- 1117 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLECEĞİ GÜNÜ BİLEN ADAM
Aksekili Hacı Mehmet Efendi, önce Akseki’den Gördes’e göç etmiş, sonra Salihli’ye. Hacı Mehmet’in oğulları Hasan ve Musa, manifaturacılık yapmak üzere Gördes’te kalmışlardı.
Yunan işgalcileri, Gördes’e yaklaşınca, ticaret mallarını ve özel eşyalarını, evlerinin altına kazdıkları çukurlara gömerek Demirci’ye kaçmışlardı. Savaş kazanılıp, Yunan İzmir’de denize döküldükten sonra; tekrar Gördes’e dönen Hasan ve Musa kardeşler, evlerinin ve gömdükleri eşyalarını tamamen yakıldığını görünce çok üzülmüşlerdi, Bütün Gördes yakılmış, talan edilmişti zaten.
Hayat devam ediyordu. Yeniden ellerindeki çok az parayla manifaturacılık işine başlamışlar, artık sadece dükkânda değil, Gördes ve Demirci’nin köylerine katırlar sırtında mal götürüp satmaya başladılar. 1942 yılındaki heyelan felâketinde Gördes’teki ev ve işyerlerinin tamamına yakını ya yıkılmış ya da kullanılamaz hale gelmişti. İki kardeş Salihli’ye göçtüler. Belediye Caddesi üzerindeki Manifaturacılar Çarşısı’nda, Hasan ile Musa ayrı ayrı dükkânlar açarak, yine manifaturacılığa başladılar.
Hacı Mehmet, kendisi gibi oğullarını da dürüst, ahlâklı ve iyi bir müslüman olarak yetiştirmişti. Küçük yaşlarda Kur’an öğrenmişlerdi, namazlarını hiç geçirmezlerdi. Kısa sürede Salihli’nin sevilen, sayılan ve saygı duyulan esnafları olmuşlardı.
Hasan Bayraktar; 1955 yılında oğlu Mehmet’i 37 yaşında bir kalp krizi sonucunda kaybedince, çok üzülmüş ve dükkânı diğer oğlu Ahmet Hamdi’ye bırakarak, ticareti bırakmış, üzüm bağları ile ilgilenmeye başlamıştı.
1969 Kışı Kasım ayının ortaları. Daha önce iki defa kalp krizi geçiren Hasan Bayraktar’ın yeniden kalbi rahatsızlandı. Hemen, zamanın Salihli Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Cavit Sezgin Bey eve çağırıldı. Cavit Bey muayeneden sonra dururumu anlattı.
- Korkma, önemli bir şeyiniz yok! Kanınız düşük, yarın sabah gel, tahlil yapalım, sana kan verelim turp gibi olursun inşallah!
Hasan Bayraktar, durumunu biliyordu ve öleceğinin ilk işaretini veriyordu. Gözlerini açtı, doktora ve başındakilere hafifçe tebessüm ederek, şunları söyledi.
- Sabah bulursan Hasan Amcanı, verirsin kanı!
Kızı Miyase Hanım, telaşlandı.
- Babacığım, ağzından yel alsın! İnşallah iyileşeceksin!
Yeniden gözlerini açtı, “Siz öyle sanın!” der gibi, onlara baktı, sonra, tekrar gözlerini kapadı. Dr.Cavit Bey vedalaşarak ayrıldı. Yatsı Namazı kılınmıştı. Hasan Efendi’nin çok samimi arkadaşı Paşa Dayı da Akhisar’dan ziyaretine gelmişti. Paşa, akşama doğru gitmek isteyince; Hasan Efendi öleceğinin ikinci işaretini vermişti.
- Kal Paşa! Sabah selamı ver, cenaze namazımı kıl da öyle git!
- Pekiyi arkadaşım! Kalıyorum ama salanı vermek ve namazını kılmak için değil, yarın iyileştiğini görmek için kalıyorum!
Paşa Dayı misafir odasına, Miyase Hanım da küçük kızı Sema
ile birlikte babası Hasan Efendi’nin bulunduğu odadaki divanda yattılar. Gece yarısına yakın, Hasan Efendi kızını uyandırdı.
- Kızım, bana abdest aldır çabuk!
Miyase Hanım, babasına abdestini aldırdı.
- Kızım ben şimdi ezberimden Yasin, Tebareke surelerini ve Amme Cüzünü okuyacağım!
- Baba, Tebareke’yi de ben okuyayım, sen kendini fazla yorma!
Hasan Efendi, üçüncü işaretini de verdi.
- Sen Tebareke’yi ardımdan okursun artık kızım, ardımdan!
Hasan Efendi, divanın köşesinde huşu içinde sureleri okuduktan sonra, sağ elini çenesine koydu, kısık sesle, “Lâ ilâhe illallah, Muhammed Resûlüllah!”dedi ve başını sağa yasladı, ruhunu teslim etti.
Miyase Hanım, kardeşlerine ve akrabalarına nasıl haber vereceğini düşünüyordu ki Paşa Dayı odaya girdi, gördüğü rüyayı anlatmaya başladı, arkadaşını uyuyor sanıyordu.
- Kızım, babanı Konya’da Mevlâna’nın cübbesini giymiş, bize namaz kıldırırken gördüm rüyamda uyandım, bir daha gözüme uyku girmedi de Hasan Efendi’ye bir bakayım dediydim!
- Paşa Dayı, babam sizlere ömür! Gece yarısından sonra, uyandı, abdest aldırdım, Kur’an okudu ve sonra ruhunu teslim etti!!
- Deme be yavrum! Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun! Allah sizlere sabır ve uzun ömürler versin kızım! Öyleyse, herkese haber verelim de cenaze için hazırlık yapalım!
Hasan Bayraktar’ın, Mithatpaşa Caddesi’ndeki (Sevgi Yolu) evi sevenleriyle doldu taştı. Cenaze hazırlıkları tamamlandı, eller üzerinde naaşı Yeni (Karaman) Cami’ye getirildi. Kalabalık bir katılımla Cenaze Namazı kılındı ve gözyaşları, dualar eşliğinde Salihli Mezarlığı’na defnedildi.
Öleceği günü, hatta saati bile bilen ve Allah tarafından bildirilen muhterem insan Hasan Bayraktar Efendi’ye biz de Allah rahmet diliyoruz. Allah böyle insanların sayısını arttırsın ve bizlere de aynı iman gücü nasip etsin (Âmin!)
Kaynak: Ali Aksakal.Salihli Hikâyeleri-Salihli: Sanayi ve Ticaret Odası,2008.96 s.