- 820 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE ZAFERİ’NİN 95. YILDÖNÜMÜ DOLAYISIYLA
Bundan tam 95 yıl önce, dünyayı yenenlerin ve yenilmez sanılanların yenildiği Çanakkale’de; âbideleşen, ebedileşen, heykelleşen, efsaneleşen ve destanlaşan bir büyük zafer kazanmıştık. Şimdi bunun haklı gururunu yaşıyoruz. Şehitlerimizin ruhunun şad olması için de dua ediyoruz. Çünkü Çanakkale, 250 bin şehidin kefensiz yattığı, Mehmetciğimizin şanına şan kattığı ve bir devrin battığı yerdir.
Dünya, dünya olalı ne böyle dengesiz bir savaş gördü, ne de böylesi muhteşem bir zafer. Çünkü Çanakkale’de, özlemle gelenlerin nasıl hüsranla döndüğüne, Ehl-i Sâlib’in ümit ışıklarının nasıl söndüğüne tarih şahit oldu. Bu olguyu Atatürk yüksek ruha bağlar ve Ruşen Eşref’e verdiği mülakatta: “Emin olmalısınız ki, bize Çanakkale’de zaferi kazandıran yüksek ruhtur” der. Yani orada canını ortaya koyan mehmetciğimizin kahraman ve yiğitlik hasletleriyle iman ve azminin sentezine işaret eder.
Bizim ne zayık ki, en büyük zaafımız, bu yüksek ruhu genç nesillerimize ve çocuklarımıza kazandıramamış olmamızdır. Başkaları tarihlerinde yer alan küçücük şeyleri destan diye nesillerine belletirken, biz devasa destanlarımız olduğu halde veremiyoruz. Bizim belki de tarihimize bütünüyle bir “Kahramanlar Tarihi” demek daha doğru olur. Zira, Tarihinde her alanda böylesi kahramanların ve zaferlerin geçit yaptığı başka bir millet yoktur. Milletçe milli zaferlerimizin hatıralarını özümsemek ve yaşamak, onları sürekli nesillerin gönüllerinde ve hafızalarında hem canlı, hem heyecanlı tutmak gerekir. Milli mefahirine sahip çıkmayan ve onları çocuklarına aktarmayı beceremeyen milletler, varoluş nüvelerini, yaşama dinamiklerini ve yücelme enerjilerini dinamitlemiş olurlar.
Yılmaz Tartan’ın ifadesiyle: “Çanakkale’nin ne olduğunu önce Türk milletinin öğrenmesi, ardından nesillerine öğretmesi bir şeref borcudur.” Bu noktada herkese düşen sorumluluk bulunmaktadır. Tarihçi yazıp anlatmazsa ona vebaldir. Öğretmen öğrencisine, İmam cemaatine, komutan askerine, patron işcisine, anne baba çocuğuna anlatmazsa onlara vebaldir. Topyekun bir seferberlik lazım. Sadece Çanakkale de değil, tarihimizin tüm zaferleri ve tüm cepheleri de ihmal edilmeden anlatılması gerekiyor.
İşte biz de durumdan vazife çıkararak, her yıl Mart ayında bir maraton yaşıyoruz. Bu yılki maraton da oldukça hızlı. Bu amaçla bugün yurt içindeki yarışa biraz ara vererek, yarın yoğun bir gündemle ve günde üç proğram olacak şekilde yurtdışına çıkacağız inşallah. Dönüşte 16 Mart akşamı Erenler Düğün Salonu’nda Sakaryalılarla buluşacağız. Sonra İstanbul. 18 Martta gündüz İzmit, akşam da Akyazı konferanslarımız olacak. Aynı gece Burdur’a hareket edeceğiz. Dönüşte Sapanca var. Ardından Erzurum ve Kars. Doğudan dönüşte Bilecik ve tekrar Sakarya proğramlarımızı müteakip Güneydoğuda Antep ve Urfa yöresine gideceğiz inşallah.
Anahatlarıyla verdiğimiz proğram trafiğinin dahi ne kadar yoğun olduğu anlaşılıyor sanırım. Şehitlerimiz canlarını ve kanlarını ortaya koyarken ve bize özgür bir vatan bırakırken, bizim yaptığımız okyanusta bir katre dahi olamaz herhalde. Ama karınca misali, hiç değilse yolunda oluruz.
Yıllar önce her Çanakkale’ye gidişimde oradan ayrılırken ruhum, kızgın demir sudan nasıl çıkarsa öyle bir cız sesiyle üzgün dönerdim. Zira tarihimiz açısından müstesna yerlerden birisi olan Çanakkale’ye gelen nesillerimizin pek çoğu Şairimizin:
“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı” mısralarında ifadesini bulan bilinçten uzak bir vaziyette, özellikle kızlı erkekli gençlerin fıkırdaşarak, sanki bir turistik gezi yapar halet-i ruhiyesi içine dolaştıklarını, hatta şehitliklere aşk sloganı yazacak kadar, meselenin özünden habersiz gezdiklerini üzülerek müşahede etmiş, eğer bu davranış; cehaletten değilse, gaflet ve dalalettendir diye iç çekmiştim. İşte “Destanlaşan Çanakkale” kitabımızı bunun üzerine kaleme almıştım. Şimdi de diyar diyar gezip anlatıyoruz. Çanakkale’ye ziyarete gidecek tüm kafilelerin önceden bilgilenerek, bir altyapı kazandıktan sonra gitmelerinde, büyük faydalar mülahaza ediyorum. Bu duygularla şehitelerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum.
YORUMLAR
İnanın şu anda tüylerim diken diken oldu. İyi ki varsınız iyi ki yazıyorsunuz. Vatanımı seviyorum ve geçmişimle, şehitlerimle gurur duyuyorum. Sizin karış karış dolaşarak(Sakarya, İstanbul. İzmit, Akyazı Burdur, Sapanca, Erzurum, Kars, Sakarya Antep, Urfa) anlatacağız destanımız aklıma hemen yıllar önce vatanımızı kurtarmak adına Atamızın yaptığı kongreleri getirdi. Amacımız o zaman da vardı, şimdi de Çanakkale Destanımızı yaşatmak için var... Geçmiş geleceğimizdir. Yüreğinize ve kaleminize sağlık efendim. Saygılarımla...