Affetmek ve Neyzen (6)
Affetmek
Af, canımızı acıtan, yüreğimizi kanatanlara karşı yaşayabileceğimiz, nefreti silmek gibi bir duygudur. Yoksa bizimle ilgisi olmayan bir konuda başkaları adına kullanabileceğimiz bir yetki değildir.
Affedebilmek, çekilen acıdan daha büyük fedakarlık gerektiren bir meziyettir.
Aslında her insanın yapabileceği fakat çoğunun asla yanaşmayacağı bir fedakarlıktır.
Görülen bir kötülüğün bıraktığı acının insanda doğuracağı tesir ve zarar yüz üzerinden bir (%1) kabul edilirse, kötülük edene duyulan intikam, kin ve nefretin kalpte taşınmasının doğuracağı zarar ve hasarın boyutu % 99’dur.
Bu nedenle kalbindeki kini durdurabilen kişi, başka hiçbir şey olmasa da, ileride bundan dolayı yaşayabileceği hastalık ve dertten kurtulacağından dolayı kârdadır.
Bu konuyu bu güne kadar her kimle konuştuysam, canını yakan insanları affetmeye karşı şiddetle tepki gösterdi.
İçlerinden bir tanesinin “Elime bir fırsat geçse şah damarını dişlerimle ısırıp kopartırım” şeklindeki ifadesi ise hala kulaklarımdadır.
Kısaca hepside affetmeye karşı ani tepki gösterdi;
“-Mümkün değil, ondan hesap sormama kimse engel olamaz” dediler.
“Peki affetmek hesap sormaya engel mi?” dediğimde ise hepsi de şaşırdı, bocaladı, cevap dahi veremediler.
Affetmenin ne anlama geldiğini bilmemek önemli bir problemdir.
Çoğu kişide yukarıdaki soruya cevap olabilecek bir affetme mekanizması, ya da algılaması olmadığını gördüm.
İnsanın kendisine eziyeti konusunda da değinildiği gibi, gerçekten çevremizdeki insanlar, " taşıdıkları nefret duygusunun kendilerine zarar verebileceğinin farkında bile değiller ”
Affetmek ile unutmak tamamen farklı şeylerdir. Affedersiniz ama unutmazsınız. Vakti geldiğinde de ne yapacaksanız yaparsınız.
Burada söz konusu olan karşı tarafın göreceği eziyet ve sıkıntılar değil, sizin sıkıntı ve eziyetten kurtulmanızdır.
Kalbinde hırs ve kin olan isabetli karar alamaz ve hataya daha sık düşer. Affedememe bu yönüyle de zarar verir insana.
İntikam duygusu ve kin aslında insandaki negatif enerji jeneratörünün yakıtıdır ve negatif enerjiyi artırır.
Negatif enerjisi artan insanlar da sağlık ve sosyal yöndeki sıkıntıları sürekli yaşarlar.
Affetmek ise pozitif enerji jeneratörünün yakıtlarından birisidir.
Bu motoru çalıştırabilen kişi sağlık ve sosyal hayatta çok fazla kazanım elde eder.
Öfke duyduğunuz kişiyi affettiğiniz anda, öncesinde duyduğunuz kinden gelen negatif enerji, bir anda pozitif enerjiye döner, siz de mutlu olursunuz.
Kafanıza takılandan kurtulmayı takiben hiç farkında olmadan dudaklarınızın yukarıya doğru döndüğünü ve tebessüm etmeye başladığınızı hissedersiniz.
Kötülük eden kişiye karşı duyulan öfke ve kin adeta bir kancaya benzer. Bu kanca kalpte olduğu sürece gerildikçe acı verir taşıyana, her anı acı içinde geçer insanın.
Oysa kalpte taşımak yerine, gerektiğinde iade etmek üzere cüzdan ya da cebinde taşıması halinde bu acılar kendiliğinden silinir.
Unutmayın, nasıl ki karanlık ışığın yokluğundan meydana geliyorsa, ışığın yokluğunu ispat ediyorsa, kin ve nefret de sevgi ve merhamet yokluğunun bir işaretidir.
Nasıl ki ışığın kaybolmaya başladığı yere karanlık dolarsa, sevginin kaybolmaya başladığı yere de kin ve nefret dolar.
Güzel sözler;
Işık ve sevgi iyi insanların arkadaşıdır.
Suçu bağışlamaktan duyduğum zevk bilinseydi insanlar bana yaranmak için hep suç işlerdi!!
