Kendine Münhasır Bir Gök Cismi
Çıkmak istiyorum artık bu girdabın içinden!
Dünyayı kurtarmak istiyordum ben, insan gibi insan olmak, şereflenmek istiyordum. Bir iz bırakmak... Bir çimenden sesler dinlemek, kedileri duymak, ağaçlarla dertleşmek... Tüm insan dillerini anlamak istiyordum. Onların kalplerine girebilmek, ruhlarımızı sohbet etmeye bırakmak... Ve kuşların gökyüzünde neden böylesine bir ibadet heyecanı içinde kanat çırptıklarını, süzüldüklerini, nereye gittiklerini...
Bulmasaydım kendimi hayatın şu girdabında, gündelik telaşların müptelası olmasaydım ve her gün yeniden geçilen yolların, aynen çıkılan merdivenlerin, basmakalıp otobüslerin - aynı kelime ve düşüncelerin esiri olmasaydım... İzin vermeseydim onların beni büyük bir girdabın içinde küçücük bir yaprak gibi değerledirmelerine, dünyada bir şey olacaktım. Ne bileyim işte, dünyanın ya da aynı şarkıyı her gün tekrar eden şehir hayatının bir ürünü değil belki ama kendi kendime bir oluşum olacaktım. Kendimin bir yönü yörüngesi olacaktı.
Mesela bir minare... Yüzyıllar geçse de, her yer ve her yönden kendisi gibi görünen, kendisini anlamış ve anlatmakta kararlı, kişisel doyumuna ulaşmış ve insanlara umut olan, bir nirengi noktası...
Ya da bir çınar... Hayatın zahiri somut katmanıda pek farklı olmayıp diğer benzerlerinden, ama içinden toprağın en derinlerine gitmek... Tarihi bilmek, görüp geçirmek... Bir sağ taraftan, bir sol taraftan esen rüzgarlara prim vermemek, kafası karışmamak isterdim. Kendi içinde bir bütün başkalarının değerleriyle şekillenmemeye çalışmamak isterdim.
Kendine münhasır bir gök cismi olmak belki de en güzeli.... Yörüngeler benlik değil. Ne eşhasın ne eşyanın; ne de bir bir çeşit sonu olan arzunun yörüngesinde dolaşmak bana göre değil.
Bu yörüngeden ya da bu girdaptan kurtulmam lazım artık, karadelikten geçmeden önce.
YORUMLAR
Selam,
yazınızı beğendim. İçteki, en derindeki arayışının anlatılması çok güzel. Elinmize ve yüreğinize sağlık.