- 576 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“Osmanlı'nın Köleleri Bile, Bizden Daha Özgürdü”
İnsanlığın ve dünyanın üç önceliği;
tevhit, adâlet ve özgürlük...
Bir toplumun ayakta durabilmesi için, o toplumun kendi değer yargılarına sahip çıkması, yaşaması ve yaşatması gerekir. Hiçbir toplum düşünülemez ki, kendi değer yargılarını hayatına hâkim kılmadan ve bu değer yargılarıyla halkını bütünleştirmeden başka milletler üzerinde söz söyleme ve dışarıya açılma imkânı elde etsin. Ayrılık ve tefrikanın bulunduğu bir toplum ne kendini, ne de başka milletleri idare edebilir.
Kültür; bir milletin yüzyıllar boyunca oluşturduğu medeniyetin bir yansımasıdır. O kolayca elde edilen bir miras olmadığı gibi, asla küçümsenecek bir değer de değildir.
Yazımın başında da ifade ettiğim gibi tevhit, adâlet ve özgürlük bizim ve bütün dünyanın acil olarak elde ekmesi gereken en önemli ihtiyaçlarıdır.
Çünki; tevhidin olmadığı yerde tefrika ve şirk, adâletin olmadığı yerde zâlim ve zulüm, özgürlüğün olmadığı yerde ise hiçbir şey yok demektir.
Hiçbir şey yok demek de ne demektir? İsterseniz bu meseleyi misallerle izah edelim.
İşte ilk örnek. Biz bu ülkede şiir okumayı suç saymadık mı? Hem de Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan, aynı zamanda bu sistemin kurucusunun M. Kemal Atatürk’ün fikir babası Ziya Gökalp’a ait bir şiiri okundu diye.
Hortumcular, soyguncular, vurguncular ve pipetçiler serbest gezerken ilimiz Kahramanmaraş’ta birinin bir paket sigara çaldığı için 30 yıl hapis cezasına çarptırılmasına ne dersiniz? Milleti dolandıranlar, milletin parasını çarpanlar dışarıda zevk-i sefa içinde, bir paket sigara çalanlar, bir tepsi baklava götürenler -yokluk yüzünden- hapislerde çürümeye mahkûm edilmedi mi?
Ne enteresan bir ülkede yaşıyoruz değil mi? Bu misalleri çoğaltmak elbette mümkün, ancak şimdilik biz bu kadarla yetinelim.
Ortadoğu’nun en önemli uzmanlarından kabul edilen Fransız siyâset bilimcisi Bruno Etienne, Osmanlı dönemindeki kölelerin, bugünün sözde özgür bireylerinden daha özgür olduğunu söyleyerek, günümüzdeki kapitalist üretim biçiminin bireyselleşmeyi “bireyselciliğe” dönüştürdüğünü belirterek şu görüşlere yer veriyor.
“Osmanlı İmparatorluğu’ndaki köleler, bugünün sözde özgür bireylerinden daha çok özgürlüğe sahiptirler. Bununla köleliği savunduğum sonucu çıkarılmasın... Bugün muazzam bir özgürlük illüzyonu içinde yaşıyoruz, kısacası”
Türkiye’nin yaşadığı kimlik sorununun Türkiye’nin, Osmanlı ile bağlarının tamamen kopmasına dayandıran Etienne, “Türkiye şimdi bunun bedelini ödüyor. Bir anda bir halkın dilini, kültürünü, ideolojisini değiştirmek korkunç bir kopuş. Bu kopuş, içinde yaşanılan tarihsel süreci anlamaktan da yoksun bırakıyor...” Etienne sözlerine şöyle devam ediyor. “Vahim bir örnek daha var önümüzde. Kültür ve dini buldozerlerle ezmeye çalışan yetmiş yıllık Sovyet totalitarizmden geriye ne kaldı bugün? Milliyetçilik ve din. İşte siyâsi antropolojinin üzerinde durduğu, temel sorun bu...”
“Mâzisiz âti olmaz”. O halde hem mâzimize, hem de âtimize sahip çıkmalıyız.
Mâzisi olmayan milletler kendilerine mâzi uydururken, bizlere ne oluyor da, şan ve şerefle dolu mâzimizle iftihar edeceğimiz yerde, âdetâ ona ve atalarımızdan bizlere miras olarak kalan değerlerimize sırtımızı dönüyoruz, yahut da bazı densizlerin yaptığı gibi kendi değerlerimize karşı savaş açıyoruz...
Mâzime taş atan âtisiz gençin
Yüzüne tükürsem tükrüğe yazık…
Kalın sağlıcakla…
Hanifi KARA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.