- 8940 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Türkçe Sözcük Kökleri Üzerine Dilbilimsel Bakış
“Kökenbilim” (etimoloji) üzerine yapılan çalışmalara bakıldığı zaman hem verilen yapıtların niceliği hem de niteliği insanı üzmeye yetiyor. Bilimsellikle uzaktan yakından ilgisi olmayan pek çok bilgi içeren bu tür yapıtların, bu yolda çalışmak isteyen dil sevdalılarına yol göstermek yerine, onları yanıltmakta ve onların çalışma isteklerini azaltmaktadır. Çünkü bu yapıtlardaki açıklamalar, bilimsel görüşlerin yanında inandırıcılıktan uzak bilgiler de içermektedir. Bu yönden, araştırmacı insanların güvenini kazanamayan bir yapıtın yol göstericiliği, her zaman tartışmaya açıktır.
Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü (İsmet Zeki Eyuboğlu- Sosyal Yayınlar, İkinci Basım, Şubat 1991, İstanbul) bu yönden dikkate değer bir yapıttır. Bir gün öğrencilerime “yansıma sözcükler”le ilgili bilgi verirken “parlamak” sözcüğünün ışık yansımasından türediğini belirttiğimde bu görüşüme karşı çıktıklarını gördüm. Onlara verilen bilgilere göre yansıma sözcükler, yalnızca “ses yansıması”ndan oluşturulurdu. Bu yanlışı düzeltmek ve kendi görüşümü desteklemek için birçok kaynağı taradım. Pek çok bilimsel yapıt beni destekliyordu. Fakat etimoloji sözlüğünün bu konuda daha açık bir bilgi vereceğini düşünüp “Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü”ne başvurunca bir hayal kırıklığı yaşadım. “Parlak” sözcüğüyle ilgili bilgi, sözlükte şöyle yer alıyordu:”PAR (doğal sese öykünme)dan –lak ekiyle parlak (parlayan, ışık saçan, aydınlanan).”
Bu açıklamada ne var diyeceksiniz? Dikkat edilirse burada iki önemli yanlış var: 1) Işık kavramının sesle ilişkisi olamaz. “Işık”, ses çıkarmaz, böyle bir anlam ilişkisi kurmak mantıksızdır. 2) “Par” köküne gelen ek “-lak” değildir. Çünkü iki ek vardır sözü edilen bu bölümde:-la, -k. Yani sözcüğün etimolojik ayrılışı şöyle olmalıdır: par-la-k.
Bu kez merak edip “başarmak” maddesine bakıyorsunuz. Aynı hüzün içinize oturuyor: “Baş-a-r-mak” diyerek kökünü doğru gösteriyor, buna gelen yapım eki de addan eylem türeten –ar eki oluyor; fakat benzer örnekler verilirken yanlışlar başlıyor:” çık-ar, yak-ar…” örnekleri benzer örnek değildir. Neden? Çünkü bunlara getirilen –ar eki, eylemden eylem türetmektedir. İşte güvensizliklerin başlangıç noktası budur bu tür yapıtlarda. Gezimize devam edelim yapıtta daha neler var bakalım: “Eleştirmen”sözcüğünün etimolojisi “el-e-ş-tir-men” diye veriliyor ve kök doğru gösteriliyor. Fakat benzer türetme örnekleri verilirken yalnızca ses benzerliği taşıyan ve konuyu ilgilendirmeyen sözcük ve türetme örnekleri görülmektedir:”küçümen,delişmen…”
Bir başka örnek daha: “sıcak” sözcüğüne bakıyorsunuz, kök doğru düşünülmüş ve “ısı” köküne “-cak” ekiyle türetildiği belirtilmiş. Bu çok doğru bir yaklaşım. Ne var ki benzer yoldan türetilen sözcük örnekleri verilirken inanılmaz hatalar yapılıyor yine ve: ”al-acak, sal-acak…” örnekleri verilmektedir. Oysa maddeye konu olan sözcüğün kökü bir “ad” ve aldığı yapım eki addan ad türetmekteyken, alt örnekteki “alacak” sözcüğünün kökü fiildir ve aldığı ek de “ –acak, ecek”tir.
