- 745 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SON NOKTA
İlkbaharın sıcak günleri hissediliyordu artık bedenimizde. Ve bu sıcaklarda en zor olan şeyde, sınav mücadelesiydi. Sıcak, sıcak ÖSS servisi yapardık. Durumumdan da şikâyetçi değildim hani. Bir şey dışında… O da sonuçların istediğim gibi sıcak çıkmamamsıydı. İstisnai bir durumdu bu. Sürekli değişiyordu. Memnun olduğum zamanlar daha çok olurdu tabi ki. Fakat bu sonuçların beynimizde bıraktığı başaramama canavarı büyüyordu. Kendimize olan sonsuz güvenimiz, bir anda ne oluyorsa sönüp gidiyordu bir balon misali. Sıcaklar kendini her ne kadar hissettirse de bizi yolumuzdan alıkoyamazdı. Biz kendimize bir kulübe belirlemiştik. Başarı kulübesi. Ve bu kulübeye giden yol engellerle tasarlanmıştı… Arkadaşlarla kıyasıya soruları yerdik. Ama sindirerek mi? Bilmiyorum. Evet, çalışıyorduk belki; ama ne derecede kaliteli bir başarıydı tartışılır. Zaten önemli olan güven ve sağlıklı bir çalışma düzeniydi. Her şey bizde başlar ve yine bizde biter. Mümin Sekman’ın da dediği gibi “Her Şey Seninle Başlar.”
Bende heyecan asla olmazdı. Ya da ben öyle biliyordum. Evdeyken, rahat bir ortamda, gürültüsüz, konforlu… Gayet iyi giderdi çalışmalarım. Sonuçlar beni çok mutlu ederdi. Hiç beklemediğim kadar hırslandırırdı. Hedefim, yani okumu atacağım yer belliydi. Coğrafya Öğretmenliği. Hadi hayırlısı bakalım. Aylarca süren maraton son bulmuştu artık. Haziran ayındaydık. Geri sayım başladı artık. Aylar önce beklediğimiz o gündü işte. Ve önümüzdeydi. Adreslerde belirtilen okulumuza heyecanla ve bir o kadarda endişeli adımlarla yürümüştük. Adımımızı atarken aklımızda tek bir soru işareti vardı. Sınava en iyi şekilde hazırlanmış mıydık? Sınavda kaliteli ve güvenli bir başarı göstersek, biliyoruz hepimiz kazanacağız. Aslında herkes kendini biliyordu. Ve her şeyin farkındaydık. Tek sorun vardı oda; başarabileceğimize inanmaktı.
Sınav vaktiydi artık. Söylemiştim bende heyecan yoktu; ama halam sağ olsun . O gün heyecanımı paylaşmak için benimleydi. Tek sorun ben de daha çok heyecana neden oldu. Bana okunmuş su, okunmuş pirinç vs. okuna, okuna sınava uğurlandım. Ve kapıdan içeri girerken halam;
- Heyecan yapma kızım. Sana güveniyoruz. Başaracağından hepimiz eminiz. Dualarını eksik etme.
- Tamam hala. Sağ olun. Siz de dualarınızı eksik etmeyin.
Duayı anladım. Tevekkül etmek gösterilen başarıdan, mücadeleden sonra gelir. İnanç her şeyden öncedir. Ama şu okunma işine gelirse aynı fikirde değilim. Hurafeden başka bir şey değil bunlar. Okunmuş yiyecek ve içeceklere iş kalmış olsaydı… Herkes doktor, avukat olurdu. İşte fani işler bütün bunlar. Gel gelelim sınava. Sınıflarımıza geçtik ve heyecanla kitapçıkların dağıtılmasını bekledik. Heyecanımı yatıştırmak için biraz su içtim. Su ile olacak iş değildi bu. Sınavdan bahsediyorduk. Ve geleceğimizde bu üç saat on beş dakikalık sınava bağlıydı. En azından biz ÖSS kurbanları için öyleydi. Sınav başladı ve bitti. Beynim resetlenmiş gibiydi. Hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Sanki o sınava girmemiş gibiydim. En güç durumda dışarıda beni bekliyordu. Arkadaşlar bir taraftan, ailem bir taraftan;
- Nasıl geçti, sorular kolay mıydı, kaç puan alırsın, ya da nereye yerleştirilirsin?
