- 689 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HASTANE KOĞUŞU
Üç yıl öncesiydi. Yoğun bir iş günümdeydim. Bir telefon çaldı. Arayan oğlumdu. Anne karnım ağrıyor bugün okula gitmesem... Oğlum gaz felandır, derslerinden olma dedim. Öpüştük telefonda. Aradan bir saat geçti. Toplantıdan beni dışarı çağırdılar. Oğlunun okulundan öğretmeni aradı. Çocuğunuz rahatsızlanmış!
Aldığım haber hani derler ya kaynar sular başımdan döküldü. Resmen bunu hissettim. Koşarcasına ayrıldım işyerinden. Okula gidene kadar hissettiklerimi anlatmak için kelimeler bulamıyorum. Okula gittiğimde çocuğum karnını tutuyor ve adeta kıvranıyordu. Yüzü bembeyaz kireç gibi. Hemen işyerim okula yakın olduğu için revire götürdüm. Doktor; kısa bir muayene sonrası derhal hastahaneye yetiştirmemiz lazım apandisit dedi. Bir yarım saat sonra hastanedeydik. Tekrar muayene, ultrason evet teşhis doğruydu. Ben anne kalbi konduramıyordum. Ameliyata nasıl girecek benim çocuğum. Ağlamaya başladım. Eşim de donmuş kalmıştı.
O kadar ani oldu ki. Çocuk ta şokta tabi. Okul önlüklerini çıkarıp, ameliyat önlüklerini giydirdiler. Sonrası mı ömrümden bir ömür gitti diyebilirim. Allahıma şükürler olsun ki başarılı geçti.
Hastanede biraz daha kalmamız gerekiyordu. Doktor hastanızı yürüteceksiniz dedi. Çünkü ameliyatının başarılı geçmesinin ölçüsü bağırsaklarının harekete geçmesi imiş. Yattığımız odada başka bir çocuk daha vardı. Benim oğlumdan daha küçükçe. Şikayetini öğrendiğim de şaşkınlığım had safhadaydı. Çünkü çocuk yürümeye başladığı dönemde banyodan bildiğimiz kireç çözücünün kapağını açarak içmiş ve yemek borusu büyük ölçüde tahrip olmuş. Yıllardır az veya çok hastaneye gitmişimdir. Ben bu çocuğun dosyası kadar kalın bir hasta dosyası görmemiştim. Her vizit saati doktor o annenin yüzüne tokat gibi yapıştırıyordu kadının yaptığı hatayı.
Gerçekten bu korkunç bir hata, tedbirsizlik çünkü bu tür temizlik maddeleri açığa konmaz ki hele küçük çocuğun varsa. Bazı hatalar belki zamanla affedilebilir ama ben şahsım adına böyle bir hatayı göğüsleyemezdim gibi geliyor. Büyük konuşmak istemiyorum ama....
Yalnız şaşırdığım başka bir olay daha oldu. Çocuğun annesi çocuğuyla hiç ilgilenmiyor. Hastanenin müdavimi olmuşlar o kadar çok gelip gitmişler ki. Kadın sürekli örgü örüyor.
Ben ise oğlumla sürekli alakalıyım. Koridorda yürütüyorum. Zaten ameliyathane kapısında beklemek, bir şey olursa düşüncesini yaşamak. Ben uyumuyorum sabahlara kadar serum takip ediyorum. Diğer kadın uyuyor. Çocuk sürekli bizi izliyor. Biz odadan çıkıyoruz o da bizimle geliyor. Elimizden tutuyor. Derken çocuk bana çok alıştı ve bizim anne oğul ilişkimizi kendi annesinde yaşayamadığını hissettim. Ben de gülümsüyorum filan. Derken çocuk bir gün Aysel teyze sen benimle evlenir misin o zaman ben senin çocuğun olur muyum? gibi tuhaf bir soru sordu. Çok şaşırdım. Küçük çocuk tabi anlıyorum da neden böyle bir şey sorduğu.
Ama sonrası işin boyutu değişmeye başladı. Çocuk; ufak bir hastane odasından ayrılmamı fırsat biliyor. Oğlumun yattığı hasta yatağının ayarları var, yukarı kaldırmaya çalışıyor. Sonra oğlumun ameliyatlı yerine vurmaya çalışıyor. Derken kıskandığını iyice hissettirmeye başladı. Konuştum fakat anlamıyor. Annesine de söyledim. Çocuk; ilgisizliği daha küçücük bebekken yaşamış ve maalesef gördüğüm kadarıyla da hala devam ediyordu. Anne ara sıra uzun süre kayboluyordu.
Bir sabah hastane temizlik görevlisi kaldığımız odaya paspas geçti ve o sırada bizim ilgisiz annenin çocuğu geçmek istedi. Görevli kurusun biraz sonra geç dedi. Çocuk işin ne temizle yine deyince. Görevli bir tokat geçirdi. Ben ne yaptınız dedim o hasta! Ama adam da; bir gece önce doğum sancısı diye götürdüğü karısı ile uğraşmış ve daha doğuma var yarın gelin demişler. Adamın yanağının biri şiş ve dişi apse yapmış. Kendini savundu: zaten canım burnumda uyarmıştım çocuğu.. dedi.