ÖSS ve OKS hazırlık kaynaklarına bakıldığında da bu tür kaynakların esas alınması sonucu, bilimsellikten uzak görüşlerin ve dikkat dağınıklıklarının etkili olduğu görülmektedir. Böylesi tutumlar, doğal olarak pek çok yanlışı da genç kuşakların beynine taşımakta, yanlış bilgilerin yayılmasına neden olmaktadır. Bu da eğitimde bilgisizliği gidermeye çalışan gerçek öğretmenlerin karşılaştığı öğretme zorluğunu iki katına çıkarmaktadır. Çünkü bu kez öğretmenler, bir yandan müfredat bilgilerini öğrenciye kavratmaya çalışırken bir yandan da bu yaygın yanlışları düzeltmekle uğraşmaktadır.
ÖSS ve OKS yayınlarının hiçbir bilimsel denetim mekanizmasından geçmeden yayımlanmasının doğurduğu bu ciddi sakıncaları MEB, on yıllardır seyretmek durumunda kalmıştır. Oysa bilimselliği tartışmaya açık bu tür yayınların on yıllardır yaydığı zehir, bilimselliği gölgeleyecek kadar tehlikeli boyutlara ulaşmıştır ve bunun mutlaka önlenmesi gerekmektedir.
Bu türden birçok yayında “savaş”, “sıcak”, ”başarmak”, “başak”, “başka”, “yatkın” sözcüklerinin etimolojisi incelenirken bunların “KÖK” olarak adlandırıldığı ve yapıca birer “basit sözcük” sayıldığını görmekteyiz. Oysa bunların hepsi de birer “türemiş sözcük”tür. Hadi bakalım buyrun, bu gerçeği anlatabilirseniz anlatın genç kuşaklara.
Sözcüklerin çok anlamlılığı üzerinde bütün dilbilgisi kaynakları durur. İlköğretimin birinci kademesinden başlanarak bu gerçekler öğrenciye anlatılır. Sözcüklerin “temel anlam”, “yan anlam”, “mecaz anlam” özellikleri ezberletilir. Fakat sözcüklerin bu anlamsal özelliklerini uygulamaya gelince öğretmen de teklemeye başlar. Bir konudan başka bir konuya geçtiğinde bilgi transferini öğretmen, genellikle es geçer. Şimdi aynı kökten türemiş olabileceği düşünülen şu sözcüklerin köklerini düşünelim:
1- yatak, yatık, yatalak, yatılı, yatırımcılık, yatkınlık…
2- başlık, başkan, başak, başkalaşım, başka, başkalaşmak, başarısızlık, başat, başlangıç…
3- sürü, sürgü, sürgün, süre, süreklilik, sürme, sürücü, sürünmek, sürüm…
4- öncü, önder,önlem, öneri, önermek, önemsemek,önemli, önlük,öncelik…
Bu örnekler incelendiğinde 1. maddedekilerin hepsinin “yat-”, 2. maddedekilerin “baş”, 3. maddedekilerin “sür-“, 4. maddedekilerin de “ön” kökünden türediği anlaşılacaktır. Bunu kavramak için, sözcüklerin anlamsal özelliklerini kavramış olmak gerektiği kendiliğinden anlaşılır.
,
Nuri SAĞALTICI
Yazar Eposta : nurisagaltici@
YORUMLAR
Aynı sıkıntıyı yıllarca ben de yaşadım.Sizin de sözünü ettiğiniz gibi bu alanda güvenilir kaynak bulmak zor.
Bazı kaynaklar -ma olumsuzluk ekini yapım eki bazı kaynaklar ise çekim eki olarak gösteriyor.
Güzel konu seçmişsiniz teşekkür ederim.
saygılar
nurisagaltici
Öncelikle konuya gösterdiğiniz duyarlılık için teşekkür ederim. Piyasada dilbilim ve dilbilgisiyle ilgili, hatta her konuda, o kadar çok bilgi kirliliği var ki... Halk arasındaki yaygın deyimiyle söyleyelim: "Ağzı olan konuşuyor." Durum bu maalesef. Dilciler susarsa, TDK yetersiz ve sessiz olursa olacağı budur. MEB de bu konuda yeterli adımlar atmazsa... Durum ortada. Saygılarımla....