- 4267 Okunma
- 22 Yorum
- 0 Beğeni
Köye Özlem
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karadeniz’de köyler; köylerde ise evler dağınık ve müstakildir genellikle. Biri bir dağın başında, biri diğer dağın… Biri ormanın ötesinde, bir diğeri yolun kenarındadır.
Bizim evimiz de müstakil; en yakın komşu evine üç, dört yüz metre mesafededir. Ormanın kenarında, yemyeşil ağaçların ve onlarca çiçeğin arasında, kuş cıvıltısı ve böcek seslerinin içinde; kedi köpek, tavuk horoz, koyun keçi ve ineklerin de bulunduğu, cennetten bir köşedir adeta.
Doğduğum yer olduğundan mıdır, yoksa hakikaten mi güzeldir? Gelip de görmenizi isterdim. Abartım yok inanın. Her köy kİ muhakkak çok güzeldir; her köyün kendine has güzellikleri vardır, burası da benim için gerçekten çok güzel ve çok özel bir köydür.
Rahmetli babamın memuriyeti nedeniyle şehir merkezinde oturduğumuzdan, köy hayatı bana hep çekici gelmiş, yarıyıl tatillerinde ve fırsat buldukça köyümüze gitmişimdir. Doğa güzelliklerinin seyrinden öte bir anlam taşır benim için köy. Dedem, babaannem, amca ve yengelerimle, amca çocuklarıyla, diğer hısım ve akrabaları ziyaret edip özlem gidermekti esas olan.
Şehir merkezinden köye gelişimiz başlı başına bir heyecan dalgası şeklinde geçer. Hazırlığından köye gelinceye kadar olan süreç başlı başına bir maceradır zaten. Bu bölüm ayrı bir öykünün konusu olabilir. Biz evin önüne geldiğimiz andan itibaren olanları anlatmaya çalışalım:
İlk karşılamayı, yani “hoş geldin” seremonisini evimizin çoban köpekleri yapar. Sağlı sollu ataklarla etrafımızda dolanıp, kendine has üsluplarıyla havlayarak, hem ev ahalisini haberdar eder hem de eve yaklaştıkça, bizleri tanımanın verdiği sevinçle ve sırnaşık hareketlerle bacaklarımıza sürtünür, tanıdığını ve sevindiklerini belli ederler, çoğu zaman da üzerimize atlayarak oyunlarına ortak olmamızı isterlerdi. Bu arada sesleri duyan kim varsa evden dışarı çıkar, yeni bir sarılma ve kucaklaşma faslı başlardı.
Aylardır birbirini görememenin verdiği özlemle dakikalarca sarılır; biz büyüklerimizin ellerinden, onlar da bizim yanaklarımızdan öperdi. Sulu gözlü babaannem ve dedem hemen makaraları koyuverirdi. Benim için neredeyse kutsal diyebileceğim derecede önemli armut ağacının altındaki tahta sedire oturulur, soluklanmayla birlikte ilk muhabbet başlardı burada…
Bu arada öncelikle üzerimize farz olan selamlar gecikmeden sahiplerine iletilir; şehirden köye gönderilen; getirdiğimiz çam sakızı, çoban armağanı ufak tefek ne hediye varsa sahiplerine teslim edilirdi.
Henüz sohbetin başında, babaannem aceleyle yengelerime seslenerek: “Geliiiin!.. Su getirin, ayran getirin hemen” diyerek ikram faslını başlatırdı. Bakır maşrapa ve bakır taslardan su ve ayranlar içilir, az ekşi ayranın ikinci, hatta üçüncü tasıyla hararetler söndürülmeye çalışılırdı.
Yine her zamanki telaşıyla babaannem: “acıkmıştır bunlar geliiiinn, hemen bir şeyler hazırlayın” diyerek yengelerimin oturmasına bile fırsat vermeden onları harekete geçirirdi.
