- 1266 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gam parçalarına değen serap
Bir belirsizlik bu kadar mı sevdirir kendini, içine alarak tüm beklentileri. Odağındayken şafaktan önceki karanlığın, bu kadar mı seraba vurur aydınlıkları.
Hani; uçurum ağzında “ha düştün ha düşecekken” ayağına dolanan küsküt gibi, nasıl bir his çeken içine beni. Bir büyü bu denli his ettirir mi kendini. Ellerimden rüzgâra salınmış bu titrek alev nasıl bir yangının içine çekiyor hücrelerimi.
“Git” diyesim var ya! Unutmuş olabilir miyim bunca suskunluktan sonra dudaklarımı kıpırdatıp dilimi oynatmayı. Halüsinasyon nöbetlerine mi girdi kalbimin iç haznesi.
Hadi oradan körlüğe meyilli duygu, çıkışın gibi değildi sahneyi terk edişin. Bilirim; iştahı kabarmış kurt bakışlarında çiğner yutarsın ürkek yüreğimi.
Hüzün bağlarında ağlayanı güldürmeye gelen bağcı, gri bir tuvale bırakmışken tüm yanşanmışlıkları pembenin rövanşıyla geleceği rötuşlayamam bunu bilesin.
Ağ örerken zehirli sessizliğine iki ruhani, aynı kutuplarda atan kap kapakçıklarına baskı yapan duygu, sevişme seanslarına geçme istemleri… İçime bıraktığın bu korku neyin nesi.
Ben, toparlamaya çalışırken gamlı parçalarımı yalancı baharlarla kapıya gelişin neyin müjdecisi. Yoksa süren matemin devamını mı üstelenecek bu eylemin öznesi. Melankolik yakarışların yankısına mı değdi gözlerimden süzülen yağmurun sesi.
Saç içimdeki sancıyı, akort et edebiliyorsan, doku tınısını ki egosu okşansın sezgilerin.
Sude Nur Haylazca