- 3905 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
MARTI
Martı; uçan, et ve otla gıdalanan; yumurtayla çoğalan sevimli bir kuş çeşididir. Martıları genellikle deniz kenarında görürüz. Bu hayvan adeta denizle özdeşleşmiştir. Martılar, denizde zıplayarak balıklara öyle süzülürler ki görülmeğe değer. Avlarını anında yakalayıverirler. Kulakları dinlendiren hoş ve güzel sesleri vardır.
Sabahları namaza uyandığımda bir müddet balkonda otururum. Rüzgâr, ruhumu okşayarak hafifçe eser. Güneş doğarken, ısı soğukluğunun doruk noktasındadır. Bulut kümelerinin hızla kaçıştıklarını görürüm. Bembeyaz kar gibi bulutlar, insanlara barış ve sevgi türküsü söyleyerek giderler. Bolu Beyine selam yollarım kaçan bulutlarla. Bulutlar yeryüzünde ne kadar beyazsa, yerdeki insanların kalpleri de o kadar kararmıştır. Yeryüzünde cinayetler, zinalar, hırsızlıklar başını almış gidiyor.
Ağustos akşamlarının sıcak havalarının en önemli konuğu sivrisineklerdir. İnsanları en derin uykularında rahatsız eden, sivrisinek ve pirelerdir. Onlar benim kanımı çok severler ve içtikçe içerler. Sarhoş bile olduklarını görürüm. Geceleri bunlar uykularınızı çok bölmüştür. Zaten en çok tefekkür ettiğim zamanlar, derin uykumun bölünüp de, kendimle baş başa kaldığım zamanlardır.
Kendi kendime sorular sorarım. Sorular beni açtıkça açar ve hakikatin eşiğine getirir, bırakır. Ben, yine düşünmeye başlarım. İnsanların her birinin anlaşılması zor birer âlem oldukları düşüncesine varırım. Bütün canlıların tefekkür dünyalarında yüzdüklerini görürüm. Yıllarca kendimi anlamaya çalışıyorum. Kendimi anlamaya çalışmam, belki de ölünceye kadar sürecektir tefekkür dünyamda. Kendilerini anlamakta güçlük çeken insanların, başkaları için saniyelik karar vermelerinin sakıncalarını bir düşünün. Ben, başkalarını yargılarken kendi yapıp ettiklerimle mi yargılamak zorundayım, yoksa başkalarının yaptıklarına göre mi? İnsanlar ilkönce kendi yaptıklarından yola çıkarak karşılarındaki insanları anlamaya çalışırlar. Buna öznelden nesnele varım ya da tikelden tümele varım da denebilir.
Siz, günün birinde çok iyi bir haber aldınız, sevinçten uçuyorsunuz. Siz, sevinçten uçarken yanınızdakiler sizinle aynı duyguları paylaşmıyor olabilirler. Siz, kendi durumunuza bakarak, onların da sevinmelerini istiyorsunuz ancak bunu başaramıyorsunuz. Bu yüzden bütün canlıların kendi bünyelerinde birer dünya olduklarını unutmayın. Sizin dünyanızda var olan bir sevinç, başkalarının dünyalarında üzüntü olabilir…
Martı da kendi başına bir dünya olan hayvanlardan biridir. Bu hayvanları tam olarak anlamayız ama anladıklarımızı anlatabiliriz. Sabahları erken uyandığımdan bahsetmiştim. Martıları, sabah ezanından sonra, göçmen kuşları gibi güneyden kuzeye gittiklerini görürüm. Binlerce martı kanatlarını çırparak ve her biri değişik sesler çıkararak uçarlar. Ardı arkası kesilmeyen serüven yarım saat devam eder.
Siz hiç çöp yığınlarının yanından geçtiniz mi? Evinizde poşetliğiniz çöpleri götürüp attığınız ve daha sonra da bu çöplerin, çöp yığınlarına ulaştığı yerden bahsediyorum. Evet, martılar da çöp yığınlarını çok severler. Rızıklarını orada ararlar, yüce yaratıcıyı şükrederek. Martılar, sizin ezile büzüle yemekten kaçındığınız ekmek kırıntılarıyla karınlarını güzelce doyururlar. Verilenlere asla dudak büzmezler ve kibirlenmezler. Verilen ne ise ona şükrederek kanaatkârlık örneği gösterirler. Kimi aileler, yemek için ekmek bulamazken; bazı ailelerin yemek artıkları binlerce aileyi doyurur da artar bile. Ekmek israfı ve yemek artıkları olmasa da, martılar rızıklarını bulacaklardı. Anacak bu kadar israf varken, martılar için başka bir rızık aramanın da ne anlamı olabilirdi…
Martılar, kediler, köpekler ve fareler yemek artıklarını yiyip de etkisiz hale getirmeselerdi, acaba bunun ne gibi bir sonucu olabilirdi hiç düşündünüz mü? Ancak biz; yeriz, içeriz ve arta kalanları da fırlatıp çöpe atarız. Çöpleri, çöplere bile düzensiz atarız.
Martılar üzerine, bilim adamları gibi bir araştırma yapmış biri değilim. Benimkisi yaşayıp gördüklerimi dile getirmekten başka bir şey değildir.
Askerlik günlerimi hatırlıyorum da, haftada bir veya iki gün tavuk eti yerdik. Tavuklar, o kadar küçüktü ki; tavukların çoğu da önümüze iyice pişmemiş olarak gelirdi. Tavukların etlerini, tutardık çekerdik çekerdik zor koparırdık. “Bu et, ne kadar da sert tıpkı martı eti gibi” derdik.
Aşktan sevgiden söz edenlerse martıyı anmadan edemezler, sanki martılar aşka yapışıktır. Şairlerin şiirlerini, martılar hep süslemiştir. Martılar, mutluluk ve mutluluğa koşan sevgilileri hep canlandırır. Sevgililer için ayrılmaz bir parçadır. Martılar, edebiyata girmiştir; şiir, hikâye, deneme ve romanda sıkça karşımıza çıkar. Sevebilmek için, martı gibi temiz ruhlu ve iyi niyetli olmanın şart olduğuna inanılır. Suya yakın olan her şey, iyi güzel ve temizdir. Martılar da sudan ayrılmaz bir parçadır.
Nerde deniz görsem, karşıma martılar çıkar,
Bütün seven sevgilileri alıp, karşısına diker.
16.08.1998
İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.