Asıl şaşırdığım noktalardan biri inanın çocuk hiç ağlamadı. Çünkü şamar oğlanı olmuş derler ya.. Küçücük çocuk hayatın sillesini zaten yemiş.
Derken allahıma şükürler olsun hastaneden taburcu olduk. Oğlum için 10 gün ev istirahati verdiler. Yıllık iznimi alıp çocuğumu iyice iyileştirip işime döndüm.
Şimdi şöyle bir düşünüyorum da.. Hayat tecrübesi bunlar oluyor demek ki.
1. Kendi olayım için diyorum. Çocuğunuz bir yerim ağrıyor diyorsa mutlaka iyice değerlendirin. Çünkü benim yaşadığım olay gibi karın ağrısı bir apandisit olabilir. Biz kolay paçayı yırttık. Eğer apandisit patlarsa daha da zor tedavisi oluyormuş.
2. Hastane koğuşundaki diğer çocuk için diyorum ki; ebeveynlere çok iş düşüyor. Temizlikmiş, gezmekmiş, sinemaya gitmekmiş her şey çocuk büyüyünce rahat rahat olur. Ama öncelik çocuk olmalı. Bu konunun ihmalinin sonucu bir ömür boyu vicdan azabı ve çocuğun çilesi oluyor çünkü....
Ayrıca; çandanlık, yemek tenceresinin hep çocukların uzanacağı yerden uzak olmasına, mümkünse arka ocağa konulmasına, çamaşır suyu, kireç çözücü gibi maddeleri hep en üst raflara dizilmesine, evdeki eşyaların kenarlarının sivri olmamasına, evde çatlak, ayağı kırık iğreti duran bir eşya varsa bir gün çocuğun üstüne düşebileceği gözardı edilmemeli, yoksa iş işten geçtikten sonra ah vah demek çözüm olmuyor zira.
Çocuklar bizim geleceğimiz, herşeyimiz, canlarımız çünkü. Onların hiçbirinin kılına zarar gelmemeli.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
İbretlik bir konuyu yazmışsınız. Hatta ayrıntılı yazarak v önerilerde bulunarak iyi de etmişsiniz...
Keşke bu tür yazılar çok okunsa...
Selamlar...
Aysel AKSÜMER
Çok geçmiş olsun Aysel Hanım.
Annelik, dünyanın en zor mesleği. Öyle bir sorumluluk ki. Bir saniye dalgınlık çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. İnsanız, elbette boş bulunduğumuz anlar olacaktır. Bir noktadan sonra Allah'a emanet demekten başka bir şey gelmiyor elden.
Tanrı hiç bir kulunu evladı ile imtihan etmesin.
Saygılar..
Eser Aslanlı tarafından 3/4/2010 11:42:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
allah kimseye çocuklarının acısını yaşatmasın uzun ömürler versin
kucağınızdaki bebeğide öpüyorum saygılarımla
Bir kaç gün öncesine kadar hastanede sabahlayan biri olarak yazının başlığını görünce daha başka duygu ve düşüncelerle tıkladım üzerine.
Yazınızın ilk cümlelerini okuduğumda durumun ''apandist'' olduğunu tahmin ettim.Şiddetli karın ağırsı hele ki ağrı olan bölgede biraz sertleşme varsa maalesef apandist.Patlama gerçekleşirse de vücudu zehirleme işlemini tetiklediğinden çok tehlikeli.( Allah korusun cümlemizi)
Allah bundan sonrası için evladınıza her daim sağlık ve sihhat versin.Gelelim yan odadaki biyolojik annenin çocuğuna.Bir söz vardır ''her kadın çocuk doğrabilir ama anne olamaz''.Yani biyolojik olarak annedir sadece.Herkes çocuk bakamaz,hele kimisi hayatından öylesine bıkmıştır ki çocuğuna ne ilgi ne sevgi gösterir.
Yazıda bahsi geçen annemizin hatası yüzünden o çocuk hastanelerden çıkmıyor.Onun canını yakan aslında içtiği tuz ruhu değil,annelik ruhu olmayan annesinin ona olan ilgisizliği.
Ben evli değilim,çocuğumda yok.Ama nerede bir çocuk görsem öpesim koklayasım gelir.Çocuk dünyanın en keyif veren canlısıdır.Sizin yazıdan örnekle ebeveynlerin çocuklarına çok dikkat etmesi,üzerlerine titremesi ve en önemlisi onlara sevgi aşılaması gerekir.
Ve de ev kazalarına değinmek istiyorum.Ne anneler varki çocuğunu bilmeden de olsa haşlayan,yutulacak nesne ve eşyaları ulu orta koyan.Bazı hataların telafisi yoktur,evlat mevzu bahisse yapılan hatanın bedeli bir ömür azap ile ödenir.Allah tüm çocuklarımızı korusun.
Bu anlamlı konu için kaleminize sağlık.Saygılar.
Not:Biraz uzun oldu.Affola.
Bir_Kucuk_Ask tarafından 3/4/2010 11:09:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir_Kucuk_Ask tarafından 3/4/2010 11:09:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Yorumunuz için teekkürler, Sağlıcakla kalın. Size de çok geçmiş olsun.