- 1243 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
SADECE "PARLASIN" DİYE KOYDUM DOKTOR BEY
1994 yılının sıcak bir Ağustos ayıydı. Ben ise ikinci kez annelik mertebesine ulaşacak olmanın mutluluğu ve gururu içindeydim. Her hareketime, yediğime ve içtiğime dikkat ediyordum, "aman çocuğum dünyaya sağlıklı gelsin" diye. Kızım da yani şekerparem dörtbuçuk yaşında o zaman. Ona da ayrı bir ilgi ve alaka gösteriyorum ki kardeşini kıskanmasın, pabucu dama atılmış duygusu yaşamasın diye...
Doğum öncesi iznimi de almıştım. Şimdi komik geliyor "sanki izin alarak mı doğuracağım? diye ama prosedür böyle. Hep tatil için iznimi alırken bu sefer amirimden "İzninizle doğum yapabilirim" diye aldım. Şaka bir yana tabi ki bu kanuni bir izin, "işyerinde doğuracak değilim ya" elbette veriliyor bu izin....
Bir gün, iki gün derken çalışmaya alışmış olan ben evde sıkılmaya başladım. Kızımı gezdiriyorum, evi toparlıyorum. Hastaneye götüreceğim kendi bavulum, doğacak bebeğimin de küçücük bavulu o da hazır. Kaşındım işte... niye diyeceksiniz biraz sonra anlatacaklarımdan sonra "Aysel sen hakikaten kaşınmışsın" diyeceksiniz. Şöyle ki:
Yeni bir sabaha uyandım ve hayat ne güzel sloganlarımdan sonra mutfağa girdim. Eşim ve çocuğum için güzel bir kahvaltı hazırladım. Karnımdaki bebeğim için de koca bir bardak süt içtim. Kahvaltı sonrası eşimi de işine uğurladım ve evin günlük işlerini yapabildiğim kadarınca yaptım.
Akşama doğru tekrar girdiğim mutfakta cam sürahiye gözüm ilişti. Elime aldım sanki dibinde beyazlıklar oluşmuş göründü gözüme. Bunu nasıl temizleyebilirim diye düşündüm hemen dahiyane fikrim geldi "Çamaşır Suyu" derhal aldım ve sürahinin içine göz kararı şöyle bir boşalttım çamaşır suyunu.... Sonra aklıma kızımın ulaşabileceği geldi. Sürahiyi mutfağın en kullanmadığım ve yüksekte olan bir yerine koydum. Artık içim huzurlu "salona dönebilirim" dedim.
Rahatlık batıyor ya, şöyle bir avizeme baktım. Kirlenmiş dedim kendi kendime. Bir de doğum yapacağım, eş dost ziyarete gelecek ayıp olmasın onu da temizleyeyim dedim. Bir sandalye çektim ve hamile hamile başladım silmeye. Dalmışım temizliğe, kapı çaldı hemen aşağı indim sandalyeden. Eşim kızacak "bu halinle ne yapıyorsun tepelerde diyecek " diye korktum. Haklı aslında şimdi düşünüyorum da.
Hoşgeldin dedim. Ben tekrar salona girdim. Gözüm avizede bakıyorum neresi olmuş neresi olmamış? diye.
Birden eşim beş dakika ya oldu ya olmadı içeri girdi ve "Sürahide ne vardı? diye sordu. Benim başımdan birden kaynar sular indi. Anladım! ...Sorduğum tek şey oldu İçtin mi onu? O da evet ama çok acaip içim kötü oldu dedi. Ben ağlamaya başladım "Onun içinde çamaşır suyu vardı, ne olacak şimdi" dedim. Eşim "hadi giyin çabucak hastaneye gidelim" dedi. O sırada hemen çamaşır suyunun üstünü okuduk ve eyvah dedik.
Çocukmuşuz şimdi diye düşünüyorum. Biliyor musunuz arabayı kim kullandı? Eşim. Hiç aklımıza gelmedi taksi çağırmak, ya da birinden yardım istemek. O an için pek olumsuz bir şey yoktu ama yolda midesi bulanmaya başladı eşimin. Allahtan hastane çok yakın bir an önce attık kendimizi içeri. Kızım da yanımızda korkuyor. Ben perişanım, eşim kötü. Yani anlayacağınız berbat bir durumdayız.
