- 761 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Labirent Çıkmazı (2. Bölüm)
Bölüm 2
Tanrı’nın Sınavları.
Bekleyişimiz adeta sabır denen olguyu anlamamıza neden oluyordu, öyleki kimin ne olaca belli değildi, bu belirsizlik dayanılmazdı, hangimize ne olacağını bilemiyorduk ve işin en kötü tarafı hala yaşadıklarımıza inanmakta tereddüt ediyorduk, bu anı yaşamak için ne hata yapmış olabilirdik? Ciddi manada içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıyaydık, çekileceğimizi öğrendiğimiz sınav bizi ürpertiyordu, ne ile karşılaşacaktık, ne gibi şeylerle karşı karşıya bırakılacaktık? Zaman ilerledikçe oturduğumuz koltuklar adeta çiviliymiş gibi rahatsızlık veriyordu. Zaman sanki hareketsizce yanan bir mum ışığına benziyordu, bekleyişimiz uzadıkça o mum alevi titreyecek gibide görünmüyordu, zaman kavramını yitirmek gibi bir şeydi bu.
Bu haldeyken olup biteni tekrar gözden geçirmeye ve bir çıkış noktası bulmak için düşünmeye başladım. Öncelikle hiç birimiz bu yüksekçe tavanı olan ve görkemli bir tiyatroyu andıran bu odaya nasıl getirilmiştik bilmiyorduk, zihnimi ne kadar zorlarsam zorlayayım asla bu konuda bir şey hatırlayamıyordum. Aklımda düşündüğüm diğer şeylerden biride yaşlı adamın boynunda asılı duran bu anahtarların nasıl dağıtılacağıydı, bu anahtarlar hangi sınavlara tabi olduktan sonra verilecekti bir türlü akıl sır erdiremiyordum, sonuçta bir odanın içinde kilitliydik burada bize ne tür bir sınav yapılabilirdi bilmiyorum. Bu odada duran her şey aklımı karıştırıyordu çıkış bulmak için düşündüğüm her şey beni çıkışı olmayan bir labirentin içine itiyordu, odada bulunan her şey dört rakamıyla mutlaka ilgiliydi odada bende dahil olmak üzere dört kişi vardı ve odanın duvarlarında dört tablo vardı, perdeyle kaplı olan duvar birini gizliyordu, ve o tablo daha görkemliydi.
Yine aramızda sorularla dolu, bunalımlı, sinir bozucu konuşmalar geçmeye başladı, herhangi bir mantık bulamıyorduk, hangi soruyu sorsak mutlaka bir tarafı muallakta kalıyordu. Bekleyişimiz sürerken adının Liva olduğunu öğrendiğim güzel ve bakımlı kadın, o ana kadar sorulan en gizemli sorusunu sordu; ‘Hangi günah için buradayız düşünüyor musunuz? Ya da hangi iyiliğin karşılığı için buradayız? Bilmiyorsunuz, bilmiyoruz.’ İşin gerçeği kimse bu hakikati düşünmek dahi istemiyordu çünkü, eğer yaşadıklarımız gerçekse ve yaşlı adamın söyledikleri doğruysa birimiz mutlaka Cehenneme gidecektik, birimiz hiç varolmamış olacak, birimiz ise Cennete gidecek ve birimiz ise tüm bu anları hiç yaşamamışçasına tekrar yaşantısına kaldığı yerden devam edecekti. Cehenneme kimin gideceği konusunu düşünmek, hepimizin hatalarının ve bir günahın sahibi olduğunu bilmek zaten bitkin düşmüş zihnimizi iyice durgun bir hala getiriyordu.
Biz bu karmaşık, sorularla ve gizemle dolu labirentin içinden çıkmak için uğraşırken, sağımdaki taraftan yine ayak sesleri duyulmaya başladı bu ayak sesleri adeta tüylerimizi diken diken etmişti, hepimiz az sonra neler yaşanacağını hem sabırsızlıkla hemde büyük bir korkuyla bekliyorduk, yaşlı adamın adımları yine önce uzaktan hafif hafif duyuldu daha sonra bu adımlar adeta kafamızın içine çakılırcasına yoğunlaşmaya başladı, derken yaşlı adam göründü bize doğru yaklaştıkça hepimiz ister istemez ayağı kalktık, artık düşünceler beynimizde takılı kalmıştı, adeta nefesimizi tutarak yaşlı adamın söyleyeceklerini dinlemek istiyorduk.
Yaşlı adam yüzlerimizdeki ifadeleri anlamak ister gibi yine o hafif gülümseyen tavrıyla bize bakıyordu. ‘ Ben Tanrı’nın izniyle buradayım. Sizleri kaçınılmaz olan sınavlarınıza tabi tutmak için buradayım. Bu sınavlar ki en mutlak adaletle yapılacak ve bu sınavlarda hepiniz ikilemlerle baş başa bırakılacaksınız ve bir tercih yapacaksınız. Bu ikilemlerin hiç birini tercih etmemekte sizin tercihiniz, hiçbir baskı altında kalmadan istediğinizi yapabilirsiniz. İkilemler karşısında vereceğiniz her karar size mutlak bir sonuç verecektir; bu sonuçların iyi ya da kötü olması samimi davranmanıza ve Yaratıcının yarattığı en güzel duygulardan biri olan ‘sevgi’ olgusunu nasıl kullanacağınıza bağlıdır ve o Tanrı ki sonsuz merhamet sahidir.’
