Meçhule Yazılmış Mektuplar - 34
Erguvan Bakışlıya,
Bu mektubumu erguvan mevsiminde yazıyorum, erguvan bakışlım. Kâğıt ve kalem adındaki ezeli sırdaşlarımla paylaşıyorum duygularımı. Nisan, ayların en nahifi, en zarifi. Ayak sesleri duyulmadan gelir. Sessizce sokulur koynumuza. Öyle huysuzluk ve kapris yapmayı bilmez asla. Cümle çiçekler, albenisini sunar ona. Benimse erguvan bakışlım çok uzaklarda. Belki de bu yüzden biraz kıskanırım nisanı.
Nisandır, çiçek mevsiminin adı sanı. Öyle bir güzellik sunar ki bize bu ayda yaratan. Erguvanı ayrı, akasyası, leylağı ayrı. Yok aslında ayrı gayrı. Biz nisana aidiz nisan bize nişanlı… O yüzden en şanlı ayı nisan baharın. Bir o kadar da mütevazı. Bu zarafetin nişanesi ayda sana yazmak da ayrı haz veriyor. Bir de adresini bilsem. Zarfın içine duygularımı yazdığım gibi üstüne de gül dibaceli adını ve adresini yazabilsem…
Dağlarda karlar eriyor, sümbüller boy veriyor dağlar renkleniyor. Dereler çağıl çağıl. Koyunlar kuzuluyor. Kuzular meleşiyor. Ben beton yığınları arasında boğuluyorum. Ama sana yazmak itiyadım ve iştiyakım hiç değişmiyor. Nisanı da seni de seviyorum.
Sen uzaklar da olsan da albenin başımı döndürüyor. Ey meçhul ve muhayyel iklimlerin perisi! Bir gün çıkıp gel gittiğin seferden. Zaman çok hızlı geçiyor, ömür bitiyor.
Gel de, nisanın güzelliğine güzellik katsın tebessümün. Gel, baharı ol geçip giden ömrümün. Bilirsin, şayet gelirsen, iklimimde erguvanlar daha bir canlı açar çiçeklerini. Benim gözlerim ışır, yüreğim şenlenir. Ellerim, taze sürgünler verir; ellerime verirsen ellerini. Ne zaman geleceksin? Gözlerim yollarda bekliyorum seni. En kalbî duygu ve selam ile...
Ankara,12.04.2010 İbrahim KİLİK