydi, hepimiz harman yerindeydik. Çocuklara bir
gölgelik yapmıştık. O hep dövene binerdi. Hani elleriyle
hayvanların gübresi taneye karışmasın diye çişlerini yaparken
tutulan küreği yetiştiremeyince tutuverirler ya kimileri, hayvanların
çişini? O zaman nasıl da katıla katıla gülerdi.
EFEKT GÜLME SESLERİ
HALA Yine bir gün harman yerinden usanmış olmalı ki eve gitmek istemiş.
Evin kapısının hemen önünde uyuklarmış köpekler.
Behçet’i birden görünce saldırmışlar. Harmanda olmadığının
farkına varınca meraklanıp eve gittim. Seslendim, evde yoktu.
SAİT BEY Eeee?
HALA Bir ses alamıyordum. Sonra koşarak sokağa çıktım. Nereye
gidebilirdi? Tarlalara giden yolun başında kundurasının bir teki
duruyordu. Alarak o yöne koşmaya başladım.
NENE Anlatmıştın ya.
HALA Evet annem. Durmadan bağırıyordum Behçet diye. Kısa yokuşu
aştığımda kundurasının bir tekini daha buldum
HALİT BEY Bak şimdi bende meraklandım.
HALA Korkmaya başlamıştım. Neler olmuştu? Dönemeci döndüğümde
çalının arkasında secde eder gibi yatar buldum.
HALİT BEY Eee?
HALA Koşarak yanına
vardığımda, ‘Halam’ diyerek atladı boynuma. Kucaklayıp oturdum.
Koşmaktan ve korkumdan soluğum sıkışmıştı. Derin derin soluk
alıyordum.
SAİT BEY Bunları hiç anlatmamıştın Huriye.
HALA Anlattım ağabey. Belki siz yok muşsunuzdur anlattığımda.
SAİT BEY Yahu duydum da, bu kadarını değil. Sonra?
HALA Biraz soluklandıktan sonra neler olduğunu sordum. Çok korkmuş
yavrucak köpeklerden, tarlalara doğru kaçmış. Anız dikenleri
batmış kundurasız, çıplak ayaklarına.
NİNE O kadın nerdeymiş bunlar olup biterken?
HALA Onun aklı başında değildi ki anneciğim o zamanlar. Gölgelikte
kızıyla birlikte imiştir.
NİNE Öyle ya.
HALA Sonra eve getirdim. ‘Beni yalnız bırakma hala. ‘ diyordu. Uyutup iki
saat kadar bekledim başında. Sizler harman yerindeydiniz.
NİNE Bu da kader işte, ne diyebilirsin?
HALA Evet anneciğim kader.
NİNE Hadi çocuklarım, size afiyet olsun. Allah daha bol versin. Ben
odama geçiyorum, yatsı namazımı kılıp yatarım.
KORO HALİNDE İyi geceler, Allah rahatlık versin.
SAİT BEY Eh! Biz de sedire çıkalım değil mi Halit Bey, Allah kesmesin.
Ellerinize sağlık çocuklar, kaldırın softayı bakalım.
HALİT BEY Geçelim ağabey.
SAİT BEY Hadi bakalım siz bize birer sade kahve yapın. Biriniz de şu
bağlamamı getirin de birazcık tıngırdayalım ne dersiniz?
HAİLT BEY Hay sağ olasın ağabey.
HALA Anneme çok dokunuyor eski anıları anımsaması.
HALİT BEY İyi ama bunlar yaşamımızın birer gerçeği değil mi?
HALA Öyle de ağabey, duyguların önüne geçilemiyor.
SAİT BEY Allah Behçet’e çektiği onca sıkıntının armağanını iyi bir eş ve
sıcak bir yuva olarak geri verdi.
HALA Allah çok büyüktür.
HALİT BEY Hani su oluğunun üstünden atlarken düştüğünde ayağı kanamış,
ayakkabıları kanla boyanmıştı. Küçük fesini, elbisesini ve o
ayakkabılarını saklıyorsun değil mi Huriye?
HALA Nasıl saklamam? Sandığımda hep saklayacağım onları.
SAİT BEY İyi edersin.
HALA Bir gün köye geldiğinde – gelirse eğer- önüne koyup eski günlere
götüreceğim onu.
HALİTBEY Kim bilir belki gülüp geçer. Ya da engin bir duygu seline kapılır o
gün.