Doktora girdik. Anlatmaya başladım. "Doktor bey, cam sürahinin içine bir parça çamaşır suyu koydum. Sonra... demeye kalmadan doktor kızımın saçını okşamaya başladı ve "ah yumurcak ah demek sonra içtin" dedi kızıma bakarak. Ben tabi hemen müdahale ettim. Ağlamaktan sesim kısılmış bir halde "Doktor bey, çocuğum içmedi, eşim içti". Doktor şaşkın bir halde nasıl yani? dedi.
Ben şey..."Sürahi parlasın diye koydum" diyebildim. Doktor "Aferin sana dedi kızarak, şimdi kocanı parlatmışsın" dedi. Ben ne olacak şimdi? diye sordum. Doktor hemen "hastaneye yatış işlemlerini başlatın, bugün burada müşahademiz altında olması gerek" dedi. Allahım böyle bir şey var mı? Ben kahroldum. Ya bir şey olursa, ben ne yaparım bu vicdan azabıyla nasıl yaşarım diye dövünüyordum.
Doktor eşime döndü "Siz hiç farketmediniz mi içerken" diye sordu. Eşim de "hayır içtikten sonra bir an da hem koku ve hem de acı bir tat aldım" dedi.
İnanın eşim de söyler ben de şahidim eşim hiç sürahiden su içmezdi o güne kadar, hep çeşmeden içerdi. Allah tarafından sürahi onu çekmiş gel iç diye.. Şaşırtıcı doğrusu...
Doktor eşinizden şikayetçi misiniz? diye sordu. Eşim tabiki hayır dedi. Biliyor onu nasıl sevdiğimi daha yeni evli sayılırız. Kızımız küçük.
Doktor bey "Ben eşimi çok seviyorum dedim ne olur ona bir şey olmasın" dedim. Doktor bana kendisine güvenmemi ve şimdi çocuğu alıp evime gitmemi söyledi. Bakın hamilesiniz bir de sizinle uğraşmayalım, çocuğunuz da küçük sizin burada yapacağınız hiç bir şey yok dedi.
Ben eve gitmek istemedim. Epeyce orada durdum. Ama çocuğum küçük ağlamaya başladı eve gidelim diye, bir de acıkmış. Doktor beni teskin etti ve resmen beni zorla eve gönderdi.
O gece hiç uyuyamadım. Saat başı hastaneyi aradım. Son aradığımda doktor "artık aramayın eşiniz çok iyi, ayrıca da bütün iç organları temizlenmiş çamaşır suyuyla, mışıl mışıl uyuyor" dedi. O kadar rahatladım ki anlatamam size. Uçmak diye buna denir herhalde. Sevinçten kabıma sığamıyordum.
Sabah yediye doğru doktoru tekrar aradım. "Eşinizin midesi yıkadık, olumsuz hiç bir şey yok. Turp gibi gelip taburcu işlemlerini yapabilirsiniz" dedi. Allahtan benim döktüğüm miktar çok ama çok azmış, biraz fazlası olsaymış sonuç kötü olabilirmiş?
Hemen bir taksiye kızımı da yanıma alıp bindim. O günü hiç unutamıyorum.
Eşimi gördüm sarılarak ağlamaya başladım. "Bir daha çamaşır suyunu eve hiç sokmayacağım hayatım, ya sana bir şey olsaydı biz ne yapardık" dedim.
Yalnız size bir şey diyeceğim laf aramızda eşim hep dermiş "Hiç bir şeyim olmasa şöyle bir gün hastanede yatsam da güzel güzel hemşireler bana baksa" ya gerçekten de o gün hemşireler çok ilgilenmiş. Dedim "sen öyle mi hayal kurarsın, bak hayaller gerçekleşebiliyor bir daha hastane ile ilgili hayaller kurma sonu kötü de bitebilirdi, bunu ucuz atlattık".
Şükürler olsun şimdi bu bize "hem acı hem de sonu tatlıya bağlanan ama değişik bir anı" olarak kazındı hafızalarımıza...
İnanın; halen çamaşır suyunu almak istemem eve... Sevdiğim bir insanın eşimin canına mal oluyordu az daha.
Anılar prizden çekilmiyor ne yaparsınız?
Sevgilerimle....
YORUMLAR
Allah mutluluğunuzu daim etsin Aysel hanım.
Çok yakın bir arkadaşım 5-6 yıl önce kalp ameliyatı olmuştu. Ameliyat öncesi kan lazım, bu yüzden eşe, dosta, tanıdık kim varsa heber saldık, epeyce kan stokladık. Şükrolsun ameliyat başarılı geçti, arkadaşım şimdilerde turp gibi maşallah.
