- 958 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
A H K E Ş K E
A H K E Ş K E
Babası çocuklarını okutmayı çok istemişti . Kendisi ilk okul üçüncü ınıfa kadar okumuş iş ve geçim kaygısından 4. ve 5. sınıfları okumamıştı.
Ancak ,beşinci sınıftan mezun olan okul arkadaşları öğretmen veya devlet dairesinde çalışmış , rezillikten kurtulmuş, daha rahat bir yaşamı vardı. Babasının yaptığı hatayı yapmayacak, onun yapacağı işleride kendisi yapacak ve okuyabilen tüm çocuklarını, kız erkek ayırt etmeksizin okutacaktı. Köyün ilkokul öğretmeni ile imamı da erkek çocukları mutlaka okutun, sizler gibi hem cahil kalmasın hem de devletin arabasına binsinler demişti
Ailece imkanları yeterli değildi . Ürettikleri kendi ailelerine yetmezdi. Pazara çıkarıp satacak ve gelir elde edilecek bir mal yoktu. Tavukların yumurtasını haftada , ayda bir satmayla elde edilen gelir ile şehirde çocuk okutulmazdı. Ancak zoru başarmak için aile adına büyük bir projeydi. Ailece bu konuda açlık , susuzluk ve rezillik adına gereken yapılacaktı. Okumak ve okutmak içinde bir uhdeydi .KEŞKE okula giden kendisi olsaydı. Okuma sevdasını yada okumamanın hıncını oğlunu okutarak söndürecekti
İlkokulu 1963 yılında bitiren oğlunu şehirde orta okula yazdırdı. Çok sevinçliydi. Askerdeki Takım Komutanı gibi gögsü kabardı , sevinçliydi. İçi içine sığmadı. Merdivenin ilk basamağına adım atılmıştı. Bundan sonra işin yarısı belki de daha fazlası oğluna kalmıştı. Okuyacak olan oğlandı . Derslere o çalışacaktı. Ah kendisi okusaydı ,problem olmazdı. Ya çocuk iyi okumazsa. Amma oğluna güvenirdi. Öğretmende , senin oğlan okur demişti. Bu yoldan artık dönüş yoktu. Oğlunun okul ihtiyaçlarını almıştı. Şehirde tek odalı bir ev kiralamıştı. Oda küçük olsada iki öğrenci rahat kalabilirdi.Baldızının oğluyla beraber aynı evde kalırlardı . Köyden yufka gibi açılıp pişirilmiş ekmek ile bulgur,nohut , patates gibi pişirilip yemek yapılacak gıda maddelerini getirirdi. Parasal masrafları mümkün mertebe asgari seviyeye düşürmek gerekirdi. Şehir ile köy arasındaki 25 Km.lik yolu kişın gidip- gelmek zor olurdu. Kendisinin yokluğunda eşi gelip çocukları her ay kontrol edebilirdi. Kışın kar yolları kaparda ulaşım imkanı kalmazsa Baba anneyi getirir çocuğun başında evde kalır , derse çalışmasını sağlar, yemekleride yapardı. Böylece oğlu daha iyi ders çalışmış olurdu. Gönül rahatlığıyla gurbete çalışmaya bu yıl erken gidebilirdi
Şehirde aynı köyden veya komşu köylerden Orta okulda okuyan çok öğrenci vardı. Öğrenciler kıralık evlerde üçerli ,beşerli gruplar halinde kalırdı. Öğrenciler arasında çok sık ev ziyaretleri yapılırdı. öğrencileri kontrol eden , takip eden yoktu. Küçük öğrenciler genelde büyük abilerin gösterdiği şekilde hareket ederlerdi. Büyük abiler, kendi köylüsü çocuklara hamilik yapardı. Okulda ve çarşıda onlara kimse bir şey diyemezdi. Hele ev sahipleri bağırıp , çağıramazdı . Büyük Abiler , Sanki sinema oyuncusu Kadir İnanır’ın baş rolünü oynadığı Tatar Ramazan filmindeki hapishane düzenindeki Hapishane Ağasının tutumu gibiydi . Korunmaya muhtaç küçük öğrencilerde istenilenleri yapmak zorundaydı. Son sınıfta okuyan ve aynı köylü çocukları koruyan Büyük Abi , mesala bir paket sıgara istesinde sen alma. Bu düzene karşı gelmedir. Paran yoksa bile borç isteyip almalısın Sohbetlerin kırıla gittiği evlere , eli boş gidilmezdi. Ders çalışan falan yoktu. Öğrenci okulda , sınıfta ne dinlediyse o bilgiyle yetinmek zorundaydı. Esasen o yıllarda çay demlemeyi dahi bilmeyen veya yumurta bile pişiremeyen öğrencilere ; kendin pişir, kendin ye, kendin bulaşığı yıka, Kendin gez, toz ve arta kalan zamanda da ders çalış emri verilmişti.