HALA Ah bir gelse de, görsem, koklasam oğlumu.
SAİT BEY Vakti mi var çocuğun gezmeye?
HALA Haklısın ağabey.
BÜYÜK KIZ Buyurun kahveleriniz, hala size de yaptım.
HALA Sağ olasın kızım.
SAİT BEY Oh! Buna acı kahve derler işte.
HALİT BEY Hani hatırı kırk yıl sayılır.
SAİT BEY Hoş, hatır da kalmadı ya bu devirde.
HALİT BEY Daha hatır sayanlar var ağabey.
SAİT BEY Var olmasına var da?
HALİT BEY Tut fincanın kenarından öyle bir höpürdet ki, şu amca kahve
içmekte ne usta ha desinler.
SAİT BEY Ne de güzel demiş eskiler. Hadi hep birlikte höpürdetelim.
EFEKT HÖPÜRTÜ SESLERİ
SAİT BEY Ellerinize sağlık çocuklar.
HALİT BEY Eliniz dert görmesin.
HALA Sizlerinde böyle bol telveli kahve yapanlarınız olsun.
BÜYÜK KIZ Afiyet olsun.
SAİT BEY Eh! Verin bakalım bağlamamı.
KÜÇÜK KIZ Buyurun amca.
HALİT BEY Hani benim maşam?
HALA Ya benim tefim?
KÜÇÜK KIZ Ay! Biz de kaşıkları alalım abla.
BÜYÜK KIZ Evet ya.
SAİT BEY Hadi bakalım hep beraber, KIZ BAHÇENDE GÜL VAR MI?
ARA MÜZİĞİ KIZ BAHÇENDE GÜL VARMI
DERLEYEN: Adnan ATAMAN
NOTAYA ALAN: Adnan ATAMAN
YÖRESİ: KASTAMONU
SAİT BEY Yüreğinize sağlık çocuklar.
ÖTEKİLER Siz de sağ olun.
SAİT BEY Biliyor musunuz? Bizler çok şanslıyız. Mutluyuz, sağlıklıyız ve
yer soframızda her şey vardı.
HALİT BEY Öyle ya, bir de olmayanları düşünelim.
HALA Bugün çobanın evine gittim. Ocakta bir çömlek su kaynıyordu.
Bakır tencereleri sadece iki tane var. Toprak çömleklerle yapıyorlar
yemeği.
SAİT BEY O çömleğin bile yenisini alamayıp, delindiğinde fitil çekerek
kullanmak zorunda olanlar gördük biz.
HALİT BEY Ne günler geçirdik değil mi?
HALA Haklısınız. Ama yoksulluğu gördüğümde, bize verileni yerken içime
sinmiyor doğrusu.
SAİT BEY Bir şeyler götürseydin bizden.
HALA Götürdüm. Ama bir şeyler vermek yetmiyor. Daha çok
kazanabilmeliler.
SAİT BEY Peki, artıralım ücretlerini biraz daha. Ne yapabiliriz?
HALİT BEY Uygun bir düzeye çıkartalım.
SAİT BEY Pekâlâ. Hadi biz düzenleyelim, olanaklarımızı zorlayalım da ya
başkaları?
HALİT BEY Biz önce kendimizi düşünelim ağabey.
SAİT BEY Yahu, bu adamlar da neyle besleriz demiyorlar ki. Ne işin var
senin altı çocukla?
HALİT BEY İnsanlar bilinçlendirilmiyor. Her doğanı Allah’a havale ediyorlar.
Oysa sorumluluğun önce kendilerinde olduğunu öğretmeli.
HALA Gariplerime ablaları iki soğan vermiş. Kırmışlar yumruklarıyla,
benim vardığımda cücük kavgası ediyordu dört çocuk. İki soğan
ve bir kuru ekmek. ‘Ne pişiriyorsun?’ diye sordum. ‘Bulgur çorbası
hanımım, başka ne var ki?’ dedi kızcağız.
SAİT BEY Yarın bir bulgur pilavı pişirin de şöyle, lahana turşusuyla yiyelim.
Birer de soğan kırarız yumruğumuzla.
HALİT BEY Vallahi şimdi benim de canım çekti ağabey.
HALA Çocuk gibisiniz, ister misiniz birer soğanla ekmek getireyim?
SAİT BEY Ağzımızda kokar hanımlara kardeşim şimdi.
EFEKT GÜLME SESLERİ
SAİT BEY Eh! Geceler uzun, anlatın bakalım.