Yalnız hanımı ameliyattan sonra çok değiştiğini söylüyor. Bir kere yumuşak huylu olmuş, romantik olmuş, özel günlerde eli boş gelmiyor diyor. Ya bir çiçek yada bir hediye. Hediyeden vazgeçtik evlilik yıldönümlerimizi, doğum günümü artık biliyor, hatırlıyor ya yeter, diyede şaka yapıyor.
Düşününce; ameliyat sırasında kan aldığımız dönörlerin huylarından bir şeylermi kaptı acaba diyor insan. Acaba ?
Acaba eşinizdede çamaşır suyu hadisesinden sonra böyle hoş, huy değişiklikleri oldumu, inanın mereka ettim :)
Baştada dediğim gibi mutluluğunuz daim olsun
Saygılar, selamlar
Aysel AKSÜMER
Ama allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın. Hani arabasının önünde kendi çocuğunu görmeyip ya da başka bir çocuk zarar verenler var ya benim ki de öyle bir şey di....
Allah sizin de mutluluğunuzu daim etsin. Tekrar teşekkürler. Sağlıcakla kalın....
Aysel AKSÜMER
Yazımı okuduğunuz ve yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim. En azından olaya sıradan ama aktarmama güzel demişsiniz. Saygılarımla...
Engin Tatlıtürk
Biraz maksadını aştı sanırım.
Bu olay sizin için elbette çok önemlidir, hayatidir.
Pekiyi edebiyat düntası için ne kadar önemlidir? Bir aşk yada bir ayrılık çok daha önemlidir ki herkes yüz binlerce yazı yazar. Hislenip ağlarlar.
Maksadım bu noktayı ayırd etmekti.
Sizin yazılarınızı neden sevmeyeyim?
Vaktim oldukça okuyorum ve eleştiriyorum. Bu size verdiğim değerdendir.
Selamlar.
Aysel AKSÜMER
Tekrar teşekkürler yorumunuz için ayrıca sitenin usta bir kalemisiniz. Bunu da bilmenizi isterim. Saygılarımı sunuyorum.
Aysel AKSÜMER
aysel kardeş. Ne kadar tartışılır olsada kader denen olay işte bu... Allah yardımcın olmuş hepte olsun. kardeşim.
Aysel AKSÜMER
Teşekkür ederim değerli yorumunuz için. Saygı ve selamlarımla...
Yazım olarak güzel olmasına rağmen, anı olarak pek güzel değildi sanırım
büyük geçmiş olsun. sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Tabii Aysel Hanım şimdi bu yazıyı okuyan bilim adamları telefon edip size soruyorlarmış.
_Sn.Aksümer eşinize içirdiğiniz çamaşır suyunun ölçüsünü hatırlıyor musunuz acaba efendim,bize çok gerekli de :)
Güzel bir yazıydı,severek okudum.ESEN KALIN.
Aysel AKSÜMER
Arkadaşım olacakla, öleceğin önüne geçilmezmiş...Bu anınız da öyle olmuş.Sürahiden hiç su içmeyen eşinizin, o gün su içeceği tutmuş...Neyse ki çok hafif atlatılmış...Geçmiş zamanda kalmış bir anı, yin de onunla geçmiş olsun.Rabbim başka dert, keder göstermesin.
Sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
Hayat bir tesadüfler zinciri aslında bazıları iyi, bazıları ise kötü... Teşekkür ederim güzel yorumun için. Sevgilerimle....
Bence siz fişi hiç çekmeyin Aysel Hanım..Siz anlatın, biz dinleyelim...
Sevgiler...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
canısı önce korktun sonra gülümsedim
harikasınız güzel anlatımla bizi mutlu ettiniz sağ ol eşinin bir şey olmaması çok bütük şans çünkü biliyorum çamaşır suyu hemen yakıyor daraltıyor yemek borusunu
demek çok etkili değilmiş çamaşır suyun
saygılarımla
Aysel AKSÜMER
Yazılarınızı, anılarınızı okumak çok zevkli..hele sonu iyi biten anıları paylaşmak...
Tebrikler, güzel anlatımınız için....
Sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
Aysel'ciğim yaşadığınız traji komik olaya üzülmeli mi, gülmeli mi şaşırdım.Allahtan ciddi bir hasar vermemiş.
Doktorun, bütün iç organları pırıl pırıl demesi, ayrıca güldürdü beni,bu heyecanlı anıyı paylaştığın için teşekkürler,sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Değerli yorumunuz için çok teşekkürler, yine maziye daldım bugün... Sevgilerimle....