Hele birde yarıyıl veya bayram tatilinden önce şehirden köye gidiş merasimi var ki , başlı başına bir hikayedir. Şehirden köye gidebilmek için en az 4 veya 5 köyün toprağını geçmek ve asğari 25 Km yol yürümek zorundasın. Hareket gününden bir gün öncesinden kafilede yer alan öğrencilere yapması gerekenler söylenirdi
ÖRNEK:ÖDEV İki paket Birinci sıgarası alacaksın. 3 adet sıcak taş fırın ekmeği içine pekmez helvası koyduracaksın Bir şişe kanyak alacaksın, Meyve ala caksın gibi. Her öğrenci verilen görevi noksansız yerine getirir ve ertesi gün kafile halinde sabah erkenden şehirden köye doğru yola çıkılırdı. Tabiki komşu köylerin öğrenci grupları da kafile halinde yürürlerdi.
Kafile şehirden hareket edince sıgaralar ve içecekler toplanır . ve küçüklere bir tane sıgara verilip içmesi sağlanır ve pakete el konurdu. Gerekçe olarakda; Sen daha küçüksün , ciğerin taze, içersen VEREM olursun denilirdi. O yıllarda insanları canından eden en büyük hastalık veremdi Tabi küçüklerde kurnazlık yapardı. Büyük abiye verdiği paketten ayrı gizli bir paket daha alırdı. Onuda kafa kafaya verdiği arkadaşı ile köye varıncaya kadar gizli , gizli içerdi. Yol güzerğahındaki çeşme başında öğleyin Pekmez Helvalı ekmek afiyetle yenirdi. O ekmeğin tadı halen damakdan gitmemiştir amma ekmek ve helva mutlaka değişdiği için yakalamak da mümkün değildir.
Gurbetten nisan ayının sonunda çalışmadan gelen baba, oğlunun kaldığı evde sıgara kokusu almıştı . Kendisi sıgara içmezdi. Askerde iken verilen sıgaraları dedesi için getirmişti. İçenlere de çok kızardı. Evin içini titizlikle aradı. Kitapların arasında yarısı içilmiş ikinci sıgarası paketi bulmuştu. Okuldan gelen oğluna bu paketin kime ait olduğunu sordu. Tabi, babasından korkan çocuk hemen inkar etti .Benim değil dedi. Eve Fazlı abi gelmişti. Onun diye yalan söyledi. Şimdilik bu hadiseyi sözde atlatmışltı. Ancak babası çok sert konuştu. Sıgara içerse okutmayacağını , hemen yatağı , yorganı köye götüreceğini, sıgara içmenin hem sağlık açısından hemde ekonomik açıdan çok tehlikeli olduğunu bildirdi. Oğluda söz vermişti. İçmezdi. İçenlere de özenmezdi. Babanın içi rahatladı. Derslerini sordu. Okula kadar gitti. Okul Müdürü ile görüştü . Notlarının iyi olduğunu öğrenince sevinci bir kat daha arttı.