Allah ne verdiyse, mutfakta hazırda ne varsa; alelacele kurulan tahta sofralara getirilir; büyükler bir sofraya, çocuklar diğer sofraya çökerdik... Bir yandan yemekler yenilirken, öte yandan sohbetin de en koyusu başlardı.
Babaannemin ısrarı ile tabaklarımıza yapılan takviye yemekler de yenmek zorundaydı, çünkü şehirde bulunmazdı o yemeklerden. “Yesinler de büyüsünler” derdi babaannem.
Hey gidi babaannem… Ne kadındı… Oturduğu yerden koca evi çekip çevirir, her şeyden haberi olurdu. Yengelerimi mümkün olduğunca boş bırakmaz, illaki yaptıracak bir iş bulurdu. Yengelerim genellikle, önce muhalefet eder, ancak yine babaannemin dediklerini yaparlardı. Aralarında gizli bir sözleşme vardı sanki...
Biri konuşurken diğeri susar; gelin kaynana geçinip giderlerdi…
Küçük amcamın eşi olan yengem her şeye muhalefetiyle meşhurdu. O itiraz etmezse olmazdı. Her konu hakkında da bilgisi olurdu, her şeyi en iyi o bilirdi… Konuşurdu da konuşurdu… Ta ki amcam “yeter artık, sus!” diyinceye kadar. Sen çok yaşa e mi yengem…
Yapılacak işler yapılır, sohbetler edilir, anılar tazelenir, geçmiş yâd edilir... Artık uyuma vaktidir. Yataklar hazırlanır odalara ve salona. Evliler kendi odalarına geçerler. Çocuklar da salonda boylu boyunca, yan yana serilen yataklara.
Büyüklerin sohbeti bitmiş, küçüklerin sohbeti başlamıştır artık… Oradan, buradan… Anılar, öyküler… Gecenin karanlığı… Baykuş seslerine yapılan yakıştırmalar… Arada bir havlayan köpeklerin sesleri… Gülüşüp, kıkırdamalar… Derken yengemin uyarısı… Ve babaannemin…
Taaa ki amcamın sesi duyulana kadar:
“Uyuyun artık! Kaldırmayın beni!”
Sevgiyle selamlar.
Günay ÖZDEMİR nisandanüçgüngeçti / merSİNop
Yazımı "Günün Yazısı" olmaya lâyık bulan çok değerli şair ve yazarlar ile seçki kuruluna gönülden teşekkür ederim.
YORUMLAR
Nerde köye dair bir şey görsem içim yanar... Sanki, çocukluğuma geri dönüverecekmişim gibi gelir. Aksilik de köyüm, sizin anlattığınız köye hiç benzemez. Numan Beyin köyü misali; ağaca, yağmura ve dağlara hasret anadolu bozkırı. Olsun, sizin anlatıklarınızdan bir farkı yok derim. Sizin oralar bilmez kırkikindi yağmurlarını. Bir nisan günü öğleden sonrası bazen güneşin ziyalarıyla birlikte yağıverir. Bir serinliktir çöker, sonrası toprak toprak kokar... Kader işte, sizi de bizi de ayırdı köylerimizden. O nedenle bir not düşmeden geçemedim yazınızın altına!..
Köyüm adına teşekkürler efendim.
Bilser tarafından 4/4/2010 9:51:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Günay ÖZDEMİR
Köylerimizi istesek de unutamayız.
Saygıyla selamlar.
Belki de köy hayatını çok fazla sevmeyişimin tek nedeni çocukluğumda çok fazla çileli bir yaşam geçirmiş olmamadır. Belki de beni oralardan koparan en büyük etken büyüklerimizin ayrımcılık yapıp, köyde büyüyen çocuklar ile şehirde büyüyen çocuklar arasında bariz bir ayrım yaptığını gözlememdir. Belki de bizden çok küçük olmasına rağmen. biz köyde büyüdüğümüz için, şehirden gelen kuzenlerimize bile hizmet etmemizi istememleri etmediğimiz zaman da dayak yememizdir. Belki de çocukluğumu köyümde hiç ama hiç yaşayamamdır. Etken ne olursa olsun ben çok fazla aramıyorum köyümü. Çok fazla özlem duymuyorum. Arada köyümü ziyarete gittiğimde yaşadığım acılar irin olup tekrar tekrar akıyor gibi hissediyorum içimde.