Ne dememiz gerektiğini bilmeden öylece yapılan konuşmayı dinliyorduk adeta bir rüyanın ortasındaymışız gibi bazen görüntüler belirsizleşiyor bazen alabildiğine canlanıyordu. Odanın loş ışıklı hali, uzaklarda kaybolan bir deniz feneri gibi kayboluyor daha sonra aniden beliren bir yıldırım gibi bizi muazzam bir aydınlığın ortasına bırakıyordu. Sanırım sınavlarımızla nasıl muhatap olacağımızıda anlıyordum. İçinde bulunduğumuz oda adeta küçülüyordu ve her birimizin bakışları ağırlaşmaya başlıyordu. O an sadece bir göz kırpışımız için bile sanki saatlerce bekliyormuşuz gibi hissediyorduk oda iyice küçülüyor madde ve zaman gittikçe yavaşlıyordu…
Deli gibi koşuyordum, tüm gücümle, içimdeki bütün duyguları şaha kaldırmışçasına, az sonra yanmakta olan evime vardım hiç düşünmeden alev alev olan evin içersine daldım oğlum nerde diyordum bağırıyordum. Çabucak yanmakta olan merdivenlerde çıktım, ayakkabılarımı eriten sıcaklığı hissediyordum. Derimi yalayan alevler canımı yakıyordu, soluduğum her nefes ciğerlerimi haşlıyordu ama ben aldırış etmeden oğlumu arıyordum, yatak odasına yöneldim kapıya tüm gücümle tekme attım ve odaya girdim, oğlum yatağında her şeyden habersiz uyuyordu, şansım varki yangın burayı henüz sarmamıştı, çabucak odadan çıkmama gerekiyordu, ne yapacağımı şaşırdım bulunduğum odanın penceresine yöneldim yere nerdeyse 7 metre yüksekteydim ve kucağımla atlamam ikimizide öldürebilirdi, yapmam gereken bir tek şey geldiğim gibi çıkmaktı, oğlumun üzerini iyice sardım tüm gücümle koşmaya başladım, tüm bunları yaparken oğlumu kurtarmam için içimden dua ediyordum oğlumun yaşaması için mutlaka bu evden canlı çıkmalıydım, geldiğim gibi merdivenlerden inerken karım aklıma geldi o hiç aklıma gelmemişti, çabucak dışarıya atmalıydım kendimi, oğlumun durumuda iyi değildi soluduğu duman yüzünden ölebilirdi. Tüm bu karmaşa içersinde dışarı çıktım. Artık tercih yapmamın zamanı gelmişti, ya oğlumu alıp hastaneye gidecektim ya da içerde olduğunu bildiğim karımı kurtarmak için tekrar yangının içine koşacaktım. Bir tarafta oğlumun, hayattaki en kutsal varlığımın hayatı diğer tarafta sevdiğim kadının hayatı, uğruna yıllarımı verdiğim karımın hayatı. Tercihi yapmak kalbimi kendi ellerimle çıkarmak kadar acı vericiydi ve ruhum öylesine hınç doluyduki o an önüme ordu çıksa üzerine yürürdüm, yoluma dağlar koysalar koşar çıkardım. Bir tercih yapmam gerekiyordu çabucak ve bende yaptım, oğlumu hastaneye yetiştirdim. Karımı kendi ellerimle öldürmüş gibi hissettim her anımda, hala etkisindeyim, hala hınç doluyum.
Ben tüm bunları anlatırken diğerleri beni dinliyordu, özellikle uzun saçlı adam gözlerini bana dikmiş bakıyordu, hepimiz sınavlarımızla baş başa kalmıştık, yaşlı adamın bizi sınavlarımızla baş başa bırakmadan önce söyledikleri aklıma geldi; ‘ve o Tanrı ki sonsuz merhamet sahibidir.’
Ben kendi başımdan geçenleri anlattıktan sonra uzun saçlı adamdan başından geçen sınavı anlatmasını istedim. Daha sonra herkes başından geçen sınavı anlatacaktı Liva ve adını yeni öğrendiğim Aktan yani takım elbiseli ve bakımlı adam anlatacaktı yaşadıklarını.
Uzun saçlı adam direk başından geçenleri anlatmaya koyuldu ve ;
Adım Tunca, ben yaşlı adamın söylediklerini dinlemeye başlamıştım ki kendimi büyülenmiş gibi hissetmeye başladım, oda adeta küçülüyordu zaman öyle donuklaştıki bir an bana yıllar gibi gelmeye başladı tam o anda kendimi…
Devamı gelecek…
YORUMLAR
Umarım yazının tamamını okuyabilir okuyucular. Ben 'Labirent çıkmazı' yazısını 4 bölüm olarak yazmayı tasarlıyorum, herkesin zaman ayırıp okuyabileceği bir yazı, sonuna kadar sürükleyici ve sonuna kadar gizem dolu olacak. Hiç kimse bu yazı üzerine şöyle olur ya da bu yazının sonu şöyle biter diyemeyecek, basit bir karmaşada vermeyi düşünüyorum her şeyi.
Okurun zaman ayırıp anlaması gereken bir yazı, her şeyi yerli yerine oturttuktan sonra yazının değeri anlaşılır.
Labiret çıkmazı...Tam ismiyle bütünleşmiş bir yazı...Benim de okurken kanım dondu diyebilirim...Bazen hayatı rast gele yaşıyoruz.Günahı sevabı bilmeden.Cennet ve cehannemi düşünmeden...Ama "sûr"a üflenip,bedenlerimiz dirilince...O anı yaşadım okurken,ürperdim...
Karısı ve oğlu arasında seçim yapmak...Acaba herkes evladını mı seçer?
Yazıyı tam terinde kesmişsiniz...Tunca nasıl bir sınavdan geçirilmiş merak ediyorum...
Kaleminize sağlık.Sevgi ve saygı ile