- 392 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ZİRVE TOPLANTISI VE SONRASI -III-
ZİRVE TOPLANTISI VE SONRASI - III -
Dr. Sadık Özen
ÜLKE GÜNDEMİNDE YER ALAN OLUMSUZLUKLAR HAKKINDA KAMUOYUNDA YER ALAN DÜŞÜNCE, SÖYLEM VE SÖYLENTİLER:
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDEKİ OLUMSUZLUKLAR
Bu konuda, kamuda yerleşen ve doğruluğu hiçbir zaman tam olarak ispat edilemeyecek olan birtakım olumsuz söylemler bulunmaktadır. Bunların başında; ABD ve AB başta olmak üzere yabancı devletlerin Türkiye’nin iç ve dış siyasetlerine karışması, hatta askeri plan ve stratejilerinin onlarla birlikte saptanması ve yürütülmesine kadar varan iddiaları yer almaktadır. 27 Mayıs ve 12 Eylül İhtilalleri ile, muhtıra aşamasında kalan bazı askeri müdahaleler de bu varsayımlara dayandırılmaya çalışılıyor.
Bu söylentiler, II. Dünya Savaşı ve bitiminden sonra İsmet İnönü döneminde ABD ile Türkiye arasında yapılan ikili antlaşmalara kadar uzandırılmaktadır. O dönemde ülkemizin ne kadar büyük olanaksızlık ve olumsuzluklar içinde bulunduğu, II. Dünya Savaşı’nın neden olduğu yangının ülkemizi de sarmak üzere olduğu ve dostluklara büyük gereksinim duyulduğu günlerde yapılan sözleşmeler içinde lehimize olan hususlar bir tarafa bırakılarak, tek yanlı ve kasıtlı olarak çıkarılan dedikodular, haksız eleştiri ve yorumlar bugünlere kadar getirilmiştir.
Böylece, halkımız arasında, doğru ile yanlışın birbirinden ayrılması zor bir ortam oluşmuştur. Bu ortamdan yararlanan siyasiler, konuları abartarak ve bunlara kasıtlı olarak birtakım eklemeler de yaparak, kendileri için seçim malzemesi yapmışlar ve bunu yaparken toplumda oluşacak erozyonu hiç hesaba katmamışlardır. Yapılan bu olumsuzluklar sonucu, halk arasında devlete ve orduya karşı bir güvensizlik ortamı yaratılmıştır.
Öte yandan, dış devletler de bu durumdan yaralanarak bizi ötelemeye ve bir köşeye sıkıştırmaya çalışmışlardır. Gerçekler zamanında görülerek bu durumlara fırsat verilmeyebilirdi. Karşılaştığımız kötülüklerin, izlenen kötü siyasetlerin ürünü olduğunu düşünüyorum.
Ülke dışından bu derecede bir müdahalenin olabileceği ve ülkemizdeki sivil ve askeri yönetimlerin bu derecede bir teslimiyet içine girebilecekleri düşünülemez ve kabul edilemez. Ancak, “Görünen köy kılavuz istemez” diye de bir atasözümüz vardır. Yaşanan bazı olaylar, ne yazık ki, çıkarılan bazı söylentilerin kanıtı olmaya başlamışlardır.
Özellikle son yıllarda, özellikle de Kuzey Irak’taki gelişmelerde ve PKK Terörü ile mücadelemizde bazı tatsız durumlarla karşılaşıldığı bir gerçektir. Bir Amerikan askeri üssünde haritamızın değiştirilmesi yoluna gidilmesi ise maalesef bu husustaki kuşkuları artırmaktadır. Son dönemde yapıldıkları iddia edilen, yönetimce bu iddialarla ilgili söylemlere açıklık kazandırılmamış olan, bazı ikili görüşme ve anlaşmaların yapıldığı dedikodusunun yarattığı şüphe, konuyu daha da tatsız mecralara sürüklemektedir.
Emperyalist devletlerin izledikleri ve bizi kabule zorladıkları Kıbrıs politikası ve Ermenistan’la olan ilişkilerimizin düzenlenmesindeki dayatmalar gözden kaçırılmamalıdır.
ABD’nin, aradan 87 yıl geçmiş olmasına rağmen “Lozan Konferansı”nı onaylamayarak, hala tozlu raflarında bekletmesi, bu devletin ülkemiz üzerinde gerçek niyetinin ne olduğunu açıklar mahiyettedir.
Dünyanın en büyük ordusuna sahip olan ABD’nin, kendisinden sonra en büyük orduya sahip Türk Ordusu’na iyi niyetli bir yaklaşımda bulunuyor görünmesine karşın, bu konuda çok da hayırlı şeyler düşünmediği açıktır. Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirilmesinin, böyle bir yorumda bulunabulmak için bizlere hak tanımış olacağı kanısındayım.
Gerçek olmayan “Ermeni Soykırımı” iddialarının kabulü ile ilgili olarak emperyalistlerin güttükleri politika, başımızda “Demokles’in Kılıcı” gibi sallandırılmaya devam ettiriliyor. Amerikan Senatosu’ndan kabul oyu çıkarabilmek için, üç gün önce yapılan oylama sırasındaki akıl almaz oyunlar, bu devletle aramızdaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Yapılan oylama ve sonuçları, ABD’nin ülkemiz hakkındaki gerçek niyetlerinin ne olduğunu açıklayıcı mahiyettedir. Amerika, dostluk görüntüsü altında emperyalist emellerini daha çok gerçekleştirme çabasındadır. Gerçek artık su yüzüne çıkmıştır. Bunu görememek için kör olmak gerekir. ABD’yi ilgilendiren tek şey kendi çıkarlarıdır. Bizim de çıkarlarımızı ön plana alan yeni projeler geliştirmemiz zamanı gelmiştir. Kurulacak III. Dünyada Türkiye yerini almalıdır. İsmet İnönü, bu görüşünü 1964 yılında gündeme getirmiştir. Maalesef, dikkate alınmayarak geç kalınarak bu günlere gelinmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, sahip olduğu olanaklar ve stratejik durumu itibariyle dünyanın büyük devletleri arasındadır. Yeter ki varlığımızın bilincinde olalım ve kendimize güvenelim. Ülkemizin ve milletimizin bölünmesine izin vermeyelim. Gerçek gücümüzü ortaya koyabilelim. Kısır çekişmelerle zaman kaybetmeyelim. Sen-ben kavgasını, ağız dalaşını bir tarafa bırakıp elele verelim.
ABD ve AB başta olmak üzere, dış devletlerle olan tüm ilişkilerimizde, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle hareket edilmesi gerekirken, iktidar ve muhalefetin son zamanlarda birbirlerinden ayrı politikalar ürettikleri ve zaman zaman birbirlerine ters düştükleri izleniyor. Oysa ki geçen uzun yıllar içinde, dış konularda bütün siyasi partilerin birlikte hareket etmeleri geleneği yerleşmişti ve bu konuya riayet edilmekteydi. Artık, kavga ile bir yere varılamayacağı gerçeği görülerek, bu güzel ve ülkemize yararlı geleneğin yeni baştan hayata geçirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. (DEVAMI VAR)
07 MART 2010
www.fikirplatformu.net
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.