Günay beyin köyü şehir merkezine çok yakın. Benim köyüm İlçeye sekiz kilo metre. Şehir merkezien ise kırk kilo metre. Bizler şehir nedir, kasaba nedir bilmeden büyüdük. Şimdi arada gidiyorum bir kaç saat gezip hemen evime dönüyorum. Oralarda gezerken aldıım oksijen bana bir kaç ay yetiyor gibi hissediyorum. Ama yşne de bu kadar olumsuzluğa rağmen köyümden hiç kopamadım.
Beni çocukluğuma götürdü yazınız Günay bey ve bir kaz daha sancıdı sol yanım. Kutluyorum bu güzel yazınızı ve saygılar yüreğinize
Günay ÖZDEMİR
Sanırım böylesi daha yararlı olur. Şunu da söylemek gerekir sanıyorum: Tazelenen acılar, hayata daha sıkı sarılmamıza neden olur çoğu zaman.
Tabii sizin gbi güçlü ve hayata karşı dik durmasını bilenler için.
Teşekkür ediyorum yorumunuz için.
Selamlar Sinop'a, anne yüreğinize.
ARKADAŞIM GİT İLERDE YAŞA KARADENİZİN O CENNET GİBİ YEŞİLLİĞİNDE ORMANIN MİS GİBİ OKSİJENİNİ ÇEK CİĞERLERİNE BAYRAM ETSİN,ORGANİK HAVA ORGANİK GIDALARLA BESLEN İMKANIN VARKEN KURTUL MERSİN'DEN,BARİ SEN KURTUL ARKADAŞIM.GÜZELDİ ADETA BEN HAYALDE OLSA KÖYÜNE GİTTİM GELDİM.TEBRİKLER.KALEMİNE ZEVAL GELMESİN.SELAM VE SAYGILAR.
Günay ÖZDEMİR
Ancak şu da bir gerçek değil midir?
Bir gün bile insan hayatında çok uzun bir süredir...
Ya nasip...
Saygıyla selamlar.
Köylümüz, Yurdun Efendisidir diyerek,Ata'mız gereken yüceltmeyi yapmıştı Köylümüze...Özü bozulmayan büyüklerimiz, köylülerimiz,herşeyimiz..Modernleşmek adına,yitirdiğimiz insani değerleri hala görüyoruz onlarda.Bu değerleri koruyanlarımız onlar..Sımsıcak karşılamadan başlayarak,karşılık beklemeden sunmak güzel olanı ,yine o saf Köylülerimizde değil mi?
O değerleri anımsatan yazınızı kutluyorum.Saygılarımla!
Günay ÖZDEMİR
Çok doğru söylüyorsunuz. Köylümüzün saflığı, masımiyeti, doğallığı...
Saygıyla selamlar Mersin'den değerli öğretmenim.
günay 'ım öptüm gözlerinden...Ahhh o köyler ahhh... Teknoloji gelişti insanlık yok oldu. çok şey demek istiyorum aslında ama
kaleminden ve gözlerinden öpüyorum can kardeşim benim.
Günay ÖZDEMİR
Saygım ve sevgim sonsuz.
Hürmetlerimle.
''orda bir köy var uzakta, gitmesekte;gelmesekte o köy bizim köyümüzdür'' köycülüğümüz hatırlatan güzel yazıya tebriklerim çokça..selam ve saygılar..
Günay ÖZDEMİR
Uzak ta olsalar, senede bir iki kez de gidebilsek, "o köyler, bizim köylerimizdir".
Saygıyla selamlar Mersin'den.
