- 1009 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
EZAN SESİ
İşitmek kişilerin en doğal hakkıdır her zaman. İşitmenin önemini ancak idrak edip düşünebilenler anlayabilirler.
Tabiatta mevcut olan seslerden her bir sesin, başka diyarlara taşındığını hiç düşündünüz mü? Evrende var olan bütün seslerin, yok olmayıp varlıklarının devam ettiğini düşünmemiz gerekir. Teknolojik araçların gelişmesi, var olan seslerin tabiatta kaybolmadıklarının bir kanıtı olarak karşımıza çıkar. Kıyamet gününde, bütün seslerin hiçbir eksiklik ve fazlalık olmaksızın karşımıza çıkacağını artık anlamımız gerekir. Ahirette hesaplarımızın verilmesinde, seslerimiz önemli rol oynayacaktır.
Yaptığımız bütün fiiliyatlar, ahirette karşımıza bir bir çıkacaktır. O gün, bütün azalarımız yaptıklarımıza karşı şahitlik edecektir. Dünyada yaptığımız eylemler; iyi ve kötü olarak adlandırılabilir. Bizim yaptığımız güzel amellerimizi kabul edip; kötü amellerimizi kabul etmeme gibi bir tercihimiz ahirette olmayacaktır. O gün, bütün organlarımız, yaptığımız iyi ve kötü ameller konusunda şahitlik edecektir bizlere.
Konuşmayan, duymayan insanların mahzunluk içinde oldukları bir gerçektir. Onların gözlerinin içi gülümser, yüz hatları duyar ve konuşur. Bizim gibi kalpleri de daima sever. Birbirini seven iki insanın, birbiriyle konuşamayıp da birbirlerini uzaktan ölesiye sevmeleri gibi.
Bizi yaratan yüce Allah, kâfirler ve münafıklar hakkında şöyle der: “Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.” (A’raf, 179.) İşin garip tarafı da, duyan birinin duymaması, gören birinin görmemesi, kalbi olan birinin hissetmemesidir. Haktan ve hakikatten uzak olanlarda bu sıfatlar bulunur. Hakkı tanımanın başında, tefekkür gelmektedir.
Gördüğünü ve işittiğini düşünememe eylemini ancak imandan uzak kimseler yapabilir. Yüce Allah’ın yarattığı göz dışında bir göz yapmaya çalışsanız; acaba bu göz, yüce yaratıcının yarattığı özellikleri taşıyabilir mi? Bütün bu özellikleri vücudunuzun diğer organları için de düşünün. İnsanların robotlar yaptığını görürsünüz, ancak bu robotlar gerçek bir insanın özelliğinin milyonda birini bile gerçekleştiremez.
Yüce Allah, her insana değişik güzellikler vermiştir. Bu özellikleri sebebiyle birbirinden daha üst seviyede olurlar. Kimine ses, kimine el becerisi, kimine hafıza gücü gibi üstün özellikler verilerek, insanlar birbirlerinden farklı kılınmıştır. Bu üstünlüklerin bazı insanlarda var olduğunu inkâr edemezsiniz. Güzel sesli olmak ya da o sesi iyi kullanabilmek, kişi için başka bir özveridir. Kuş sesi, su sesi, insan sesi, rüzgâr sesi; saz, darbuka, keman, kemençe, kaval, flüt, davul, düdük vb. seslerin farklılığını ve zenginliğini düşünün…
Ortaçağda insanlar, su sesini bir tedavi aracı olarak kullanmışlardır. Günümüzde de bu metodu uygulayanlar vardır. Psikolojik rahatsızlığı olanlar, ya bir akarsuyun yanına gider; ya da deniz, göl kenarına gider ve burada kendini dinlendirir. Su aktıkça ve akarken yankılandıkça insan rahatlar.
Günün en sakin zamanları, gece yarısından sonra güneş doğana kadar ki vakittir. Ses, bu zaman zarfında çok uzaklara kadar duyulur ve yayılır. Çünkü o zaman her yerde sessizlik hâkimdir. Bu vakitte, sesi üflediğiniz zaman, peşinden yetişemezsiniz.
Müslüman bir ülkedeyseniz ve oturduğunuz şehrin nüfusu da, yüz binden fazlaysa, lütfen her sabah erkenden uyanın ve güneş doğana kadar uyumayın. Etrafı izleyin ve tefekkür edin. Kuşların rızıklarını aramak için, erkenden uçuştuklarını seyredin ve minarelerden yükselen ezan seslerinin işitin. İstiklal marşı şairimizin şu mısraları, bunları bizlere iyi hatırlatmaktadır:
“Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”
Bu şiirdeki mısraların anlamları çok derindir. Ezanı anlayabilmek de öyledir. Sabah ezanı, saba makamıyla okunur. Sabah okunan ezan sesleri, ruhunuzu öyle bir okşar ki mest olursunuz. Ezanın biri biter, diğeri başlar. O biter, başka biri başlar. Bu ezanların okunma süreleri, yaklaşık olarak yarım saat devam eder. Bu yarım saatte kaybolup gidersiniz ilahi âlemde...
Hep tefekkür edenler, ezanları duyup anlayabilirler. Ezan sesleri minarelerden yükselerek öyle yankılanır ki; bir füzenin uzaya fırlatılmasından daha hızlı, daha cesur ve daha atak olarak yayılır. Dünyanın dört bir yanından, bu hakikat ışığı uzaya yayılarak bütün dünyayı nurlandırır. Bu ezan okuma olayı, günde beş defa devam eder. Ezanların manevi atmosferinin faydalarını, varın siz düşünün. İşte ezana karşı çıkanların arkasında, bu hakikate karşı çıkmaktan başka bir şey yoktur. Hakka ve hakikate karşı çıkmak, onların yaşam gayeleridir.
Yüce Allah’ın varlığı, yaratıcılığı ve en büyüklüğü haykırılır minarelerden. Allah’ın varlığından korkanlar, ancak buna karşı çıkabilirler. Arkasından şahadet sözleri yükselir semalara. Bütün insanların, namaza ve kurtuluşa gelmeleri haykırılır. Namazın uykudan daha hayırlı olduğu kulaklarda yankılanır. Allah’ın yüceliği tekrar edilerek; Ezanı Muhammedi, dünyanın en sarsılmaz sözü tevhitle sonlandırılır. Ancak bu ezanları anlayabilmek için, insanda imanlı bir kalp olması gerekir. İmanı olmayanlar, kulakları olsa da, ezanlar milyon kere okunsa da duymazlar, duyamazlar…
İnanmayan için ezan bir anlam ifade etmez. Bu ezan sesleri, onlar için o kadar kötüdür ki, hemen susturulması gereken bir sestir. Kendilerinin ezan seslerinden rahatsız olduklarını, her an dile getirenler. Kendileri başkalarını rahatsız ederken, kıllarını bile kıpırdatmazlar.
Bütün ön yargılardan uzak olarak, lütfen ezanı bir kerecik olsun dinleyin. O zaman, kendinizde meydana gelecek değişikliği gözlemleyin hissedeceksiniz ruhunuzda…
17.08.1998
İstanbul
YORUMLAR
İDRİS ÇETİN
Selam ve Saygılar...
İDRİS ÇETİN
Güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum
Müslüman bir ülkenin,en önemli değerlerinden biridir ezan.Hür olduğumuzun,imanın,islamın,huzur içinde ibadet edebilmenin
simgesidir.Kaleminize sağlık,ibretle okunacak bir yazı,saygılar.
İDRİS ÇETİN
Selam ve Saygılar...