- 784 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
D İ L - Ü Z E R İ N E
Değerli Dostlar.
Cumanızı tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk içinde sevdiklerinizle beraber nice cumalar idrak etmenizi diliyorum.
Bugün yine haddimi aşarak siz değerli dostların dikkatine hepimiz için çok önemli gördüğüm bir konuyu arz etmek istiyorum.
Hata ve kusurumuz varsa af ola!
Saygılarımla.
Dil; yaşam adına çevremizdeki eşya ve hadisler arasındaki münasebetlerimizin temin ve tesisinde kullanılmak üzere istifademize verilmiş, normal şartlarda kullanmakta olduğumuz beş duyumuzun değeri takdir edilemeyecek kadar büyük ve önemli organlarımızdan biridir.
Mahiyet itibariyle bir kas tan öteye hakkında fazla bir bilgiye sahip olmamakla beraber, her an kullanmamıza rağmen nasıl kullandığımızın da maalesef farkında değiliz.
Niçin verildiğini düşünmeden, nasıl kullanıldığını bilmeden rast gele değersiz ve risksiz zan edip sorumsuz bir şekilde kullanmanın acısını, azabını, sorumluluklarını da hayatımız boyu ağır faturalar ödeyerek çekmekten ve çevremize de çektirmekten kurtulamıyoruz.
Dil; biyolojinin tespiti ile dört, tasavvufçuların bildirdiğine göre on duyu gibi, doğru kullanımı ve zararlarından korunulması ancak dinin kontrolüne verilmesi ile mümkün olan bir organ veya yetenektir..
Yoksa dünya adına sahip olmak istediğimiz halde nasibimizde bulunmayan nimet ve imkânların hasreti, o nimetlere sahip olanlara karşı içimizdeki haset ateşini tutuşturup her türlü fitne ye sebebiyet verir.
Haset ise gıybetin tetikleyicisi olur. Adavet ( düşmanlık ) damarını tahrik eder. Sevmemiz gereken dostlarımız hakkında içimizde bir öfke ve düşmanlık hisini uyandırır. Kendi dünyamızı stres rüzgârlarına açar hem dünyamız hem ahretimiz adına büyük zararlara muhatap oluruz.
Efendimizin çok yaygın bilinen bir hadisi şerifi ile dilin ıslahına dikkat çeken ölümsüz sözlerinde;
Islah edilmesi sonucu cennete girebileceğimizin taahhüt edildiği iki et parçasından birisinin dil olduğunu görüyoruz.
Yine bir başka hadisi şeriflerinde sadakanın faziletlisi kişinin lisanını zararlı sözlerden korumasıdır.
Dil ıslah edilmediği takdirde, en değerli bir yetenek veya organımız iken, hem ferdi, hem cemiyeti tehdit eden en tehlikeli muzır bir silah olmaktan kurtulamaz.
Bu büyük tehlikelerinin yanı sıra, aynı ölçüde hayata renk katan ve hayatı bütünleyen büyük faydalarının olduğu da unutulmamalıdır.
Islah ve terbiye edilmiş bir dil, hakkı tebliğde, hakikati neşirde, dostlukların kurulup gelişmesinde ve devamında kullanıldığı takdirde insan olmanın vazgeçilmez bir saadet kaynağıdır.
Bu konuyu en veciz ve en güzel bir ifade ile,
Yine DİL ile,
Dilin afet ve saadetini tebliğe tercüman olmuş,
Yunus’umuza kulak verdiğimizde!
Her şey ayan beyan ortaya çıkıyor.
Söz var ki kese savaşı.
Söz var ki kestire başı.
Söz var ki ağulu aşı, ( ağu= zehir.)
Bal ede yedire bir gün.
Yine:
Her ne gelir bana benden gelirse,
Başım rahat olur dilim durursa.
Dilim, dilim, etti beni dilim.
Dilin kemiği yoktur ama kemiği kırar.
Bıçak yarası geçer ama dil yarası geçmez. Gibi nadide sözleri bizlere en değerli bir kültür ve ahlak mirası olarak bırakmış olan, İslamiyet’in ve insaniyetin büyüklerini saygı ve rahmet ile anıyor.
O kameti bala insanlık âleminin güneşlerine, hayat yolumuzun kutup yıldızlarına yaptıkları uyarı ve ikazlardan dolayı minnet ve şükranlarımı arz ediyorum.