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlar.
edebiyat defterinde..... o kadar güzellikler varki.....mesaj çek.... yasakla...yorum yaz....forum aç....blog aç....yaz ...çiz daha neler neler bu sitede yazan arkadaşlar ben inanıyorumki elinden geldiği kadar yazı ve şiirlerine gereken hassasiyeti gösteriyorlar.bazen gözden kaçıyor bazen yöresel kullanılan dilin etkisinden olmalıki kullanılan kelime imla kurallarına tam uymuyor aman kardeşim güm uyarılar ...ikazlar...dozunda değilde böyle olacak.... şöyle olmalı diye ikazdan ziyade ben bu işi anlarım havasında birazda kendi reklamını yapar gibi oluyor....halbuki aynı uyarı özelden olsa yazan kişi hatasını görüp düzeltecek ona teşekkür ederek dönecek....yorum... yazı ve şiirlerde makyaj gibidir süsler. taçlandırır. güzel olan bir yüzün...veya bir görüntünün şeklini ufacık bir negatif ayrıntıyı yüze vurmak sahibini etkiliyor....insan kimyası bu....zarfın görüntüsüyle değilde içinin güzelliğiyle ilgilenmek.....yazana şevk ve heyacan getiriyor....güne düşen bu yazıyı kutluyorum...kalem belli.... sahibinin görüntüsü gibi dik mağrur ve bir beyefendi.....bu gün ziyareti çok olacak diye bu uyarıyı bu sayfaya yazdım...tüm site arkadaşlarıma güzel bir hafta sonu geçirmelerini temenni eder saygılarımı sunuyorum
Günay ÖZDEMİR
Teşekkürler...Saygıyla selamlar.
Günay ÖZDEMİR
Günay ÖZDEMİR
Hoş geldin.
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlar Mersin'den.
ÖNCELİKLE KIYMETLİ HEMŞERİM SİZİ VE YAZINIZI CANİ GÖNÜLDEN KUTLARIM . YAZINIZIN GÜNÜN YAZISI SEÇİLMESİ İNANIN SİZİN KADAR BENİDE ONURLANDIRDI VE GURUR DUYDUM KUTLARIM HEMŞERİMİ.NE GÜZEL ANLATMIŞSSINIZ GÜZELİM KÖYÜNÜZÜ EVET ANLATIĞINIZ GİBİ BİZİM KARADENİZ KARŞILAMALARIMIZ BU ŞEKİLDE OLUYOR MİSAFİRPERVER YÜREKLERİNDEKİ SEVGİYİ DIŞARIYA YANSITAN DOĞASIYLA HAVASIYLA SUYUYLA YALANCI BİR CENNETTİR KÖYÜNÜZ AH BE HEMŞERİM VALLA GÖZLERİMDEN YAŞLAR SÜZÜLÜVERDİ BENDE ÖZLEDİM KÖYÜMÜ TAŞIMI TOPRAĞIMI ANAMI BABAMI BACIMI TÜM KÖYLÜLERİMİ BURADAN KÖYÜMÜZE HASRETLE SELAM GÖNDERİYORUM.SİZİNDE YÜREĞİNİZE SAĞLIK YÜREK SESİNİZ HİÇBİR ZAMAN KESİLMESİN SAYGIM VE SELAMLARIMLA HAYIRLI GECELER DİLİYORUM ALLAHA EMANET OLUN
Günay ÖZDEMİR
Sevgiyle selamlar.
Yazımı "Günün Yazısı" olmaya lâyık bulan çok kıymetli şair ve yazar dostlar ile seçki kuruluna gönülden teşekkür ederim.
Yazı yazma sorumluluğumuzun bilincinde ve farkındayım. Okunulan ve beğenilen yazılar, bu sorumluluğumuzu daha da anlamlı ve önemli kılıyor.
