Meçhule Yazılmış Mektuplar-17
Sana yazmak iştiyakım, yakamı bir türlü bırakmıyor. Senin yerine , harflerle hecelerle , kelimelerle ünsiyet ediyorum . Oysa, sımsıcak sesin hâlâ kulaklarımda. Sen başka iklimlerde başka seslerle nefeslerle ünsiyette olsan da. Yerin sinemde.
Söz konusu sen olunca, iki elim kanda dahi olsa, birkaç satır yazmadan yapamıyorum. Bu mektup, sana yazdığım on yedinci mektup. Bilemem, kaçıncı mektubuma cevap verme teveccühünü gösterceğini. Bildiğim tek şey , adresini bilmediğim muhayyel bir iklime, sırf sana olan hasretime binaen mektup yazmak.
Rüyalarında görüyor musun? Ben ,o muhayyel beldenin kıyılarına her gece beyaz bir yelkenli yle uğrarım. Senin yüreğinin sahiline, yüreğimi bırakır usulca ayrılırım. Saçlarım uçuşur senin sahilinin rüzgârlarında. Göz yaşlarımı yıldızlardan saklarım. Yüreğim sana emanet ey muhayyel peri…
Sana yazdığım mektupları, senden önce kâğıt ve kalem diye bildiğim iki ezeli dostla paylaşıyorum. Onlar da benim duygularıma ,düşlerime ortak olup, benimle sevinip benimle hüzünleniyorlar. Yüreğimin kapısın bir onlara bir de sana açıyorum. Sonsuzluğun sahibiyse zaten “ kara gecede, kara taşın üstündeki kara karıncayı görüyor.” O’ndan hiçbir şeyim gizli kalmıyor. Sana dair hislerimi kendimden saklasam da sonsuzluğun sahibinden saklayamam.
Sözün burasında, tam emin olmasam da Şeyh Galip’e ait olduğunu sandığım bir beyit “ Tövbe Ya Rabbi !Hata râhına gittiklerime./Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime.”dilime takılıyor. Birkaç defa tekrarlıyorum. İçimden amin diyorum. Bu dua senin içinde muhayyel peri. Sözlerimi selâm sözcüğünün en yoğun en derunî anlamıyla noktalıyorum.
Ankara,04.03.2010 İ.K
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.