Böyle sorularla röportaj yapmaya başladılar. Tek bir şey düşünüyordum. Oda inşallah emeğimin karşılığını alırım düşüncesiydi. Yalnızca benim için geçerli değildi bu düşüncem. Bütün ÖSS kurbanları için bunu düşünüyordum. Zor safhalardan biri başlıyordu. Sınav sonuçlarının açıklanacağı tarihti. Üçüncü kez hazırlanışımdı bu benim. İstediğim sonuçlar gelmeyince bu sınava isteksizce girmiştim. En iyi şekilde hazırlanmamıştım. Babamın isteği üzerine üçüncü kez şansımı denemek istemiştim. Vicdanımın rahat etmesi için sınav maratonu boyunca günlük yüz şeker niyetinde yüz soru çözerdim. Açıkçası fazla umutlu değildim. Aslında umutsuzluk en büyük hastalıktır. Umutsuzum derken, ben de umutsuzum dediğim anlarda bile, bir köşede küçük bir umudumu saklarım. Sürekli öyle olmuştur zaten. İşin zevkli tarafı kardeşimle birlikte aynı sınava hazırlanmamızdı. Ve ikimiz birlikte başarı kulübesine adım attık.
Ben ÖSS sınavının açılımını kendimce değiştirdim(Öğrenci Stres Sınavı.) Bunun doğruluğunu kendimce kanıtladım. Kendimin farkına vardığımdan beri sürekli ders çalışıyorum. Bundan şikâyetçi değilim; ama öğrencilerin bilinçaltı, psikolojisi bozulmadan, daha kaliteli bir sınav modeli geliştirilebilir. Tabi ki ilgili yerler olaya daha farklı açıdan bakıyor. Sınav düzenini eleştirdik şimdide sınav sonuçlarına gelelim. Sonuçlar açıklanmıştı artık. Kardeşim tam beklediğim, yorum yaptığım gibi bir puan almıştı. Ve onun verdiği sevinçten kaynaklanmış olmalı ki kendimi unutmuştum. Zaten puanım muhteşem bir şeyde sayılmazdı. Tercih yapsam, belki bir yerlerin gelme olanağı yüksekti. Ama bu durumda hedefimden şaşmış olacaktım. Bu nedenle tercih yapmadım. Başarı kulübesine bir o kadar yakın ve aynı zamanda o kadarda uzakta sayılırdım. Yalnız altını çizerek belirtmek istiyorum. Kardeşimi kayıt etme gururu bana verildi. Onu kayıt ettim; ama sürekli üzüldüğü bir şey vardı. Benim üniversiteyi ne kadar çok kazanmak istediğimi biliyordu. Ve tercih yapmama durumuma bayağı içerlenmişti. Kardeşimle çok güzel sohbetlerimiz olurdu. Geleceğimize dair gelecek tasarımımızı beraber yapardık. Kayıt süresince sürekli şunları bana söylerdi;
- Sende tercihlerini yapsaydın ne iyi olurdu. İstediğin yer belki gelmezdi; ama başarı kulübesine ulaşman için bir yol işte, derdi.(başarı kulübesi kardeşimle benim aramda gelecek üzerine belirlenmiş bir şifreydi)
Bu konuda tek ısrar eden kişi kardeşim değildi. Ek yerleştirmeler konusunda herkes, en azından beni tanıyan çevrem çok ısrar etmişti. Evet. Belki hedefimden sapacaktım, ama yeni şeyler öğrenip, farklı bir meslek edinebilirdim. Hem hatırlıyorum da başarı kulübesi bana Coğrafya Öğretmenliğini şart koşmamıştı =}. Neyse tercihleri yaptık biz. Bu kez heyecan taban yaptı bende. Sanki idam ipi gibi… İnsan o kadar tedirginlik içindeki… Anlatamam. Bu anımı daha çok bu yüzden yazdım. Bir gün belki anılarım okunacak tada gelirse, okunur diye düşündüm. Yüzde elli çıkmayabilir; ama yüzde elli şansımda duruyordu. Bahsetmiştim zaten. Her zaman için küçükte olsa bir yerlerde bir parça umudum hep saklı kalmıştır.
İşte o an. Sonuçlarım açıklanmıştı. Çok heyecanlıydım. Heyecan yapacak ne var diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama öyle değil işte. Öğrencilik labirentinden geçenler bilir. Başarılı bir eğitim süreci geçirmiştim. Çalışan, kendi olanaklarım çerçevesinde çaba gösteren bir öğrenciydim. Tabi bu süreçte ailelerimizin de katkıları çok olmuştur. Sonuçlara baktım. Ve anladım ki, hem o yüz şekerin hem de o küçük bir umut vardı ya… Evet, işte o. Faydası olmuş. Yani anladım ki umut, sağlıklı ve yeterli bir çalışma takvimi başarı kulübesinin şartlarından biri. Ben de eksik tek bir şey vardı. Oda erkenden su koyuvermek… İşte son nokta… Büro Yönetimi ve Asistanlık ;}( hikâyenin devamı SON NOKTA adı altında devam edecektir.)
ÖZLEM ŞAHİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.