Yapıcı eleştirilerin daha yararlı olduğunu özellikle belirtmek isterim. İnsanoğlundan geriye sadece yazılan ve çizilenlerin kaldığını unutmazsak eğer; "Edebiyat Defteri" nin bu amaca yaptığı katkı ve hizmetin önemi daha iyi anlaşılır kanaatindeyim.
Bizlere bu olanağı sağlayan sitemizin kurucu ve yöneticileri ile, yorum ve katkılarıyla değer katan tüm şair yazar dostlara bir kez daha en kalbi teşekkürlerimi sunar, saygı ve sevgiyle selamlarım.
Mersin'den;
turunç kokulu bir geceden,
herkese merhaba.
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlar Mersin'den.
Güne düşen yazıyı ve yazarını kutuyorum.Gün içinde sitemize fazla giremediğim için yazınızı şimdi okudum.
Çok güzel anlatımla,gerçek hayatlar daha okunası oluyor,tebrikler,saygılarımla.
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlar.
Kutlarım efendim, güne düşen yazınızı. Demekki köyü özleyen tek biz değilmişiz.
sevgiler...
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlar.
Günay Bey, herkesin köyü kendine güzelmiş ama, karadeniz bir başka güzel oluyor yani...
Tacettin beye katılıyorum. Keşki imkanımız olsa da oraları biz de görsek. Hele anlattığınız köpeklere bayıldım. Köpekleri çok severim...
Güzel bir yazı. Akıcı bir anlatım. Kutlarım.. sevgilerimle...
Günay ÖZDEMİR
Köpekleri ben de çok seviyorum. Çocuklarım da eve alalım diyorlar ancak apartman dairesinde yaşadığımız için maalesef alamıyoruz. Hevesimizi köye saklıyoruz.
Saygıyla selamlar Mersin'den.
Günay Bey,
Benim de köyüm ve köylüm üzerine yazılarım var bu blogda. Bizim Orta Anadolu köyleri Karadeniz köylerine benzemese de beni, köyümün bozkır köyü oluşundan çok kültürü, yaşamı ilgilendirmiştir. İçimde bir özlemdir hep çocukluğumdaki köyüm. Yazınızı ilgiyle okudum. Türkçe yazım kurallarının pek uygulanmadığı bu blogdaki yazıların aksine bu konuda dikkatli oluşunuz beni çok sevindirdi.
Anlatımınızın akıcılığı yanında, yazım kurallarına da uymanız, dilimize saygının göstergesidir.
Saygılarımla.
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlar Mersin'den.
sevgili günay ......anam umreden gelsin...... farizası olan hacı olsun...... davet etmesende geleceğim.... o sade senin anan değil benimde anam ellerini saygıyla öpeceğim.... oraları sakın satma gardaş...... parayı ne yapacaksın..... oraya yerleş...ahir ömürde huzur bul rahat et yaaaaaaaaa çok hoş bir yer.....yazın harika..... canım benim
Günay ÖZDEMİR
Dostlara davet gerekmez. Her daim baştacısın.
Bu güzel yerler satmayı hiç bir zaman düşünmediğim gibi nasıl daha yaşanılabilir hale gelir onun hesabını yapıyorum. Şimdilik köyüme çok uzak olsam da.
Çok teşekkür ederim Komutanım. Saygıyla selamlar Mersin'den.
İç çekerek, özlemle bakarken apartman dairelerinde, şehirlerde yaşayanlara, köylüler, gecekondularda oturanlar ; aslında özenen aprtmanlarda hapsolanlardır köy yaşamının değerini en iyi anlayanlar.
Köy yaşamının sadeliği, güzelliği çok güzel anlatılmış yazıda. İnsanın bavulunu hazırlayıp yola çıkası geliyor, köye doğru.
Günay ÖZDEMİR
Sevgili Fikret Hocam. Kapımız her daim açıktır dostlara.
Bavulunuzu alıp istediğiniz zaman gelebilirsiniz.
Başımla gözüm üstüne.
Saygıyla selamlar.