- 641 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Aynı dili konuşuyoruz, neden anlaşamıyoruz?
Gözlerimizi açar açmaz müthiş bir kaosun içinde buluyoruz kendimizi. Hızlı adımlarla yanımızdan geçen yüzlerce insanın görüntüsü, her tarafta günlük hayatımızdan aşina olduğumuz iç gıcıklayıcı sesler ve içimizde kopup giden fırtınalı duygularımız. Gördüklerimiz, duyduklarımız ve hissettiklerimiz düşünce ve davranışlarımızı etkilerken çevremizdeki diğer insanlarla anlaşmak içinde aynı algılarımızı kullanıyoruz. Peki aynı toplumun bireyleri olarak hala en basit nedenlerden dolayı neden anlaşamıyoruz yada en ufak şeylerden dolayı neden tartışıyoruz?
Kendimizi ifade ederken o anki psikolojimize göre kelimeler ağzımızdan dökülüverir. Uzun yada kısa konuşmuş olalım karşımızdaki kişi yada kişiler çoğu zaman ne anlatmak istediğimizi tam anlayamaz. Aynı şekilde biz de karşımızdaki kişinin konuşmalarını dinlerken belirli bir süre sonra dikkatimizi kaybederiz. Karşımızdaki kişinin konuşmasını beden dilini kullanarak zenginleştirmesi , ses tonundaki vurgulamalara dikkat etmesi ve bizlere aktardığı düşüncelerin kendisinde uyandırdığı hisleri belli etmesi gibi etkenler dinleyicilerin odaklanmasını daha da arttırmaktadır. Bu faktörlere aldırış etmeksizin yapılan konuşmaların dinleyici üzerinde etkisi ve dinlenme oranı çok az olacaktır.
Yapılan araştırmalar doğrultusunda insanların kendini ifade ederken ve çevresini anlamak için kullandığı 3 etken ( Görsel , İşitsel, Duygusal ) vardır. Bunlardan birincisi Görsel’dir. Çevremizde gördüğümüz herşeyin bizim için ifade ettiği tanımlardır. Mesela ; Cadde kenarında yürürken çok sevdiğiniz bir araba markasını gördüğünüzü düşünün. Arabayı görür görmez , renginden, arabanın keskin kıvrımlarından, jantlarından, trafikte ne kadar karizmatik durduğunu görmek gibi etkenler sizi daha da çok büyüler. Çünkü görsel olarak anlayan birisi iseniz , gördüklerinizin size ifade ettiği anlamı ne bir başkası size anlatabilir ne de o anki duygularınız bunu dile getirebilir.
Görsel olan kişilerin kendini ifade ettiklerinde kullandığı kelimelere de dikkat etmeniz gerekir. Çok fazla konuşmak yada sizin çok fazla düşünmenize yer vermeyecek şekilde sadece nesnelerin kendisini yada resmini gösterek anlamanızı beklerler. Görsel olarak anlayan bir kişi için boş ve çamurlu bir arsaya baktığında ileride buraya kurulacak İş Merkezini hayalinde canlandırabilir ve onu görüyormuşcasına odaklanabilir. Kullandığı kelimeler ile tanımladığı nesneyi dış hatları ile tarif etmekten ileri gitmez.
İşitsel olarak kendini ifade eden ve anlayan insanlar için ise örnek olarak ; Bu kişinin çok sevilen bir sanatçının konserine gittiğini ve bu olayı size anlattığını düşünelim. Sanatçının fiziksel özelliklerini, giydiği kıyafeti , konser verdiği yerle ilgili özellikleri vb.. gibi şeyleri görünenden daha farklı olarak kendi açıklamaları ile anlatıyorsa işitsel olarak kendini ifade eden birisi diyebiliriz. Bu gibi kişiler için konserin resimlerini yada videosunu izlerken bile sürekli açıklama yaparak kendi düşüncelerini aktarmaya çalıştığını gözlemleyebilirsiniz. Başka bir örnek olarak ; Satın almayı düşündüğümüz bir ürün için mağazaya gittiğimizi düşünelim. Ürün karşımızda ve satıcı kişi yanımıza gelerek aynı ürünün görünen yanlarını anlatıyor. Anlatılanları dinledikçe ürün daha çok hoşumuza gidiyorsa demekki bu ürünü sadece görsel olarak görmek bizi pek etkilememiştir. Satıcının bize anlatması sonucu ürünü ve işlevini daha iyi anlamış oluyoruz.
Son olarak duygusal anlamda kendini ifade eden ve anlayan kişiler için belirleyici etkenlere örnek verelim. Bu kişinin çalıştığı işyerinde personel çıkartılacağını haber aldığını düşünelim. Duyduğu haberin aslı olup olmadığını netleştirmeden hemen işsiz kaldığını ve ileride onu çok zor günlerin beklediğini düşünerek paniğe kapılan birisi gibi düşünebiliriz. Kendisine anlatılan olayların etkisinde kalarak eski anılarına sürekli kaymalar yaşayan yada (evham yaparak ) olmamış olayları hemen kafasında kurgulayabilen ve gördüğü her türlü davranışın kendisinde uyandırdığı hislere göre hareket eden kişilerdir. Bu grupta yer alan kimselere kendinizi ifade ederken onlara göstereceğiniz görseller, anlatım yaparken kullanacağınız kelimeleri özenli olarak seçmeniz sunumunuzun % 50 sini oluşturacaktır. Önemli olan bu kişinin kendini güvende hissedeceği, memnun olacağı , pişmanlık duymayacağı gibi olumlu yönde duygusal oldaklı sonuçları hedefleyerek hareket etmemiz gerekmektedir.
Şimdiye kadar kendimizi birçok insana ifade ettik ama düşündüğümüzden çok daha az etkileyici olduğumuzun farkındayız. İnsanlara düşüncelerimizi dayatmak tabiki doğru olmayacaktır. Burada başarmak istediğimiz kendimizi karşımızdakinin anlayacağı şekilde ifade etmeyi öğrenmektir. Bir topluluğa konuştuğunuz esnada anlatılan faktörlerin hemen hemen hepsini kullanacak ve insanların dikkatlerini dağıtmadan daha uzun süre odak noktası kalabileceksiniz.
Sesinizin tonu çok yüksek çıktığı için de ilgi odağı olabilirsiniz ama sustuktan sonra kimse ne dediğinizi bile hatırlamayacaktır. En yakınınız olsun yada ilk defa tanıştığınız birisi olsun öncelikle onun kullandığı kelimelere dikkat ederek kendini ifade etme ve anlama şeklini tanımlayın. Daha sonra sizde buna paralel düşünerek konuşmanızı sürdürün. Gerçekten birşeyleri değiştireceğinize inanın. Farkındalığınız bu dakikadan itibaren sizinle.
Yazan : Turgay GEZİCİ | www.bilincalti.com
Facebook Sayfamız : /pages/Kisisel-Gelisim-ve-Empati-Sureci/180199977717?ref=ts
E-Bülten’e üye olun, yazıları ilk siz okuyun.
YORUMLAR
her insanin tarzi farklidir herkes bizim gibi düsünmek zorunda degil cünkü herkesin bakis acisi farkli.ve bir düsünceyi dayatarak illaki dogru budur diye diretmek cok yalnis bir sey.
düsüncelere saygili olunmali üslup önemlidir cok ses cikaran haklidir diye de bir sey söz konusu olamaz.
hosgörüsüz insanlar icin tartismalar kacinilmazdir.
güzel bir yaziydi yüreginize saglik
saygilarimla