Merhamet ve Neyzen
Neyzen denildiğinde her nedense herkesin gözünde içkici bir insan canlanır, görüntü bu. Ama işin perde arkasında neler olup bitiyor, perdeye vuran bu şekiller neyin nesi, kimse düşünmüyor?
Kendi ifadesiyle neyzen cihan harbine kadar yaklaşık 8600 okka rakı içtiğinden bahseder. Kiloya çevirdiğimizde 10 tondan daha da yüksek.
Günde bir kilo içmiş olsa, en az 10.000 işgücü yapar ki bir insanın emekliliğe ayrılması için gerekli sürenin çok üstünde.
Böyle bir insanda normal bir dimağın olmaması gerekirken, o dönemde Bakırköy’ün Başhekimi, Yeşilay’ın Başkanı, İstanbul’da da yöneticilik yapan Psikiyatri uzmanı Prof.Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın Neyzen hakkında; “-Bunca yıldır bana gelir, ne bedeni, ne de ruhi sırlarına vakıf olamadım” ifadesini okuduğumda titrediğimi hatırlarım.
Bu gibi Neyzeni tanımışlardan dinlediğim birkaç hadise benim Neyzene olan hayranlığımı ve ilgimi artırdı. Onu inceledikçe hayretim her geçen gün daha da arttı ve şimdi onu tebessümle anıyorum.
Bu insan hiçbir zaman haksızlıklara sessiz kalmamış, her hali ve yaşantısıyla haksızlıklara isyan etmiştir, hayatı pahasına.
Yakın arkadaşları, “Eğer Neyzen parasını dağıtmasa idi İstanbul’da apartmanları olurdu” diye yazmışlardır. Dikkat edin daireleri değil, apartmanları!
O ilk gördüğü ihtiyaç sahibine cebindeki bütün parasını verirdi. Elbisesi yırtık olana kendi üzerindeki elbiseyi verir, yırtığı kendi giyerdi. Elbisesi olmayana da üzerinde her ne varsa verir çıplak gezerdi diye anlatılır Neyzen için.
Günlerden bir gün kapalı bir mekanda ney üflerken ayakkabı boyacısı bir çocuk yanına yaklaşır ve; “-Boyayım mı?” diye sorar.
Neyzen başıyla hayır işareti yaparken çocuk boynunu bükerek gider.
Neyzen dayanamaz ve çocuğu çağırır. Ayakkabılarını az önce olmayan birine verdiğinden yere yatar, cebindeki bütün parayı çocuğa verir ve yüzünün boyanmasını ister.
Çocuk bu isteğini yerine getirir, Neyzen yüzü simsiyah olarak dışarı çıkar. Bir çay bahçesinden geçerken arkadaşı olan Ahmet Rasim onu görür ve seslenir;
“- Neyzen! Ne o zenciliğe mi özendin? ”
Neyzenin Ahmet Rasim’e verdiği cevap her hatırladığımda beni çok derin duygulara, farklı boyutlara taşıyan bir cevaptır;
“ Yok be Ahmet, ne zenciliği? Merhamet bazen insanın yüzünü kara çıkartır! ” İşte Neyzen bu.
Yine Rahmetli Prof.Dr.Ayhan Songar Hoca’dan müntakil anlatacağım bu Neyzen hikayesi de ibretliktir.
Bu hikaye Ayhan hocanın Bakırköy’de asistanlığı döneminde yaşanmıştır.
O gün Neyzen Bakırköy’e gelmiş ve Ayhan hoca da onu yatırmış. O gece yanlış hatırlamıyorsam Boğazın diğer yakasında bir evde sohbete katılmış.
Anlatmış olduğuna göre konu nerden açıldıysa Neyzen’den açılmış ve önüne gelen Neyzen’in aleyhine söylemedik söz bırakmamış.
Saat gecenin üçü gibi kapı çalınmaya başlamış ve açtıklarında Neyzen’i kapıda görmüşler.
Neyzen, içeri girmiş öyle bir dörtlük söylemiş ki orada bulunanların hepsini Ayhan hocanın tabiriyle b...k’a batırıp çıkarmış sonrada dönmüş arkasını gitmiş.
Oradakilerin hepsi sabaha kadar Neyzen bu dörtlükle ne demek istedi diye tevile girmişler. Ayhan hoca ise;
“-Bırakın şimdi bunları, akşam ben Neyzen’i Bakırköy’e yatırdım oradan nasıl çıktı, boğazı nasıl geçti, hadi bunları da boş verin bizi burada nasıl buldu? bunları düşünün” diyerek oradan ayrıldığını anlatır.