Oğlu Orta okul birinci sınıfı direk geçmişti. İkmale kalmamıştı. Bu hadiseye çok mutlu olmuştu. Gögsü yine kabardı. Başı dim dik oldu. Geçemeyen öğrenciler vardı Oğlunun ikinci sınıfa hazırlanması için Yaz’ ın da ders çalışmasını istiyordu. Oğluna hem hediye , hemde ihtiyaçdan Gala marka bir kol saati aldı. Babası, bir gece evlerinin karşısındaki yoldan birkaç çocuğun yürüdüğünü konuşmalarından anlamıştı . Ellerinde sıgara vardı Karanlıkta sıgaranın ateşini görmüştü . Hemen evde olmayan oğlu aklına geldi. Gençlerden birisi mutlaka oğluydu. İsmiyle oğlunu çağırdı. Fakat sesi duyan gençler kaçmıştı. Eve gece geç vakit gelen oğlu ile konuşmayı sabaha bıraktı. Zaten oğlu okuldan geldiğinden beri evde ağır bir sıgara kokusu hıssedilirdi. Demekki oğlu gizli , gizli sıgara içerdi. Sabahleyin kahvaltıda oğlunu sorguya çekti Oğlan yine aynı şekide içmediğini söyle di. Bu mümkün değildi. Mutlaka içerdi. Caydırmak için yine okutmayacağını, harçlık vermeyeceğini sıkıyönetim ilan ettiğini söyledi Yalan söylendiğine veya aldatıldığına çok kızmıştı ve SIGARA İÇECEKSEN , KEŞKE SENİ OKUTMASAYDIM dedi. Bu bir haykırıştı. Annesi de üzüldü. Çünkü babası ç.ok inat ve sözünden geri dönmeyen bir kişilikteydi
Baba, belkide söylediğine kendi de inanmazdı. Okumak ve sıgara içmek sözcüklerini yan yana getiremezdi . Fakat yalanı , dolanı, hileyi ve atraksiyonları sevmeyen dos doğru bir insandı. Hayır dediği bir konuda çok zor ikna olurdu Oğluna küsmüştü. Sıkıyönetim uygulaması devam edmekle birlikte takipde başlamıştı.Anneye de bağırırdı . Niye para verirsin bu çocuğa diye Fakat oğlu bir kez sıgaraya alışmıştı. Söylediği sözler, fiziki güç kullanmalar fayda etmedi. Oğlu kaçak sıgara içerdi . Hemde YENİCE sıgarası. gömleğin cebinde tütün döküntüsü olurdu. Oğluna sıgara içirtmeme konusunda başarılı olmamıştı Okutmakdan başka çare yoktu. Mevlaya hep dua etti. İnşallah oğlu bir gün sıgarayı bırakırdı. Bu konuda dualarını eksik etmedi
Yıllar yılları kovaladığı halde oğlunun sıgara içtiğini bilmesine rağmen oğlu , yanında bir gün olsun sıgara içmemişti. Sözde halen gizli içerdi. Oğluda; 33 yıl (Yaklaşık 12 000 GÜN ) her gün beraber olduğu sıgarayı bir sevgili gibi sevdiğini, onsuz yaşamasının zor olduğunu sanırken; bir gün kızına sıgara içmeyeceğini ansızın söyledi. Görünürde sağlık sorunu da yoktu. Ne olduysa iki kızına sıgara içmeyeceğim demişti. Allah söyletmişti Küçük çocuklar bu habere çok sevindi. Hediye almaktan bahsettiler.
Ancak bu sözü söyledikten yarım saat sonra, yemek üzerine bir adet sıgara içeceğini kızlarına yine söyledi. Yarım saat önceki sözünü unutmuştu. Çocukları sözünü hatırlattı. İnanamadı. Babasına yalan söylemişti amma kızlarına söyleyemezdi. Onların gözünde yalancı Baba olmak istemedi ve BIRAKTIM dedi. Sözünün arkasında kale gibi durdu. Bir mesajdı vermek istediği aslında Acaba başarabilecekmiydi. Kendi de ınanmadı bu işe. Amma yola çıkmıştı bir kere . Sıgarayı bırakacaktı. KIZLARINA SÖZ VERMİŞTİ
Aradan on iki yıl geçmişti. Sıgara içmediği için çok memnundu . Sağlık ve en önemlisi kalble ilğili sorunu yine yoktu İçenlere de saygı duyardı, Kendisine olan saygısından Ancak: kendi kendine:
KEŞKE ORTA OKUL BİRDE İKEN BABAM YAKALADIĞI ZAMAN DOĞRUYU SÖYLEYİP, BABAMI KANDIRMASAM DA SIGARA İÇMESEYDİM DEDi .
SIGARA İÇDİĞİ GÜNLERİ KAYIP OLARAK NİTELEDİ. MADEMKİ BIRAKILACAKTI , BABASINI ÜZDÜĞÜNE DERİNDEN ÜZÜLDÜ VE İÇENLER İÇİN , MEVLADAN SIGARAYI BIRAKMA KONUSUNDA SABIR NİYAZ ETTİ. İSTEYEN HERKESİN SIGARAYI BIRAKACAĞINA İNANDI
10 - MART - 2010
SÜLEYMAN YILDIZ /(Lemos 5303)
.
YORUMLAR
selam günümüzün vebali hastalıgı olan sigara mesajı umarım yerine ulaşır tebrik ederim dost şair
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Teşekür ederim saygılar
Ahh sevgili kardeşim.. O kadar dolusunuz ki, anlıyorum.Ama yaşananları yansıtmak biraz daha -nasıl söyleyim-teferruattan uzaklaşmak gerektiriyor. Bu uyarımı ukalalık olarak algılamayın. Vee... yazmaya devam edin. Sizinle daha çok anınızı paylaşacağız. Saygılarımla...
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
Çok sagol saygılarımla