- 722 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şiirde Bileşik Kaplar Yasası ya da Neden İmgeci Toplumcu Şiir
Şiirde Bileşik Kaplar Yasası
ya da
Neden İmgeci Toplumcu Şiir
Fizikteki hacimsel değerler için geçerli olan bileşik kaplar yasası, alansal olarak Şiir için de geçerlidir. Kabaca bir açımlamayla, şiir coğrafyasında baskın olan bir anlayış kan kaybettikçe, ondan boşalan her santimetrekare, başka anlayışlar tarafından doldurulur.
Fetret dönemini çoktan geride bırakıp gerileme dönemini yaşamakta olan toplumcu-gerçekçi şiir’den boşalan alan ise başka ve/ama yoz anlayışlar tarafından doldurulmuş ve bugün bu şiir anlayışları en azgın dönemini yaşamaktadır. Bugün Şiir, kan revan okunmaktadır...
Önce, bu yoz anlayışları irdeleyelim... Bunları, kabaca iki temel kola ayırabiliriz ( her ne kadar aralarında geçişkenlik olsa da) : "Kuş dili" ile yazılan küçük burjuva şiiri ve Hilmi Yavuzcu şiir ( şeyh ve müridlerinin şiiri).Bu ikisinin temel ortak paydası, emperyalist kapitalizmin sanattaki izdüşümü olan post-modernizmin ( koyun postundaki sırtlan ) maşalığını yapmalarıdır.Her ikisi de "allah, tanrı, melek, dua, çöl, muska" gibi gerici-mistik izleklerle tıka basa doludur.
"Kuşdili" ile yazılan küçük burjuva şiirleri(!), metnin sadece kendisini imlediği bir yapıdadır. Bir ucu okura dönük olması ve böylece her imgelemde farklı bile olsa, çözümlenebilmesi, alımlanabilmesi gereken imge, amaç kılınmıştır. Bu şiirler, İlhan Berk Abilerinkilerde olduğu gibi anlam’ı hiçleyen; anlam’a metafizik bir ceket giydirmeye çalışan; anlam’ı düzyazıya özgü sayıp Şiir’i bir bilinçaltı kusması gibi gören; sayıklamalarını şiir diye sunan bir anlayıştadır.Şiir-şair-okur sacayağı, bu şiirlerde kurulamaz, çünkü bu şiirler, kendine kapanan siyah birer kapıdırlar. Anlam hiçlendiği için anlamı işlevsel olarak iletmekte ve çarpıcı bir duyumsama sağlamakta bir araç olan biçimsel arayışlar, amaç kılınmıştır.Bu şiirler, sadece kendini yansıtan komik lunapark aynalarıdır. Teknik oyunlardan öte hiçbir niteliksel değer taşımadıkları ; okur’da herhangi bir değişim-dönüşüm oluşturmak gibi bir dertleri olmadıkları içindir ki bunlar kağıt üzerinde kalmaya mahkumdurlar. Hiçbiri, okur’un yüreğine ve belleğine iki dize dahi çakamaz...
Hilmi Yavuzcu Şiir ise ayrı bir kangrendir.Osmanlıca’yı hortlatmaya çalışan bu şeyh(!) ve müridleri, öncelikle Türkçe’yi zehirlemekte ve yeni yetmeler için korkunç birer örnek olarak şiir coğrafyasına at koşturmaktadırlar ( Alperen Yeşil’in on dokuz yaşındayken yazdığı "Kıblenüma" başlıklı şiir(!), bu duruma en çarpıcı örnektir/ Varlık,Temmuz 2004, safya 58). Mistisizmin doruklarında dolaşan bu şiir anlayışı, tasavvuf izlekleriyle beslenerek, şeyh’in ve müridlerinin kurulmasını düşledikleri gerici dizgeye uygun beyinler(!) yetiştirmek amacındadır.İcazet alma ( el alma) yöntemiyle, şeyh’ten müridlerine bir hiyerarşik silsile vardır. Müridler, kayıtsız şartsız bir teslimiyetle şeyhlerinin imlediği yolda geri geri yürürler.Şiir’in doğasında olan muhaliflik, bu müridler için bir anlam ifade edemez, çünkü onlar, ilerici olan her şeye karşı dururlarken, şeyhlerine sıkı sıkıya tabidir." Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar" ne yazık ki. Ve giderek artan bir ivmeyle, virüs gibi Şiir’in bedenine yayılmaktadırlar!..
Gelelim toplumcu-gerçekçi şiir’e...Öncelikle şunu belirteyim ki diyalektik gereği bugün, imgesiz şiir yazılamaz; yazılan da manzume olmanın ötesine geçemez. Hiç şüphesiz özelde Şiir, genelde sanat organiktir; sürekli bir değişim-dönüşüm içerisindedir.Türk Şiiri’nin edindiği birikimle bugün gelinen noktada, sadece içeriğe yaslanılarak, imge’yi ıskalayan toplumcu şiirler yazılamaz .İşçi sınıfının imge’den anlamayacağı önyargısıyla, imge’yi dışlayan (kaba) toplumcular, toplumcu şairin görevinin, sınıf bilincini diri tutup çağa göre geliştirmekle birlikte, toplumun genel bilinç düzeyini ve estetik algı seviyesini sürekli artırmak olduğu gerçeğini, şiir düzleminde varedememektedirler."Devrim için dövüşmeyene komünist mi denir" gibi bir sloganı ,dize diye metnin içine tıkıştırmayla toplumcu şiir yazılamaz bugün. Salt metnin içeriğine sığınılarak, slogan ya da bildiri kıvamındaki didaktik tümceler bütününü, ham okura Şiir diye yutturma dönemi artık kapanmıştır.Homo sapiens-sapiensler ortaya çıktığında, hala homo erectus kalmaya direnenler,evrim mezarlığında boylu boyunca yatmaktadır. Şiir’i politikanın yedeğine almak ve onu sadece bir araç olarak görmek öncelikle Şiir’e ihanettir, çünkü toplumcu şiir, hem kendinin estetik amacı hem de politik bir araçtır.Şiir kendi estetik bütünlüğünü ve özgün bir biçemde niteliksel yapısını kuramadıkça, iletisi, nutuk atmaktan ileri gitmeyecektir. Şiir, dirimin diyalektik toplamı ise, bugün toplumcu şiir, imgeci toplumcu şiir’e evrilmektedir.Yani, toplumcu şiir nehrinin yatağı değişmeye başlamıştır. Gene diyalektik gereği, gelecekte yeni bir anlayış yerine gelene kadar, imgeci toplumcu şiir sürmeye devam edecektir.
Serkan Engin
Şair Çıkmazı Ekim 2005
YORUMLAR
beni düşünmeye sorgulamaya gözden geçirmeye 'kangrenli şiir ve şairler'' altını kırmızı kalemle çizdim / neden böyle yazıları yorumlamayız anlamış değilim..