Neyzenin gençlere yönelik bir nasihati var ki okuduğumda bütün benliğimle beni sarsmış, hayrete düşürmüştü. Çok yerde, ilgili her ortamda bu sözü hep tekrarladım ve tekrarlamayı da kendime bir borç kabul ettim.
Neyzen gençlere diyor ki;
“ Ben Türk gencini fabrika kurarken görmek isterim, laboratuarda çalışırken görmek isterim. İlimde, fende ve sanatta milletinin varlığını ve şerefini cihana duyururken görmek isterim. İnsanın dünyadaki hizmeti en az bir hayvan kadar olmalıdır. Çünkü hayvanlar medeniyetin temel vasıtalarından biridir. Çoğu insan keşke hayvan olabilse! ”
Bu sözü her söylediğimde şu ilaveyi de ben yaparım; “Ne yazık ki çoğu insana hayvan denildiğinde hakaret olarak algılarlar. Aslında hayvanlar görevlerini yaptıklarına göre bu söz hayvanlara hakaret o insanlara da iltifattır. Ama anlayabilene!”
Hayvanat bahçesinde ziyaretçileri gezdiren görevli orangutanların kafesi önüne geldiğinde ziyaretçilere dönerek der ki;
“Bunlar insana benzemede en yakın canlılardır. Bir de ben orangutanım diyebilselerdi insan sayılacaklardı!”
Şimdi düşünün, bir tarafta ben orangutanım dediği halde insan kabul edilecek bir canlı, diğer tarafta ise ben insanım diyenler…….! Yorum size ait.
Herhalde dünyada görevini yapmayan tek canlı türü nedir diye sorulsa hiç tereddütsüz herkes “insan” diye cevaplardı.
Devam edecek.Gelecek konu “İyi İnsan” hakkında
YORUMLAR
evet kesinlikle af etmemek insanin kendi ruhuna yükledigi bir yüktür.
öfkelendigimiz tabiiki oluyor ama bu öfkeyi yersiz yere kine cevirmek nefret duygusuna cevirmek ilk olarak kisinin kendine zarardir.dediginiz de cok dogru kendilerine zarar verdiklerinin farkinda bile degildirler.
aslinda bu insanlar hayata tek yönden bakanlardir bir yerde.genis kapsamli düsünemedigi icin o bir anki öfkede odakli kaliyor ve giderek kin ve nefret duygusu yüregine yayiliyor.
kin tutmayan insanlar barisik kaliyor yeryüzüyle.
bir söz var,
Aff etmek iyi insanlarin intikamidir (schiller)
aslinda af ettigimiz kisi bunun altinda ayriyetten bir aci duyar pismanligindan dolayi.
bu da o kisiye bir yük aslinda.
bir de seni af ettim diyerekten karsisindakine hor bakisla bakanlarda var
ikide bir söyleyeceksen af ettim seni bak felan diye o kisiyide ezeceksen af etmesen de olur.
unutmamali ki bir de hatasiz insan olmaz.
yukarida ki Allah bile büyük günahlari dahi bagislarken af ederken
insanlarin nicin kin güder aff edemez bilemiyorum.
ben sahsen kin güdemem konusmayacaksam konusmam mesafemi koyarim.ruhumu da daraltamam.
cok güzel bir yaziydi.
yüreginize emeginize saglik
sonsuz saygimla
hicbitmez tarafından 2/28/2010 3:29:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Almuti
Güzel söz ve yorumunuz için tekrar teşekkür ediyorum, saygılarımlar
Bir üniversitenin anfisinde, çok değerli bir bilim insanının, çok güzel sohbetlerinden birinde hissettim kendimi. Öylesine keyif aldım, feyiz aldım.
Almuti
ÇOOK ANLAMLI GÜZEL BİR YAZIYDI ANLIYANA!
ELLERİNİZE DUYARLI YÜREĞİNİZE SAĞLIK
İNSAN (?)
siz ki
dünya da
savunmasız insanlarla çocuklara
çıkarlarınız uğruna
acımasızca
savaş açtınız...
..sizi doğuran
" ananız "
şimdi görse
neler yaptınız...
hayatta bu dünya da
insan olarak
d o ğ m a z d ı n ı z .
Necva Kıyak
Asi Karikatürist