HALİT BEY Öğretmenlik yaptığım bir köydeki öğrencilerim geldi şimdi gözümün
önüne. Çoğunun kunduraları delik, üstleri yırtıktı. Yamalar bile
fakirdi. Siyah pantolonun üstüne, beyaz kaput bezinden yamalık
düşünün. Kimi anasının, kimi babasının ayakkabılarını giyerdi.
SAİT BEY Güzü kör olsun fakirliğin.
HALİT BEY Nasıl taşırdı o küçük ayaklar o koca pabuçları, üzülürdüm. Birine
alsam, öteki bakacak. Yetmiş öğrenci okurdu tek derslikte. Düşünün
bir öğretmenin halini. Beş sınıf, yetmiş öğrenci ve bir tek derslik.
SAİT BEY Bilmez miyim?
HALİT BEY Kütüklerden tabureleri vardı, biliyor musunuz? Sonradan
Kaymakam Bey yardımcı oldu da, doğru dürüst sıralarımız oldu.
SAİT BEY Ne günler geçirdik biz Halit? Yedi düvelin saldırdığı bir
cehennemden başarıyla çıktık. Başımızda ulu önder Mustafa Kemal
ATATÜRK ile kurduğumuz bu genç Cumhuriyet bu günlere kadar
gelmişse, hak ettiği yere ulusumuzla birlikte çıkacaktır.
HALİT BEY Ondan şüphemiz yok ağabey. Yeter ki Allah ulusal birliğimizi
bozmasın.
HALA Âmin.
SAİT BEY Sen okuldaydın. Ben jandarma çavuşuydum dağ başlarında, eşkıya
peşinde. Bir yanda düşman, bir yanda eşkıya. Ayağına çarık
bulamıyordu askerlerimiz. Bir hayvan gönüne kaç mecidiye verip
çarık diktirdim askerlerimin ayağına.
HALİT BEY Her yerde bir sefalet.
SAİT BEY Gelersin Yaylası’na kurduk çadırları, bir koca kış geçti başımızdan.
Bahar geldiğinde albayımın emriyle bir bina kurduk oraya. Geceleri
eşkıya peşinde, gündüzleri ağaç taşıdılar sırtlarında o askerler.
Kanatmadım bir tekinin burnunu.
HALA Ya biz ağabey? Gencecik kızdım o günlerde. Yokluklar içinde
yüzüyordu insanlar. Bir yanda yokluk, bir yanda eşkıya korkusu; ha
bastı, ha basacak. Bir tek erkek vardı evde dayım, altmış beş
yaşında.
HALİT BEY Büyük zorluklarla okuduk biz. Bir gün asker olacağız diye tutturduk
da almadılar. Şükürler olsun ki vatanıma öğretmen olarak hizmet
ettim.
SAİT BEY Bilmez miyim?
HALİT BEY Tatillerde hanı beklerdim. Hancı yalnız yetişemezdi kimi
zamanlar. Onlarla kağnı gelir dururdu. Saman yok, arpa yok,
yem yok. Bulacaksın, çare yok. Sırtında bebeleriyle kadınlar mermi
taşırdı kağnılarla. Bir gün bir kadın donmuş yolda dediler.
SAİT BEY Evet ya, biz de duymuştuk.
HALİT BEY Şerife’ymiş adı, Şerife’ymiş. Mermiyle birlikte sarılıymış çocuğu
kundağına. Hangi annede görülmüştür bu, Türk annesinden başka?
HALA Behçet de olsaydı keşke. O, aydın düşüncesiyle daha neler anlatırdı
kim bilir?
SAİT BEY Haklısınız. Eh vakit geç oldu. YÜRÜ ÇOBAN, YÜRÜ VAR GİT
türküsünü çalayım mı size, bununla kapatalım mı geceyi?
HALİT BEY Yer soframızda anlattık size Behçet’i, NECATİGİL oldu sonra.
BİTİŞ MÜZİĞİ YÜRÜ ÇOBAN, YÜTÜ VAR GİT
KAYNAK: KASTAMONULU İhsan OZANOĞLU
NOTA: SÜLEYMAN ŞENEL
YÖRE: KASTAMONU
Bu oyun Kastamonu Valiliğince düzenlenmiş olan Behçet NECATİGİL Radyo Oyunu yaruşması için kaleme aldığm bir denemedir.
Ahmet İDRİSOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.